2024 senesinin bir kitabi daha benim için okuma tarihimin tozlu sayfaları arasında yerini aldı. İlk defa bir eseri okuduktan ve aldığı 2021 Nobel Edebiyat Ödülü'nden sonra sonuna kadar hak ettiğini sizlere samimiyet ile söyleyebilirim. 10 üzerinden şimdiden 10.
Önce dikkatimi çeken nokta Salim karakteri üzerinden başlayan hikayemiz
"Peygamberimiz yolculuk için devesi Kasvâ'ya bindi. Kasvâ, Peygamberimizin hicret sırasında Hz. Ebû Bekir’den satın aldığı kaliteli kızıl devenin ismidir. Hz Ebû Bekir hicret için 800 dirheme iki deve satın almıştı. Resûlullah bunlardan birini (Kasvâ'yı) 400 dirheme ondan satın aldı. Kasvâ kaliteli olduğu için pahalıydı. Çünkü o dönemde deve fiatları 22 dirhemden 400 dirheme kadar değişiyordu.İşte Resûlullah hicret sırasında aldığı bu deve ile devamlı yolculuklara çıkar ve onu çok severdi. Çünkü o vefakâr bir insandı. Kasvâ'nın üzerinde 4 dirhem bile etmeyen eskimiş, küçük bir çul vardı.Resûlullah mütevazi bir insandı. İhtiyaçtan fazlasını kullanmazdı.
Peygamberimizin kızı Fatma Zehrâ ve hanımları hevdecler içinde yolculuğa başladılar. Yolculuğun başlangıcında Hz. Ali yoktu. Çünkü Peygamberimiz Hz. Ali'yi önce giden sahabilerin ardından Yemen'e göndermişti ki oradan istediği develeri alıp Mekke'ye gelsinler.
Resûlullah, Allah'a hamd ü senada bulundu, tesbih ve tekbir getirdikten sonra dua etti."
Yeryüzü, mühendislerin kesin delillerle ispatladığı gibi felekler âlemi karşısında o kadar küçüktür ki, sanki daire içinde bir nokta olup onun büyük bölümünü ya su kapladığından ya da aşırı sıcak veya soğuk sebebiyle yerleşilemez durumdadır. Kara parçalarının tümü ise yer kürenin oldukça küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bununla birlikte,
Merhaba sevgili kitap dostlarım. Yazarın daha önce "TİNSEL KOPUŞ" Kitabını severek okumuştum bu yüzden diğer kitaplarını da okumaya karar verdim
Kitabın yorumuna başlamadan önce içinden bir alıntıyla başlamak istiyorum, tam da kitabı özetleyen bir alıntı. " Hayat bazen çok kritik zamanlarda bizi seçim yapmaya zorluyor. Fakat bu
Gecmişteki dostlarından bahsetti. Çoğu -bunlar dürüst tiyatrocular, yazarlar, sanatçılarmış- Stalin tarafından kurşuna dizilmişler. Gorki Tiyatrosunun önüne geldiğimizde _ çok eski bir şöhrete sahip küçük bir tiyatroydu burası- tesadüfen edindiğimiz bu sırdaşımız, yüzünde ışıl Işıl bir ifadeyle baktı binaya "Biz buraya Patates tiyatrosu deriz,''dedi dudaklarinda dingin bir gülümsemeyle. "En iyi aktörleri toprağın altındadır.''
"GELECEK"
bu kavramı kullandığımız ya da duyduğumuz andan itibaren hemen hemen herkesin aklında çok daha parlak, gelişmiş, ileri teknoloji ya da akıl almaz derecede ileri seviyede bir çok şey canlanmakta. Peki ya neden? Bunun tam tersini neden düşünemiyoruz. Belki de gelecek aslında hiç de sandığımız gibi ileri seviye değil de tam tersi bir zaman dilimidir.
Bu kitapta gecen isimsiz zaman yolcumuz da zamanda yolculuk yapabileceğini öne sürse bile çevresi tarafından pek de güven verici biri olarak görülmediği için, kendisine inanan kimsenin olmaması sonucunu doğurmakta. Her ne kadar kendisine inanilmasa da Zaman yolcusu gerçekten de bunu basarabilmekte. Ancak hepimiz gibi onun da gelecek planları kafasındaki ile asla bağdaşmamaktadır.
