Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
OKUR'UYUZ YAZAR'IN: PEYAMİ SAFA
Kitap incelemelerinin yanında çok kitabını okuduğum yazar incelemeleri (araştırmalarım değil yorumlarım doğrultusunda) yapmak mantıklı geldi ve "Okur'uyuz Yazar'ın" adlı bir seri oluşturmak istedim. Bu seriyi de en sevdiğim yazar olan
Peyami Safa
Peyami Safa
'yla başlatıyorum. Psikolojik tahliller, dış görünüş betimlemeleri ve diyalektik
Dini felsefeler
Doğu halklarında, metafizik düşüncenin, günümüze kadar ağır bastığı açıkça görülmektedir. Yani, doğu halklarının yaygın düşüncesi, dünyayı değişmezlik açısından görmeye yatkındır. Çin ve Hint felsefelerini, en yüksek noktaya ulaştıkları çağda inceleyecek olursak, bu felsefelerin birer değişmezlik ve durağanlık felsefesi olduklarını, yani dünyayı değişmez bir şey gibi ele aldıklarını görürüz. Eski Doğu felsefesinin en temel özelliği, durağan (statik) ve değişmez bir dünya kavramına dayanmış olmasıdır. Hintliler ve Çinliler, eşyanın tözünü, yani cevherini, hiç bir zaman değişmeyen ve kendi kendine özdeş olan bir şey olarak görmüşlerdir. Nitekim, Hintlilerin mutlak varlık olarak gördükleri Brahman-Atman, belli bir kişiliğe sahip olmayan ve değişikliğe uğramayan bir ilkedir. Çinlilerin Tao'su da böyledir. Bundan ötürü, Hintliler, maddi dünyayı, yani değişiklere konu olan dünyayı öz değeri olmayan bir hayal ve <<zevahir>> dünyası olarak görüyorlardı. Hatta bu dünyanın duyularımızın bizi aldatmasından doğduğunu ileri sürüyorlardı. Çinliler de, dünyanın değişmez ve ebedi bir gerçek olarak kavranılmasına bu dünyanın geçici görünüşlerinden daha fazla önem veriyorlardı.
Sayfa 10 - Sosyal Yayınlar
Reklam
Din üzerine hatırda kalması faydalı metin
Doğu halklarının düşüncesinde metafizik düşüncenin ve idealizmin ağır basmasını böylece açıklayabiliriz. Ama bu idealizm, dinsel düşünce ile sıkı bir bağlantı halindedir. Bu halkların hayatında, dinsel etken, üstyapıda çok önemli bir rol oynamıştır. Hatta, bu halkların düşüncesinin genel olarak tamamen dinsel bir düşünce olduğunu ileri sürebiliriz. Buna karşılık, eski Yunan düşüncesinde, bu bakımdan ileri bir adım atıldığı ve idealizmin etkisiyle dinsel düşüncenin genel kültürün ve felsefenin düzeyine çıkarıldığı görülmektedir. Bu değişiklik, eski Yunanlıların içinde yaşadığı toplumsal yapının değişik olmasından doğmuştur.
Sayfa 13 - Sosyal Yayınlar
Birinci Bölüm Doğu Düşüncesi ve Diyalektik s.10-13
Doğu halklarında, metafizik düşüncenin, günümüze kadar ağır bastığı açıkça görülmektedir. Yani, doğu halklarının yaygın düşüncesi, dünyayı değişmezlik açısından görmeye yatkındır. Çin ve Hint felsefelerini, en yüksek noktaya ulaştıkları çağda inceleyecek olursak, bu felsefelerin birer değişmezlik ve durağanlık felsefesi olduklarını, yani dünyayı
Sayfa 10 - Sosyal Yayınlar
31 Mart Yerel Seçimleri Bağlamında Marksizmin Tarihsel Doğruluğu Üzerine
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
Perde Arkası!..
