Aslına bakarsan, sevgili dostum, insanın başkalarını değerlendirirken kendisini ölçüt almasının ne kadar büyük bir budalalık olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum.
Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına ders veriyordu. Onlara dedi ki: "İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş, iki kurt arasında." "Bu kurtlardan birisi; öfkeyi, kıskançlığı, açgözlülüğü, kibri, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.
Diğeri ise; huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı ve merhameti temsil ediyor.
Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer bütün insanların içinde de var." Çocuklar söylenenleri anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına:
"Hangi kurt kazanacak?" diye sordu. Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı:
"Hangisini beslerseniz o kazanacak."
Acısıyla, tatlısıyla hayat gailesi içinde savrulurken farkına varamadan, hepimizin yaptığı gibi, eş geçtiğimiz küçük zenginliklerin en büyük nimetler olduğunu fark ettiğinde çok geçti. Nefes alabilmek, göz açıp kapayabilmek, adım atmak, birine selam vermek, canının bir meyveyi çekebilmesi, çiçeğin kokusunu duymak, rengine hayran olmak, akan suyun şırıltısını dinlemek, bülbülün sesine uyanmak, uzaklardan gelen bir nağmenin peşinden anılara dalmak, yağmurda ıslanmak, çocuğunun başını okşamak... Büyük lütufmuş.
Bilmezmişim gibi...
Ölümü de bilirim ben, tanışırız biraz. Ben ölümü tanırım, ölüm beni. Canımı yakmışlığı vardır.
Ayrılığı da bilirim, her türlüsünü tattım; iyi tanışırız...
Ben ayrılığı tanırım, ayrılık beni.
Acı çekmeyi, kaybetmeyi, yalnızlığı... Yalnız sabahlara içi cız ederek uyanmayı.
Kavuşmamayı, kaybettiklerimi özlemeyi, uzaktakileri beklemeyi... bilirim.
Bu yüzdendir yanındakilerin üzerine titremem. Kinim, hıncım, çaresizliğim göz yaşlarımla yıkanıp çekti.
Ömür denen savaş meydanında yanıp yakılıp talan edildim. Çok öldüm, çok dirildim, buzda bile yandım için için...
Yanık kokumu duyan, dumanımı gören olmadı. Zaman beni beklemese de ben zamanı bekledim. Direndim... Güldüm, güldürdüm. Dans ettim. Tango, İspanyola, çaça...
Cihan harbiyim ben.
"Allah ölüm vermesin kızım, ayrılığa ağlanmaz, gün geçer, kin geçer barışırsınız, barışmasanız da olur, yaşıyorsunuz ya, bir yerlerde nefes aldığını biliyorsunuz ya..."
Modern dünyada iyi eğitilmiş, yüksek becerilere sahip bir nüfus bir ülkenin başarısının anahtarıdır.
Fillandiya, tüm ulusun eğitim almasına karar vermişti. Bu yolla, ülkede eğitilmiş bir elit kesim ile eğitilmemiş düşük sınıf arasında ki sosyal eşitsizlikden kaçınıldı.