Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kimsesizliğine terzi olmuyor kimse Neye soyunursan soyun Memleket kadar giyiniyorsun
[doğu]Şarklıdan başka herkesin orta malı olan memleket! Açlığın kıtlıktan öldügü diyar! Ağzına kadar buğdayla dolu ambar! Avrupanın ambarı!
Reklam
Seni seviyorum diyemem. Üşütme, düşme, dikkat et kendine. Sözcüklerle dokunamam belki yüreğine, Dileklerimi sunarım her gece hayaline.. Dönülmez bir yola girdik birlikte. Ayrılık rüzgârı esti, kavuşamadan ikimizde. Yine de unutma bendeki seni,
Seni seviyorum diyemem. Üşütme, düşme, dikkat et kendine. Sözcüklerle dokunamam belki yüreğine, Dileklerimi sunarım her gece hayaline.. Dönülmez bir yola girdik birlikte. Ayrılık rüzgârı esti, kavuşamadan ikimizde. Yine de unutma bendeki seni,
Sohbet esnasında Mustafa Kemal Paşa, maârifin memleket sathında sür'atle yayılabilmesi için ne gibi tedbirler alınması lâzım geldiğini sordu. Bu sırada müdîr-i sâni Ayaşlı Ali Rıza Bey, Arnavutların yaptığı gibi Latin harflerini kabulden başka bir çâre olmadığını ileri sürdü. Fakat Heyet-i Temsiliye'den Washington sefiri Ahmed Rüstem Bey, bu fikre şiddetle karşı koydu: "Harf bir milletin şiârıdır. Harf değişirse millet hüviyetini, tarihini kaybeder, böyle bir şey olmaz" dedi. Bu suretle bu babdaki münakaşa da kapanmış oldu. .....
Sayfa 72
Bu memleket kalkınmaz Şeref, sen tahsil yapıp Amerika'da kalmışsın, öbürü zengin olup İstanbul'a gitmiş, kahveler tıklım tıklım adam dolu, tarlalar boş, bahçelerde bodur ağaçlar, bu memleket kalkınmaz. Şeref, devletiniz de devletlerin kontrolünde. Cennet gibi vatanda cehennem hayatı yaşamak zor, çok verimli topraklarda çok fakir insanların yaşaması akıl alacak şey değil. Bu memleket kalkınmaz Şeref, biz de burada barınamayız, gidelim.
Reklam
Evet bana kaldı...
Bu şehir, bu şehrin insanları sahiden canımı sıkmaya başladı. Açık seçik iki laf söylemeye imkân yok, derhal çehreler değişiyor ve birisi kulağıma eğilerek: "Bırak bu lafları Allah aşkına, ortalığı düzeltmek sana mı kaldı?" diyor, Ortalığı: düzeltmek bana kalmadı ama, memleket ahvaliyle alakadar olmaktan bu kadar sersemce bir çekingenlikle kaçan bu adamlar artık bende nefret uyandırmaya başladı. Bilhassa:"Hakkın var, var ama, bunları söylemenin sırası değil!" diye beni candan ikaz etmek isteyenlere müthiş sinirleniyorum. Fikirlerime itiraz etse, nihayet düşündüğünü söylüyordur ve fikirler bir dereceye kadar hürmete layıktır.
Sen memleketinden ne kadar uzaklaştıysan Ben de o kadar yaklaştım Hatta içine girdim memleketin Bu Memleket Bizim terk edemeyiz burayı Ataların dedelerin burada yatıyor arada istersen gel ziyaretlerine oldu mu canısı
Beyin göçebedir. Memleket diye bir şey yoktur.
Sayfa 43 - SEL YAYINCILIK
Öyle bir memleket ki soğuk diye kimse çıkmıyor Sıcak diye kimse çıkmıyor.. Güneydoğuda cehennem alevi varken bile millet dışarıdaydı:))
Reklam
Osmanlı devlet adamı ve âlimi olan Lütfi Paşa, Osmanlı hilafetinin meşruiyetine dair telif etmiş olduğu Halasü'l-ümme fi ma'rifeti'l-e'imme adlı konuyla ilgili şunları aktarmaktadır: Gölge nimettir. Bazılarına göre muhafazadır. Bazılarına göre heybettir. Bazıları şöyle demiştir: (Burada] Gölge istiaredir (bir benzetmedir), benzetmenin yönü ise, bir şeyin gölgesi genelde ona uygun olup onu hatırlatan şeydir. Sultan da öyledir. Çünkü onun varlığıyla memleket işleri düzene girer. Tıpkı Hak Teâlâ'nın varlığıyla mümkināt zincirinin düzene girdiği gibi. Zira gölgeden istifade edilir ve hararet derecesi yükseldiğinde ona sığınılır. Aynı şekilde sultandan da istifade edilir ve şer kıvılcımları ortaya çıktığında ona sığınılır. Resulullah'ın "Her mazlum ona sığınır" kavlinin münasibi budur.
Sayfa 63 - KlasikKitabı okudu
Bir memlekette namuslu insanlar en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memleket için kurtuluş yoktur.
İlk şiir kitabı Duvar’ın ikinci baskısına (1959) yazdığı önsözdeki “ ... halkçı ve toplumcu şiir, halk yığınlarını sarabilecek geniş soluklu bir koçaklama şiiri tutturmak istiyordu. Böylelikle yeni Türk şiiri yeni koşullara yerleşirken, hem yüzyıllardır değişe değişe sürdürüp getirdiği milli sesi korumuş olacak, hem de halk şiiri geleneği aydın şairlerin işe karışmasıyla yeni bir kan kazanıp değerlenecekti,” sözleri, bir anlamda da bu noktanındaha o günden belirlendiğini işaretler. Yine o önsözde belirttiği gibi, Duvar’daki şiirlerin yarısı bu anlayışla yazılmış ve bu büyük halk şairlerine yaslanmıştır.Ama bu yaslanma sadece biçim ya da söyleyiş açısından değildir. Aynı zamanda şairin toplumcu kişiliği nedeniyle, bu halk şiirinden kaynaklanan ilk dönem şiirlerinde kendisinin “memleket havası” diye tanımladığı köye, köylülüğe, doğaya dönüklük, Anadolu görüntüleri, yaşantısı hâkimdir. Milli değerler, Kurtuluş Savaşı’nın önemi, özgürlük tutkusu, bağımsız bir millet olmak gerekliliği gibi konular bu şiirlerde işlenir. Tabii bu özellikler, şairin 40 kuşağı içinde olmasından ve döneminden de kaynaklanıyor. Büyük bir savaştan, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkılmış, tek parti yıllarının ağır siyasi baskılarından daha yeni kurtulunmuş ve 60’lı yılların özgürlükçü havası solunmaya başlanmış...
Sayfa 107
Pazar şarkısı 28 Nisan
youtu.be/6Sa-kBbaAAg?si=... Gaye Şu Akyol Hemşerim memleket nire? Tövbe Tövbe Tövbe
Hazırlanınız; başka, dâimî bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir. Padişahımızın makarr-ı saltanatına gidip, merhametine, ihsanlarına mazhar olacaksınız-eğer güzelce bu fermanı dinleyip itaat etseniz! Yoksa, isyan edip dinlemezseniz, müthiş zindanlara atılacaksınız ( Haşir Risalesi sh 10)
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.