Bazı kelimeler vardır, birileri onları hep tehlikeli görür. Gerçi bazen tehlikelidir de. İnsanların o kelimeyi kullanış biçimi, hangi maksatla kullandığı belirleyicidir. Özgürlük, bağımsızlık, hümanizm, eşitlik, adalet... İşte devrim de böyle bir kelimedir. Devrimci, en büyük suçludur anlamını bilmeyenlerin nazarında.
Kitabımız, sadece devrimin
Franz Kafka’nın “Dava”sında yer alan Josef K.’nın suçu hakkında tüm büyük filozoflar görüşlerini yazdılar. Josef K. “Yasa Kapısı” parabolündeki yaşlı adamla bir tutuldu, yeri geldi ayrıştırıldı. Bazen aklımdan geçiyor da, romanın anlatıcısının “Dava”nın başında suçsuzluğuna tanık olduğu ve kesin bir iftiraya kurban gittiğini bize dillendirmesine rağmen metin içinde yasaların yasası iftiraya uğramış ve suçsuz Josef K.’dan ne istedi de onu metnin sonunda iki cellat tarafından hem de kalbine iki defa saplanan keskin bıçağın dönderilmesiyle “bir köpek gibi” infaz etti. Bazen aklımdan geçiyor da, Josef K., Camus’nün “Yabancı”sındaki Mersault gibi kayıtsız olmasaydı, yasayı tiye almasaydı, tüccar Bloch gibi yasanın karşısında, kapısında köpekleşseydi, onun gibi bir yılda değil de beş senede hala yaşamını sürdürebilir miydi? Boyun eğmeyen biri olması, başlangıçtan infazına dek yasayı kaale almaması, yasaya kalbinde inanmaması, yasayı iliğinde hissetmemesi, kendini yasaya yeterince verememesi onun infazını kolaylaştırdı. Hiç görmediği yasaların yasası tarafından, hiç tanımadığı müessesenin, hiç yüzleşmediği yargıçların kararıyla infaz edildi. Peki ama birey yasaların yasasını görebilir mi? Ona dokunabilir mi?
Romanın kısaca özeti ise şöyle
Neden tutuklandığını bilemeyen Josef K suçunu öğrenebilmek için girmediği yol, yapmadığı iş kalmamıştır. Fakat suçunu da bir türlü öğrenemez. Fakat kendini de savunamaz, ortada bir mahkeme yoktur. Bütün bunlara rağmen cezası bellidir, ölüm.
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,3bin okunma
Nurhan Işkın gibi başarılı kadın yazarları üye olduğum sitede görmek beni çok mutlu ediyor. Yeni kitapları çıktığında , başarılı işlere ulaştığında ben daha çok mutlu oluyorum. Mesleğim gereği çok fazla polisiye roman okumayı sevmem. Bizzat şahit olduğum olayları tekrar hatırlamak beni mutsuz hissettirir. Fakat bu roman, polisiye roman
''Karın varsa derdin var, ama karın olmayan bir kadınla daha büyük derdin var demektir.''
(s. 710)
Anna Karenina'nın yazıldığı dört yıl boyunca (1873-1877), Lev Tolstoy, kafasını meşgul eden tüm meseleleri eserine aktarır. Her fırsatta, roman yazarı, kalemini, deneme yazarına bırakır. Hikayenin akışı, yazarın kır ekonomisi, hayatın anlamı,
Bir yolculuksa yaşamak, hep aynı yerde kalmaktan başka bir çabam olmadı. Ben kaçmıyorum ki sürgün yaşıyorum. Dünyada sürgün…
Varoluşunuzu sorgulamayı bırakmazsanız eğer ömrünüz sürgünde geçiyor. Öldürmeyen zamansız bir sürgünde. Ölmeyi dilemek işe yaramıyor. Sorgulamayı bırakmak ise sarıldığınız ateşli bir bedenden kendinizi ayırmaya çalışmak
" Dinmiyor...kimse bilmiyor...
Gönül koş diye bağırıyor, akıl dur diyor.
İçimde söndün sanmıştım
Uyanmıştım... ama hep sen varsın!
Aklımda sancısın
Ruhumun ihtiyacısın.
Dünyam senin etrafında dönüyor
Tüm düşünceler sana çıkıyor!
Gitmek istiyorum... kendimden...senden...
Lanetlediğin bu bedenden!
Söyle bana, bir tek kişiye duyulan... aşktan... daha acımasız...
Bir şey var mı!
Senden daha nazik bir cellat
Benden daha istekli bir kurban var mı!
Dinmiyor...kimse bilmiyor...
Gönül koş diye bağırıyor, akıl dur diyor.
Neden tüm düşünceler sana çıkıyor!
Söyle bana!
Umut var mı...bu yol sana çıkar mı!
Bir tek kişiye duyulan... aşktan... daha acımasız...
Bir şey var mı!
Gönül koş diye bağırıyor, akıl öl diyor..."
Eşref idama mahkûm edilmişti. İlçenin varlıklı ailelerinden Memduh Ağa ve eşi Latife Hanımı evlerinin önünde, hunharca öldürmek suçundan yargılaması devam ediyordu.
****
İzmir’in şirin ilçesi Tire’de kaymakamlık binası yakınlarında gece zil zurna sarhoş olduktan sonra, bağırarak sokakta dolaşan Eşref’in hallerinden rahatsız olan müderris
Hasretinden Prangalar Eskittim okumaya niyetlenirken herhangi bir inceleme yapma fikri yoktu aklımda. Kitabın son sayfalarında
Ahmed Arif ile yapılan bir röportaj çok hoşuma gitti ve bunu inceleme olarak kullanmak istedim. Keyifli okumalar.
V.Ö.: Şiire başladığınızdan bugüne dek, ülkemizde çeşitli şiir deneyleri oldu. Siz şiirinizi bu etkilere kapama yolunu seçtiniz
Lanetlediğin bu bedenden!
Söyle bana, bir tek kişiye duyulan… aşktan… daha acımasız… Bir şey var mı!
Senden daha nazik bir cellat Benden daha istekli kurban var mı!
Slenderman Gerçek Mi?
Her şeyden önce Slenderman efsanesinin ortaya çıkışı diğer youtuberlerin yaptığı videolarda veya web sayfalarında yazılan makalelerde anlatıldığı gibi “Something awful” forumlarında hadi bir korku karakteri yapalım başlığı altında takım elbiseli, yüzü olmayan, normal insandan neredeyse iki kat uzunlukta yaratılan bir
“Muhteşem kurban diye bir şey olabilir mi hiç… Kurbanın olduğu yerde cellat vardır, hainler vardır! Kurban bir kişi için ıstırap, kalan herkes için utançtır. Ah, hainler, ne hale getirdiniz dünyayı?”
Anne, anne, hâlâ seni rüyamda görüyorum
Kız kardeşim, erkek kardeşim, hâlâ sizi her gece rüyamda görüyorum
Yoksunuz, yoksunuz, yoksunuz
Sizi arıyorum, sizi arıyorum, sizi arıyorum
Nereye gitsem sizi görüyorum
Anne, baba, neden yoksunuz
Bosna'm, sen benim annemsin
Bosna'm, sana anne diyeceğim
Bosna annem, Srebrenitsa kız kardeşim
Yalnız