Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sibirya’da bulunan şehir kalıntıları
1940 yılında Sovyet arkeologları, Güney Sibirya'daki Yenisey Irmağı'nın yukarı ağzında kurulu Abakan şehrinin sekiz kilometre güneyinde Çin tarzında yapılmış bir saray buldular. 144 metrekarelik orta saray ve ilave on bes binadan teşekkül eden sarayın dış duvarlarının kalınlığı iki metre idi. Etrafta yine birçok eşya ele geçmişti. Arkeologlar, söz konusu binanın tarzından ve tarihinden hareketle onun Li Ling ya da Ting-ling'ler üzerine gönderi len Wei Lüe tarafından inşa ettirildiğini iddia ettiler.
Ölüm, Hz. Ömer'den korkardı.
Ömer RadiyAllahu Anh Hicrî 23. yılın Muharrem ayının başında Pazar günü sabahı vefat etti. Zira Hicrî 23. yılın Zilhicce ayının bitmesine dört gün kala, Çarşamba günü sabah namazını mihrabda kılarken Ebi Lu'lue (Allah onu lânetlesin!) tarafından hançerlenmişti. Ömer RadiyAllahu Anh'ın vasiyeti üzerine cenaze namazını Suheyb RadiyAllahu Anh kıldırmıştı.
Sayfa 83 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Hz. Ömer'in arkasında sabah namazında ilk safta namaza duran iran'lı Ebû Lü'lüe Hz. Ömer'in sırtına hançeri sapladığında,Hz. Ömer şöyle seslenmişti; Köpek beni öldürdü. (Amr ibn-i Meymûn) Demek ki münâfık sabah namazında ilk safta namaza duracak kadar aynı renge boyanıyor…
ATİKE BİNTİ ZEYD B. AMR’IN BAŞINA GELENLER.
Bu kadın, Halife Ömer’in amcası Zeyd’in kızı ve cennet müjdesini alan Sait b. Zeyd’in ablasıydı. İlkin Ebubekir’in oğlu Abdullah ile evlenir. Bu çift aşırı derecede birbirlerini sever. Ebubekir bunların aşkına bakınca oğluna: ”Eşini boşa! Çünkü sen kendini tam bu kadının aşkına vermişsin. Böyle giderse cihattan geri kalırsın” diyor ve oğlu da
Hz. Ömer'in arkasında sabah namazında ilk safta namaza duran iran'lı Ebû Lü'lüe Hz. Ömer'in sırtına hançeri sapladığında,Hz. Ömer şöyle seslenmişti; Köpek beni öldürdü. (Amr ibn-i Meymûn) Demek ki münâfık sabah namazında ilk safta namaza duracak kadar aynı renge boyanıyor…
Tǔ'ěrqí rén
Tang Hanedanı döneminde Türkler’den “Tu Jue” olarak bahsedilmesinin ardından yaklaşık bin yıl sonra Osmanlı Devleti’ni, Hunlar ve Göktürkler’in devamı ve Türk İmparatorluğu olarak düşünen, Çin tarih kayıtlarındaki en eski isimleri olan “Tu Jue” ile tanımlayan ilk Çinli düşünür ve devlet adamı Kang You Wei olmuştur. Bu bakımdan Kang’ın Osmanlı Devleti’ne ve tarihimize bakışı son derece önemlidir. 19. yüzyıl sonundan itibaren Çince’de Osmanlı İmparatorluğu için “Tu Er Qi” ismi kabul görmeye başlamıştır ve günümüzde de Türkiye için aynı isim kullanılmaktadır. 1849’da yayınlanan ve Çin tarihinin o güne kadar yazılmış en kapsamlı dünya coğrafyası kitabı olan “Ying Huan Zhi Lue” içinde Osmanlı Devleti için “Tu Er Qi” ismi kullanılmış ve dönemin Osmanlı Devleti’nin sınırlarını gösteren ayrıntılı haritalar eser içinde gösterilmiştir. Eserde Osmanlı için “Tu Er Qi” ismi dışında on farklı isim daha bulunduğu belirtilmiştir.
Reklam
... Meşhur oryantalistlerden L. Messignon, oryantalistlere sunduğu raporda: "Her şeylerini tahrip ettik, artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Boşluğa düştüler. Artık Müslümanlarda anarși, cinayet, tecavüz ve intihar vardır” diyerek sevincini belli etmiştir. Lue Rance Braune “İslâm ve İsrailiyat” kitabında İslâmdan ne kadar korktuklarını şöyle dile getirir: “Aslen en büyük tehlike İslâm nizamındadır. Zira İslâm yayılma gücüne sahip bir dindir. Dolayısıyla Avrupa sömürgesine karşı durabilecek tek nizam İslâm nizamıdır”*
Sayfa 325 - Lopus YayınlarıKitabı okudu
Yezid'e Lanet Okunur Mu?
Eğer "Yezid"e Hz. Hüseyin r.a Efendimiz'in öldürülmesini emrettiği için lanet etmek caiz midir?" diye sorarsan, derim ki: Senin söylediğin mesele sabit değildir. Ortada bir delil yokken, öldürdü veya öldürülmesini emretti diyemeyiz. Hal böyleyken nasıl lanet edelim? Kesin emin olmadan herhangi bir müslümana büyük günah isnad etmek caiz değildir. Elbette İbn Mülcem, Hz. Ali'yi r.a ve Ebu Lü'lüe, Hz. Ömer'i r.a şehid etti demek caizdir çünkü bunlar tevatür ile sabit olmuştur. Söylediğimiz gibi, bir müslümana delil olmaksızın küfür ve fasıklık ithamında bulunmak caiz değildir.
