Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
31 Mart Yerel Seçimleri Bağlamında Marksizmin Tarihsel Doğruluğu Üzerine
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
Bu pazarlıkçılar, İbn-i Teymiye'den geliyorlar. Bunlar, İslâmı hurafelerden temizlemek dâvasını güderek en büyük hurafeye, akıl hurafesine inananlardır. Sonradan Vehhabiliğin de ilhamını aldığı bir bâtıl mezheb sahibi İbn-i Teymiyye, Kur'ân'ı zahirinden anlıyor. Tefsiri hiç kabûl etmiyor. Allah'ın arş üstünde istivâsı bahsinde şu küfrü meydana getiriyor: Minberden iniyor. İstivâ âyeti yani bir nevi -hâşâ- Allah arşın üstü- ne oturmuş, yerleşmiş mânasına.. diyor ki: "Benim bu minberden inmem gibi, Allah işte böyle yere iner!" Ve Muhiddin-i Arabî'yi İbn-i Teymiyye tekfir ediyor. Akıl; kuru, cüce, kör ve topal akıl... Anlamıyor sütreyi, per- deyi.. Perdenin gerisindeki gamızayı, sırrı..
Reklam
“Kafam sürekli su olan bin tonluk bir kuru yük gemisi. Batsa kurtulacağım ama batmayacağını da adım gibi biliyorum.”
Sayfa 23
Evet Azizim, işte bu vasatı alkışlayan vasat altı ve ahlak altı bir kitle vardır. Buna etraf denir. Cennet nasıl bir yer dense bana tek cümle ile bunların olmadığı yer derim. Yani iyiyi seçemeyen, iyiye dönemeyen, yükseğe burun kıvıran, inatla, küfr-ü inadi ile iyiye iyi demeyen, ardını dönüp giden, bir de o hali ile alay edenler kalabalığı. Bunların olmadığı, bunların helak bulduğu yer her neresi ise orası cennettir. İsterse öyle ağaç yeşillik olmasın, bir kuru kaya, bir yudum su ama şerefli ve hakikatperver insanlar olsun, yine cennettir, hem de alası.
“ Kafam sürekli su alan bin tonluk bir kuru yük gemisi. Batsa kurtulacağım ama batmayacağını da adım gibi biliyorum. ”
Onun gölgesinde boy veren gül olacağıma, çalılıkta biten ısırgan olayım. Riyakarlıkla sevgi dileneceğime herkes beni hor görsün. Bu mizacıma daha çok uyar. Şunu bunu pohpohlayan efendiden bir adam olduğum söylenemez ama açıksözlü bir bıçkın olduğum su götürmez. Bana ne kadar güvenildiği ağzıma taktıkları ağızlıktan, ne kadar özgürlük tanındığı ayağıma vurdukları prangadan belli. Kafesimde şakımaya hiç niyetim yok. Dişli olsam ısırırdım, özgür olsam gönlümün dilediğini yapardım. Ama şu ara ilişme bana, sakın beni değiştirmeye kalkma.
Sayfa 17 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsan Neyle Yaşar?
MAC : Şu dünyada öğütlerden geçilmez: "Aman günah, ayıp, kötü, yanlış!" Karnın açsa kuru öğüt çekilmez Önce doyur da ardından konuş. Nedense hep size göbek, bize ahlak. Unutma, kulak ver de dinle bak, ister böyle düşün, ister başka türlü: Önce ekmek gelir, ardından ahlak! Dünya nimetleri bir koca etmek, yoksullara da birer lokma gerek. BiR SES : (Perde arkasından) İnsan neyle yaşar? MAC İnsan neyle yaşar? Ezmektir işin; insanı vurup, soyup, dövüp gırtlaklamak! Bu dünyada rahat yaşamak için: Şart insana insanlıktan çıkmak! KORO İnsan bu gerçekten kaçınamaz: Kötülük yapmadan yaşanamaz!
Izdıräbın sonu yok sanma, bu âlem de geçer, Ömr-i fâni gibidir, gün de geçer, dem de geçer, Gâm karar eyliyemez hande-i hûrrem de geçer, Devr-i şâdi de geçer, gussa-i mâtem de geçer, Gece gündüz yok olur, an-ı dem âdem de geçer, Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi, Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicrân seli mi? İnleyen saz-ı kazanın acaba bam
Biz Seninle
biz senin, ancak bir su gibi yürüyebiliriz gökyüzüne. Tükendikçe belki biraz daha yükseğe, tükendikçe ağaçların kuru vücudunda. idrak edemediğimiz bir mevsimi yaşıyoruz... günlere, kısa ya da uzun demek mümkün değil.
Dünyanın dönüşü kudretin sırrı, Işılır, gün doğar döner akşamlar, Her saatin ayrı ayrı rengi var, Dağlara siyah tül iner akşamlar. Ara garip yolcu pınarı baştan, Su sesi geliyor karşı yamaçtan, Süzülür dereye çakıldan taştan. İşsiz gelin gibi pınar akşamlar. Karşıki yaylada çobanın hâli, Bir yırtık keçesi, bir de kavalı, Bir yavan tezeği bir kuru çalı, Ufaktan ateşi yanar akşamlar. Aldandım dünyanın bilmem nesine, Mevlam neler koymuş kudret tasına, Koyun yavrusuna, kuş yuvasına, Çırpına çırpına döner akşamlar. Mevlüt İhsanî'yim söylerim dilde, Allah'ın adı var dilde gönülde, Yiğit bir yokuşta, bir ıssız çölde, Yine bizim dalsız çınar akşamlar.
Reklam
Ey aşk tanrısı Kurmuşsun göklere bir taht Bilirsin şu aciz kulun Edemez bir halt Kalkınca şiirler düzmeye...
Sayfa 118
Ne gariptir şu insanoğlu. Pantolonuyla yeleğini giyer de aklını evde unutur.
Sayfa 111
"𝑺𝑶𝑵 𝒀𝑨𝑵𝑮𝑰𝑵" Benim değil o eski ateş semazenleri Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların Rengi değişti sevda ikliminin, suların Geçmişini arayan o divane köprüler Akşamın kollarında yıkıldı birer birer Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil Günbatımına mahkûm umutlar benim değil Âşikâr olmuş meğer tende
Üstün muradı anlatmakta bu çok kısır ifadenin hedefini çılgınca arayan bir oluş hasretinden başka bir delaleti yoktu. Bulunması gereken bizzat hayattı; asıl hayat... Onu bul da evvelâ yaşa, sonra yaz yazabildiğin kadarını... Burada yaşaya- bilmekle yazabilmek beraber... Garp âleminde, kendilerince yaşayabilenler, yâni duyup yazabilenler arasında,
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.