Bir kendine sürgün: Metin Altıok
Türk şiirinin, bedeni yüreğinden, yüreği bedeninden ince bu soylu şairi, acı ve ölümle eşitlediği aşk, gurbet ve yalnızlıktan bize güzellikler dokuyarak ayrıldı aramızdan.
Kim okursa bu kitabı ey kişi! Şunu bilin ki bütün ilimleri, okuyup öğrenmeli dünyanın illerini, akıllı adam odur ki kendi hâlini bilir, ona Arif eder hep anlayanlar, ömrümüz eğer geçerse de yüzyılları, giden ömür gelmez bir daha ele.
Soylu bir duyguydu. İnsanın gerek kişilik olarak incelmesi, gerek Rabb'ini her işine vekil tutmayı öğrenmesi için âşık olmasının lüzumuna da inanır olmuştum.
William Shakespeare
23 Nisan 1564’te Stratford-Upon-Avon’da doğan Shakespeare’in yaşamı hakkında bildiklerimiz kilise, mahkeme ve tapu kayıtları gibi resmi belgelerle çağdaşlarının onun kişiliği ve eserleri hakkında yazdıklarına dayanır. Hali vakti yerinde bir esnaf olan, aynı zamanda yerel yönetimde sulh hakimliği ve belediye başkanlığı gibi
. Bana verilen metin Moliere'in Kibarlık Budalası'm-dandı. Soylu sınıfın kibar hğma özenen bir küçük burjuva, onu eğitecek bir öğretmen tutar. Öğretmen, "size ne öğreteyim?" diye sorunca da "bana imlâ öğretin" der. Ben bu metni görünce, bayılma huyum olsa, utancımdan bayılacaktım nerdeyse. Çok esprili bir biçimde beni böyle alaya alan hocam, metni yüksek sesle okumamı istedi. Kekeleyerek okudum. Sonra Auerbach, ancak çok sakin insanların duyabileceği korkunç bir öfkeye ka-Pildı. Ayağa fırlayıp, sınav kâğıtlarımı şiddetle masanın üstüne attı. "Şimdi ne yapacağız! En iyi öğrencimiz imlâ bilmiyor! Ona sıfır vermek zorundayız!" diye bağırdı.
Ne kadar biliyor, ne kadar soylu, ne kadar zengin ve yüksek rütbeli olursa olsun insan ihtiyaçlarla bezenmiş bir yaratıktır.
"Dualarınız olmazsa siz neye yararsınız?" (Furkan suresi, 77)
Dua, insanın Allah'a ihtiyaç için yönelimidir.
"Kelimelerin ağı büyük bir ormandır; aklın merakla dolaşmasının nedenidir."
"Kelimelerle oynamanın çeşitli yöntemleri, güzel dilde konuşmanın çeşitli yöntemleri, metinlerdeki ifadeleri açıklamanın çeşitli yöntemleri, sadece bilgili olanın tartışması ve zevki içindir, ama ruhsal algılamanın gelişmesine vesile olmaz."
Bu tip yöntemleri dini başkalarına vaaz etmede kullananlar, tüm dünya onları büyük âlimler olarak övsün diye, sadece öğrendikleriyle başkalarına gösteriş yapma arzusundadır. Dünyadaki büyük öğretmenlerin hiçbirinin, metinlerin bu çeşitli açıklamalarına girmediklerini görürsünüz, bu kişiler 'metin-işkencesine' kalkışmaz, kelimelerin ve köklerinin anlamları üzerine ebedi oyunlar oynamaz. Öğretecek bir şeyi olmayanlar, bazen bir kelimeyi alıp onun kaynağı, onu ilk kullanan kişi ve o kişinin ne yemeği alışık olduğu, ne kadar uyuduğu ve benzeri konular hakkında üç cilt kitap yazarken, bu büyük öğretmenler, yine de soylu bir şekilde öğretir.
1 Eylül'de, orduya Akdeniz'i ilk hedef gösteren ünlü bildirisini yayınladı. Subay ve erlerine duyduğu sevgi ve güveni yansıtan bu bildiride ordusuna; "Zalim ve mağrur bir ordunun asli unsurlarını, inanılamayacak kadar kısa bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve soylu milletimizin fedakarlıklarına layık olduğunuzu kanıtlıyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk milleti, geleceğinden emin olmakta haklıdır. Savaş alanlarındaki ustalık ve fedakarlığımızı yakından görüyor ve izliyorum... Bütün arkadaşlarımın... İlerlemesini ve herkesin akıl gücü, kahramanlık ve yurtseverlik kaynakları yarıştırarak kullanmaya devam etmesini isterim" diyor ve "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" buyruğunu veriyordu.
Bence en iyisi, en değerlisi, sağlam bir köylüdür, kaba saba, açıkgöz, inatçı, metin: Budur en soylu tür bugün. Köylü, en iyisidir; köylülerin soyu hükümdar olmalı!
Edebiyat (sanatın felsefeyle evliliği, hakikatin kirletemediği bir gerçeklik tasavvuru) kanımca insanoğlunun kendisine amaç edinmesi, var gücüyle üzerine eğilmesi gereken soylu bir uğraş, bir yaratım sürecidir; tabii insanoğlu hayvani güdülerin esiri, ilkel benliğinin dışa vurumu değil de, sahiden insan olabilseydi. Oysa duygular, kelimelere döküldüklerinde insanı dehşete düşüren kudretlerini yitirir, insan üzerindeki etkilerini kaybederler. Beri yandan, erdemlerinden hiçbir şey kaybetmezler, bilakis, onları olduklarından daha soylu kılar kelimeler, içlerinde barındırdıkları güzelliği açığa çıkartır, işler, konuşturur. Yeşil kırları betimleyen bir metin, betimlediği şeyin kendisinden daha güzeldir. Çiçekler zihne yansıyıp da hayal gücüyle yoğrulduğu, kelimelerle işlenip betimlendiği vakit gerçekte sahip olduklarından daha parlak renklere kavuşurlar ve renkler, tasavvur edilen gerçeklikte, hücresel yaşamda olduğu gibi soğuk gitmeye mahkûm değildir.
PİRİ REİS'TEN
Kim okursa bu kitabı ey kişi!
Şunu bilin ki bütün ilimleri.
Okuyup öğrenmeli dünyanın illerini.
Akıllı adam odur ki kendi halini bilir,
Ona arif der hep anlayanlar
Ömrümüz eğer geçse de yüzyılları,
Giden ömür gelmez bir daha ele.