Gittiği zaman diliminde iki farklı tipin ortaya çıktığını görmektedir. Bu tiplerden birisi sevimli, küçük ve sürekli oyuna meraklı eğlenceli karakterler, Diğerleri ise bunlara tam zıt karakterler. Zaman yolcusunun hiç de beklemediği kafasında hep daha iyi canlandırdığı gelecek aslında hiç de öyle değildir. Bu kitapta da gelecekte zaman yolcusunun başından geçen olaylar anlatılmakta.
Yazarın diğer eserleri gibi bu eseride akıcı, anlaşılır ve kısa sürede bitirilebilecek güzel bir kitap.
Zaman MakinesiH. G. Wells · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201928,7bin okunma
İnsanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize. İnsanlar o acılarından kurtulmaya çalışırlar çalışmasına, sevişme sırasında, onu ötekinin sırtına yıkarak, ama beceremezler tabii ve ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda tüm acılarıyla baş başa kalırlar ve bir daha denerler, bir kez daha acılarını kakalamaya çalışırlar. "Çok güzelsiniz, Küçükhanım" derler. Ne ki yaşam onları yeniden yakalayıverir, aynı küçük numarayı bir kez daha deneyinceye kadar. "Ne de güzelsiniz, Küçükhanım!..."
"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
İntikam, kaderin büyük planlarının karşısında kurduğumuz küçük planlar gibi… Olağan akışını kabul edemediğimiz düzeni değiştirmeye çalışmak, buna sebep biri veya bir şeyi göstererek onlardan geri almaya çalışmak akıllıca gibi… Ancak ilerisini bilmediğin yolculuğun küçük kazalardan dolayı tamamen kötü bir yolculuk olabileceğini kim iddia edebilir?
Biyografi ve otobiyografi tarzında bir kitap. Yazar Nazım Hikmet ve şiirleri ile tanışmasını anlatıyor. Şiir sevgisinin küçük yaşlarda nasıl yüreğine işlendiğini anlatıyor. Kitapta tarihe yolculuk yapıyor, kendi hayatında kesitler aktarıyor ama çok fazla şiir var. Hayatını ve şiirleri birbiriyle harmanladığı için okunabilecek bir kitap.
Kahramanımız Peter Kien, kendisini bilgin ve kitaplık sahibi olarak tanımlıyor. Aslında Çin Dili ve Edebiyat uzmanı bir filolog. Ancak ne ders vermeye merakı var ne de fakülteye uğramaya. İnsanlardan olabildiğince uzak kalmaya çalışıyor. Hayatının neredeyse tamamını kitapları oluşturuyor. Yirmibeş bin kitaptan oluşan kitaplığı evin bütün
Şimdi anlatacağım bu öykü, ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer. Lao Tzu, bu öyküyü çok sever ve anlatırmış.
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
‘’Sınır çizgileri, pasaportlar, para birimleri hep uydurulmuş şeyler. Vatan denen hayali tanrıya uzanan ibadet biçimleri bunlar. Tarih boyunca değişmiş durmuş hepsi. Toprağın, suyun ya da havanın bölünmesi, bıçakla kesilmesi mümkün müdür? Değildir elbette. Öyleyse bunlar ne işe yarar? Ya da kıta sahanlığı?Karasuları? Sınır yok, sınırlar yok,
Lou Andreas Salome ,kitaplarında genç kadınları erkeklerle ilişkileri çerçevesinde anlatan bir yazar. Feminizmin öncülerinden sayılıyor. Kadınların hayatında hassas bir süreç olan çocukluktan erişkinlige geçiş dönemini anlatmış.
Bu kitapta Lyubov Vasilyevna ,annesini küçük yaşta kaybetmiş ve teyzesiyle yaşıyor. Astrahan da yaşayan babasının yanına gitmek için Volga nehrinde ,bir gemide yolculuk yapıyor .Kaptan onu himayesine almış. Ve yolculuk sırasında Valdevenen isimli ,kaptanın ahbabi olan ve orta yaşlı doktorla tanışıyor. Ona karşı bazı duygular içine giriyor, ve doktorda ona çoğu zaman hayat dersleri veriyor..
Evet bir gemi yolculuğu anlatılıyor kitapta ,ve bir kızın çocukluktan yetiskinlige uzanan duyguları...
Güzel betimlemeler yapılmış kitapta..4 bölümün oluşuyor, bölümün birinde Tatarlar anlatılıyor hatta ..