“Bir dramın okuru gırtlağından yakaladığını unutmayınız. Seyirci öfkelenir ama unutmaz. Ona kâbuslar gördürecek, hiç olmazsa hafızasında yer edecek aşırı kitaplar sunmak gerekir.”
Emile Zola
Dünyanın geri kalanı Zola’nın döneminde realizm akımı ile mücadele ederken Zola bir tık öteye giderek ‘Natüralizm’ kavramını
Oğuz Atay’a ait ise şayet; en kallavisinden sitem dolu ve ironi soslu serzenişler, yer yer kafkaesk ögelerle ve doğu-batı sentezinden müteşekkil metinler; onun nevi kalemine
“Tûti-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil”
Nef'î
Kendi içinde bir serüven yaşayıp fildişi kulelerde romanını tamamlamak yerine tebdil-i kıyafetle hayatın içine karışıp gözlemler yapan ve bunu romanlarına yansıtan bir yazar olan Kaan Murat Yanık'ın,
Prenses Palatine, 17. yüzyılın başında yazdığı mektuplarda kendini tarif eder:
“Gövdem korkunç derecede şişman, küp gibiyim, sarı lekeli cildim kırmızı renkte…”
i.imgyukle.com/2020/04/22/QFEQ...
Kitap bu cümlelerle başlıyor; sonrasında
Georges Vigarello
Batı medeniyetinde şişmanlığın ayıplanmasından önceki
Osho ne cevap vermiş:
“Evet, EGO insanın hastalığıdır. Çünkü, menfaat grupları senin hasta olarak kalmanı ister. Onlar senin sağlıklı ve sağlam olmanı istemez. Senin sağlıklı ve sağlam olman menfaat grupları için bir tehlikedir. Bu yüzden hiç kimse basit olmak istemez, hiç kimse bir şey olmamak istemez.