~•~ Akan kan, uğrunda öldükleri sembolik mit putunun iştihasını kabartıyor. Kapitalizmin olsun, komünizmin olsun avladığı insanları, dar bir mantık çemberinde, sıkı bir diyalektik veya düşünce cenderesinde sıkılıp boğulurken kendileri esas teori ve doktrine zıt da olsa, mitlerden kahramanlıklardan, eski metafizik kaynaklı gerilimlerden sağladıkları bir hava içerisinde ilerletiyorlar öncülerini. ~•~
Reklam
Dünyâ uygarlığı tarihinde, Yunanlılar, ilk olarak insanoğlunun günlük ve somut yaşamına yüce bir yer vermişlerdi. Platon da dâhil olmak üzere, düşünürlerin mantıksal ve net açıklamaları, insan ruhunun karanlık köşelerini aydınlatmış ve ruh ile ötedünyâ arasındaki ilişkiler, bir inanç konusu olmaktan çıkıp, felsefî ve diyalektik düşüncenin konusu hâline gelmişti. Böylece insanoğlu, Tanrısallık düşüncesinin etkisinden sıyrılmış ve dinin yerini metafizik düşünce almıştı.
Sayfa 137 - PdfKitabı okuyor
Hegel'in kurduğu felsefe sistemi, metafizik sistemlerin souncusudur. Tek yanlı, kurgusal olan ve diyalektik yönteme dayanan bu sistem, kurgunun son sınırına varmış, bu yüzden de çürük bir yapı gibi çökmüştür. Bu nedenle Hegel'den sonra felsefede bir boşluk baş göstermiştir.
Durkheim’ın da tespit ettiği üzere (tam da bu tespit yüzünden metafizik yapmakla itham edilmişti), tinde toplum kendini, kendi cebrini ve baskısını bir kadiri mutlaklığa dönüştürerek ona tapınır.
Doğa diyalektiğin deneme tezgahıdır ve modern doğa bilimi onuruna, onun bu deneme tezgahı için her gün artan zengin bir olgular hasadı sağlayarak, böylece doğada her şeyin, son çözümlemede, metafizik olarak değil diyalektik olarak olup bittiğini, doğanın durmadan yinelenen bu çevrimin sonsuz tek düzeliği içinde hareket etmeyip, gerçek bir tarih geçirdiğini tanıtladığını söylemeliyiz.
Sayfa 60 - Sol Yayınları, 2008, 10.Baskı.Kitabı okudu
Reklam
Hristiyan Sanatının İlk Formları
Dünya uygarlığı tarihinde, Yunanlılar, ilk olarak insanoğlunun günlük ve somut yaşamına yüce bir yer vermişlerdi. Platon da dahil olmak üzere, düşünürlerin mantıksal ve net açıklamaları, insan ruhunun karanlık köşelerini aydınlatmış ve ruh ile ötedünya arasındaki ilişkiler, bir inanç konusu olmaktan çıkıp, felsefi ve diyalektik bir düşüncenin konusu haline gelmişti. Böylece insanoğlu, Tanrısallık düşüncesinin etkisinde sıyrılmış ve dinin yerini metafizik düşünce almıştı. Antik dünyanın sona erdiği sırada doğu dinleri, çoktanrıcılığa karşı büyük bir saldırıya geçmiş ve insanoğlunu Tanrıya bağlayan zincirleri pekiştirmişti. Ama bu dinler, aynı zamanda, inanan kişilere, belli bir manevi katılım yoluyla bağışlayıcı ve kurtarıcı bir tanrıyla ilişki kurma düşüncesini de aşılamıştı. Böylece insanoğlu, akılsal bir bilgiyle değil, sezgisel ve mistik bir bilgiyle, içinde yaşadığımız görünüşler dünyası ile ötedünya arasındaki uçurumu aşma olanağını elde etmişti. Roma İmparatorluğu'nda egemen olmak için birbiriyle çatışan bütün dinler arasında, en sonunda zafer kazanan Hristiyanlık, ruhani yanı en ağır basan dindi. Hristiyanlık, insanın kaderini gelecekteki bir yaşama bağımlı kıldı. Nitekim, ilk Hristiyanlık üzerinde belli bir etkisi olan eski Mısır'da da daha sonraki bir yaşamın var olduğu inancı yaygındı. Hristiyanlığın Musevilikten devraldığı katışıksız ruhanilik, bu dine ilk inananları, putlara tapmaya yol açtığını düşündükleri sanattan uzaklaştırdı.
