Senden sonra deprem oldu, savaş çıktı, saçlarıma beyazlar doldu sen yokken, her köşe başında yokluğun çıktı karşıma, siren seslerinde bile seni aradım, mevsimler değişti, iklimlere bir haller oldu, her yağmurda sana ait kokular süründüm, ayak izlerinde aradım kendimi, sen hala yoksun...
Durup durup kendinize şunu söyleyin bu hayatta güzel şeyler var; kitaplar gibi, çocuklar gibi, karıncalar gibi, kuşlar gibi, ağaçlar gibi, mevsimler gibi, bir güvercini incitmemek için yolunu değiştiren insanlar gibi...
"Benim bedenim sıcak değil..." dedim soğuk bedenini ısıtmaya çalışırken. "Seninki çok soğuk."
"Birbirimizi tamamlıyoruz işte."
"Birbirini kovalayan mevsimler gibi..."
"Hiçbir zaman tam anlamıyla birbirine yetişemeyecek mevsimler gibi..."
İş yerinin yoğun çalışma ortamından biraz olsun sıyrılmak, nefes almak için arkadaşımla beraber bahçeye indik. O sigara ile nefes alacak bense onun yüzündeki rahatlamayı görerek kendime telkinlerde bulunacaktım. Çıktık dışarı. Hava oldukça kasvetliydi, öğlen olmasına mukabil insanda, akşam hissi uyandırıyordu. Havadan sudan muhabbetlere daldık.
Değişim evrenin birinci ilkesidir. her şey değişir. Mevsimler de, yapraklar da, çiçekler de, kuşlar da, ahlak anlayışları da, insanlar da, binalar da. Diyalektik süreç bu...
Aşk ve ihanet...Bu ikili yan yana gelmemeli değil mi? Aşkta sadakat olmazsa olmazlardandır. Ve aldatmak kadar yıkıcı bir davranış daha yoktur yeryüzünde. EFLA, bir erkeğin tüm aldatılmışlığına rağmen aşkı için direnmesini ve aşka adanmışlığını anlatıyor.
EF ve EFLA' nın aşkı kasım ayında başlıyor. Kitabın bir yerinde roman
" Her baba, aslında bir imadir oğluna.
Mevsimler, yıllar ve hayat,
Ah, böyle böyle geldim huzura,
Çiğnedim babamın sancı sırtını,
Gittim raylarda unutulan hikayelerin kahrına.
Ben o dişi taşların oyuklarında duaydım artık..
Alışır, alışır diye düşünürken,
Merak oldum ona.
...
Anneler erken,
Ölümlerine yakın sevilir,