| leylâ ile mecnûn da ben oldum,
rahman'a şeyda da ben oldum;
leylâ yüzünü görmeye mecnun ne ise,
mevlâ yüzünü görmeye ben o oldum. |
yaşı yirmilerdedir ve o zamanlarda bildiği tek ev dört duvar bir çatıdan ibarettir. yattıkları yatağın üzerinde elif -yunus'un gördüğü en parlak yıldızdır ki ona sitare demiştir. omzunda
Vakit olur ki senin sınavın başkalarının sınavı olur, gün olur sen başkalarının sınavı olursun.
Bu meşguliyet bize asıl sınavı unutturuvermesin. Yel eser geçer gibi bir bakmışsın yolu şaşırmışsın, sınavda olduğumuzu unutuvermişiz.
İndi tut ki senin ki misal ulu Karatay medresesinde talebeleri imtihan edersin aralarından bazıları sınavda olduğunu
Beni dünya çölünden
Aşkı özümleyen sevdaya götür...
Uzağım hal bilen gönül ehlinden,
Sil mesafeleri, Leyla'ya götür...
Gamla yazıyorum arzu-halimi,
Al beni gurbetten sılaya götür...
Çok özledim çağırdığın iklimi,
Miraç eyle arş-ı alaya götür...
Bu asi aşığa mana deminden,
Sun bade özlenen rüyaya götür...
Kement at gönlüme, günah selinden,
Pervane döneyim, semaya götür...
Güneş raksetmiyor kirli sularda,
Kerem et Sultanım, deryaya götür...
Unuttum Ukba'yı mor uykularda,
Savur küllerimi Mevla'ya götür...''
"Kitap Naci ve solcu arkadaşlarının gaflet yıllarıyla başlıyordu. Naci üniversitede felesefe alanında doktora yapan bir öğrenci. Ve içinde konumlamdıramadığı bir his var . Başlarda onun için aşk kadın iken sonlara doğru bu aşk leyla'dan mevlayı bulma hikayesini anlatıyor. Belmaya olan kirli aşkı sonradan Hatice ye olan tertemiz aşkı birbirini ayırıyor . Hatice Allah'a kavuşumadan Naciye kavuşuyor ve Naciye de Allah'a nasıl ulaşması gerektiğini öğretip öyle ulaşıyor . Naci soldan sağa kayan fikirleriyle bir gündem oluşturuyor. Haticeyi bulmayana kadar felsefe alanında yazdığı tezini bir gece sobaya atıyor ve cayır cayır yanışını izliyor. Naci yeni bir tez yazmaya başlıyor İslâmiyet ve tasavvuf hakkında ... Herkese baş kaldıran bu gencin yaptığı konuşmalar ve açıklamalar herkeste merak uyandırıyor . Naci Hatice'nin ölümüyle büyük bir kayıp verdiğini anlıyor . Ve daha çok yöneliyor tasavvufa . Allah'a olan aşkı buluyor ve tadıyor . Düşünmekten kendini alamıyor ve en sonunda kendini yaratanı buluyor... "
Kitabı nasıl bitirdim bilmiyorum. Bildiğim tek şey okurken içinde kaybolup gittim. Var olmak için yok olmayı böyle güzel anlatması beni benden alıp götürdü ... Fazlasıyla beğendim ... Keşke insan hislerini de aktarabilecek kelimeler bulsaydı diyorum . Ama sanırım üstadın da dediği gibi ; tüm kelimelerin üstünde olan bir kelime biliyorum 'Allah' ...
Aynadaki YalanNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20175bin okunma
Mevla'nın aşkıyla Leyla'nın aşkı arasında pek bir fark yoktur. Mecnun bilse de bilmese de ona Leyla güzelliğinden tecelli eden şey Mevla'nın ta kendisidir.
Aşkı kimden aldın, sevgiyi kimden?
Aslı bozuk deme gel şu insana
Soracak olursan eğer ki benden
Aslı bozuk deme gel şu insana ya
Dost, ya dost, ya dost, dost
Yazımızı felek yazdı Mevla'dan değil
Senin dediklerin evladan değil
Her hata suç bende Leyla'dan değil
Aslı bozuk deme gel şu insana
Ya dost, ya dost, dost
Ulu arıyorsan analar ulu
Sevmişiz gönülden, olmuşuz kulu
Analar insandır biz insan oğlu
Aslı bozuk deme gel şu insana ya
Dost, ya dost, ya dost, dost
Hızlı gelişen olay örgüsüne dayalı açık üslupla yazılmış kitaplarına alıştığım Kutlu, bu kitabındaki üslubuyla şaşırttığı gibi içeriğiyle de çok etkiledi. Detaylı tasvirler, karakterlerin psikolojik yansımalarının verilmesinin yanında, bir senariste nazire yaparcasına sahne sekanslarının ayrıntılandırılması, olayları bir filmi izler gibi takip
“İki ölümlünün birbirlerine sevgisi ne kadar güçlü olursa olsun aşk makamına çıkamaz!” denmiştir. İnsanların birbirlerini sevemeyeceği anlamına gelmez bu. Birbirlerini sevebilirler tabii ki, ama bu aşk olmamalı, çünkü aşka değer bir şey var, o da Allah'tır. Leyla ile Mecnun'un aşkı hakiki olana ön çalışma olabilir sadece. Edebiyatımızdaki benzer anlatılar da bunun alunı çizer. Mecnun, Leyla'dan Mevlâ'ya geçer. Dostlukta da bu böyle olmalı, abartıya gidilmemelidir.