Sayfa 137 - Kabalcı Yayınevi, Germain Bazin, Selahattin HilavKitabı okuyor
... işi slogana indirgedin mi, şu halde sen diyalektik bir sanat süreci geliştirmiyorsun, tanı tersine metafizik, du­ ragan bir sanat yapıyorsun, neden, bir kere toplumsal çe­ lişkileri daha küçük ve daha büyük çelişkilerden soyut­ luyorsun da ondan, ayrıca, diyalektik gelişme sürecini top­ lumsal çerçevesi içinde bile tutamayıp belirli bir yerde, be­ lirli koşullar altında geçerli olan bir ta vıra indirgiyorsun da ondan. o kadar böyle ki bu, siyasal yönden o ara ge­ çerli olan slogan koşullar değişip de geçerliğini yitirdi mi, ona dayandırdığın sanat eseri de geçerli olmaktan çıkıyor, çünkü diyalektik bir esneklik taşımıyor. koşullarıyla ko­ şullanmış, statik bir somutlama bu yapılan!
Benim âmentüm, neslimin âmentüsü. - Gözü bağlamak değil, bütün yönlere gözü dört açmaktır bu âmentüyü, bu âmentünün getirdiklerini yükleniş. - Bu âmentünün, getirdikleri gibi götürdükleri vardır. Getirdiği emr-i bil mârufun izinde, götürdüğü nehy-i anil münkerin açılımı. - Tarihin bireyci ve kollektif yorumlu materyalist diyalektikle açıklanışının karşısında yeni bir diyalektiktir bu âmentü. Tanrı sözünden alan bir diyalektik. - Ferdîleşmeye itilmiş âmentünün tekrar topluma doğru yola çıkışıdır. Kişi kaygısıyla toplum kaygısının özdeşleşmesi çabasıdır. Metafizik kaygıyla reel kaygıların birbirine kopmaz bir şekilde bağlı olduğunu bu yeni âmentü çıkışından anlayacaktır yeni insan. - Dünya kavgasına, dünya için ve dünya adına değil, Allah için katılma.
Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Marksistler yaşama diyalektik açıdan bakarken halkçılar,metafizik açıdan değerlendirme yapıyorlardı toplumsal yaşamı durağan bir şey olarak düşünüyorlardı.hareket ve evrim vardır! Diyalektik yöntem de hareketin iki biçimi olduğunu söylerler.evrimci ve devrimci İleri unsurlar kendiliğinden bir biçimde günlük etkinliklerini sürdürdükleri ve eski koşullarda küçük,nicel değişiklere yol açtıkları zaman hareket evrimcidir. Aynı unsurlar birleştikleri,bir tek düşünceye sahip oldukları ve eski koşulların kökünü tümüyle kazımak ve yaşamda nitel değişiklikler yapmak ve yeni koşulları yaratmak iÇin düşmanın kampına saldırdıkları zaman,hareket devrimcidir. Evrim devrimi hazırlar ve ona ortam yaratır.bunun yanında devrim,verimi tamamlar ve daha etkinlik kazanmasını sağlar. Benzer süreçler doğada da yer alır.bilim tarihi diyalektik yöntemin,gerçekten bilimsel bir yöntem olduğunu göstermektedir.Dünyada hiçbir şeyin sonsuz olmadığı,her şeyin değişmekte olduğu düşüncesi,astronomide sosyolojiye kadar her alanda kanıtlanmaktadır.dolayısıyla doğadaki her şeye hareket ve gelişme açısından bakılmalıdır.bu da diyalektiğin ruhunun,modern bilimin tümüne işlemiş olduğu demektir.
·
Puan vermedi
Bu kitap, mantığın ilerleyişini, evrenin bağıntılı bir bütün olduğuna ilişkin tasarımların ve düşüncelerin çok eski zamanlardan gelen büyük sarmalı üzerinde özetliyor. İnsanın bütün tarihsel eylemi, eninde sonunda bir bağıntıyı koparmak ve bir yenisini yaratmak olarak yalınlaştırılabilir; ama kendi eylemiyle gittikçe daha bağıntılı ve bütünsel kıldığı bu dünya, ona, önceden ve dışarıdan bu haliyle verilmiş gibi görünür. Yabancılaşmanın en yüksek biçimi, metafizik, buradan doğar. Bu yüzden bu kitap ´tepe üstü´ duran ´soyut evrensel düşünce´deki ya da insan ve tarih dışı ´maddi dünya´daki diyalektiği değil, tarih ve toplum içindeki insanın ilişkilerinde ´ayakları üzerine dikilmiş´ bir diyalektiği anlamaya çalışıyor.
Mantık ve Diyalektik
Mantık ve DiyalektikAydın Çubukçu · Evrensel Basım Yayın · 201130 okunma
343 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.