Şeytan (Allah'ın ona lanet etsin) bu vakitlerde nefislere vesvese vererek şöyle dedi: "Allah'ın düşmanları ve onların zebanileri her geçen gün daha da kuvvetlenmektedirler. Müslümanlara karşı mücadelede en yeni aletlere sahipler. Her gün güçleri daha da artıyor. Beldelerde dolaşıyor ve diledikleri şekilde kullara tahakküm kuruyorlar. Boyunlar onların önünde bükülüyor. Sizler kışın buzdolabı, yazın ise fırın olan zindanlara atılmış bir haldeyken, yiyecek, içecek, elbise, örtü ve hatta nefesinize yetecek kadar hava bulamazken nasıl oluyor da Allah'ın dostları oluyorsunuz?!" Bu ancak bu tür yerlerde yaşayan kimselerin doğrulayabileceği bir hakikattir. İşte bunlar, bu zor vakitlerde Şeytanın fısıldamış olduğu vesveselerdir. İşte bu, kötülüğü emreden nefsin, bu zor yerlerde harekete geçtiği andır. Bu durum, çok büyük bir mücadeleyi gerektirir. Bu durum, sebata ihtiyaç duyan, imtihanların üzerinde bir imtihandır. Bu kardeşe gereken, kendisine şunu söylemesidir: "Görmüyor musun? Eğer Allah şehitler almak istiyorsa, müminleri öldürmek üzere ellerini uzatacak topluluklar yaratmayacak mı? Ömer'in şehit edilmesi için Ebu Lü'lüe'nin benzerlerinin gelmesi gerekmez mi? Ali için Abdurrahman ibni Mülcem'in benzerlerinin gelmesi gerekmez mi? Sümeyye için Ebû Cehil'in benzerlerinin gelmesi gerekmez mi?"
716 yılında Kapgan Kağan (Mo-ço) kuzeyde dokuz boy’dan Bayırkular’a saldırdı ve Tola nehri kenarında savaştı. Bayırkular ağır bir yenilgi aldı. Kapgan Kağan kazandığı zaferden dolayı kibirlendi ve herhangi bir güvenlik önlemi almadan dikkatsiz biçimde geri dönmek için yola çıktı. Yolda bir salkım söğüt ormanında Bayırkular’ın Hie-çi-lüe adındaki kaçak bir askerine rastladı. Birden bu asker saklandığı yerden fırladı ve Mukan Kağan’ın başını kesti. Sonra elçi olarak Türklerin yanında bulunan Ho Ling-Tsü’an ile birlikte Kapgan Kağan (Mo-ço) başını Çin başkentine götürdü.
Sayfa 238Kitabı okudu
Reklam
Bir nevi Tımar sistemi
Kubilay o güne kadar Kuzey Çin'de gücünü pekiştirmekle uğraşıyordu. Ağabeyinin hükmünün ilk aylarında Kubilay, Çin'in kuzeyinde kendi egemenliğini bir hayli genişletmişti. Elbette, kendi dirliği olan Şinğcov dışına yayılmak için Mengü'den izin almıştı. Talebi makuldü. Moğol orduları Kuzey Çin'in merkezindeki düzlükleri ele geçirmişlerdi ama düzenli tahıl ve yiyecek ikmali sağlamakta sıkıntı yaşıyorlardı. Bu erzakı nakletmek çetin ve külfetli bir işti. Kubilay, danışmanı Yav Şu'nun da teşvikiyle, oralarda askeri çiftlikler kurmak için izin istedi. Honan ve Şınz i' deki bu çiftliklere Çinliler Tun-tien adını verdiler. Ordusundaki Çinli savaşçılar bu bölgede konuşlanacaktı ve hem işgal gücü hem de kendine yeten çiftçiler olacaklardı. Bu düzen sayesinde birlikler kendi yiyeceklerini yetiştirirken, nüfusu da daha yakından izleyebilecek ve denetleyebileceklerdi. Bien-cinğ'de (Cin Hanedanı'nın başkenti olan Kayfinğ bölgesinde) askeri çiftlikleri yönetmek amacıyla, Çincede Cinğ-lüe Si adıyla bilinen bir daire kuruldu. Bu askeri koloniler kendilerine yeter hale geldiler ve bölge gelişti. Kubilay da Çin'de güçlü bir üsse sahip oldu.
Sen herşeyin en güzeline layık olacak kadar kıymetli bir kalbin sahibi, Lue. Sen benim en yakın dostum.
Lue Rance Braune "İslâm ve İsrailiyat" kitabında İslâm'dan ne kadar korktuklarını şöyle dile getirir: "Aslen en büyük tehlike İslâm nizamındadır. Zira İslâm yayılma gücüne sahip bir dindir. Dolayısıyla Avrupa sömürgesine karşı durabilecek tek nizam İslâm nizamıdır"
Sayfa 325Kitabı okudu
... Oğluna dönerek şöyle seslendi: «Yâ Abdulah b. Ömer, beni kim öldürdü?" Abdullah b. Ömer: "Ebû Lu'lue" diye cevap verdi. Hz. Ömer: "Allah'a hamd olsun ki beni, alnı bir tek defa secdeye gitmemiş birisi vurdu."
Sayfa 104 - Beyan Yayınları, İstanbul - 1990Kitabı okudu
122 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.