Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mustafa Kayabek Hapiste-Seçimler-Atsız Hastanede Atsız'la birlikte 15 aya mahkûm olan Ötüken dergisinin sorumlu müdürü Mustafa Kayabek'in dört aylık erteleme süresi 19 Nisan 1973'te tamamlanmış ve o gün hapse girmiştir. Kayabek, cezasını memleketinde çekmek üzere Eğin'e hareket etmeden, 08 Nisan Pazar günü, Bostancı'daki
Damar Arıkoğlu Türk kadını ve onun Millî Mücadele’deki kahramanlığı için; “… Ulus meydanına dikilen, Atatürk’ün at üzerindeki heybetli abidesinin etrafında sırtında top mermisi taşıyan bir köylü kadınının heykeli ne bir masal, ne de bir efsanedir, hakikatin tam kendisidir. O günlerin kara ve mazlum zamanında yaşayan her fert bunun ne demek olduğunu bilir” demektedir.
Reklam
Yüz senedir her partinin, üstüne kezzap dökmekten başka bir şey yapmadığı, fakat bir türlü kurutamadığı Türk'ün ruh kökünde bir damar gibi atan milli nizam hasretine ve ona yol açacak partiye selâm olsun!..
Sayfa 222Kitabı okudu
Ada
Nüfusumuz çok olmadığı için bolluk içinde yaşıyoruz. Ancak, bolluk içinde olmamıza karşın, bugün Batıya boyun eğdiren kışkırtıya -aşırı tüketime- karşı durabildik. Gereksindiğimizden altı kat fazla yağlı besin tıkınarak damar sertliğine uğramadık. İki televizyonun bizi bir televizyonun, iki katı mutlu edeceğine inandırmadık kendimizi. Dahası, ulusal gelirimizin (gayrisafi milli hasıla-GNP) dörtte birini Üçüncü Dünya Savaşına, ya da Dünya Savaşının küçük kardeşi binbilmemkaçıncı bölgesel savaşa hazırlamak için harcamıyoruz. Silahlanma, uluslararası borçlanma, planlı olarak yeni modeller teknolojik yeniliklerle malların eskitilmesi – Batının refahını ayakta tutan üç temel direk bunlar. Savaş; savurganlık ve tefeciler ortadan kalksaydı uygarlığınız çökerdi.
28 Şubat atmosferi aynı zamanda statükonun pozisyonuna dair bilgileri güncellemek anlamında önemlidir. 28 Şubat Dönemi merkezin farklı kimlik taleplerine yönelik sekter ve otoriter tavrını gözler önüne sermiş, Tek Parti Dönemi atmosferini yeniden üretmiştir. Jakoben, elitist, vesayetçi damar bir kez daha kendisini halktan üstün görmüş, siyasetin içi boşaltılmış, toplumdan uzaklaştırılmıştır.
Sayfa 188Kitabı okudu
1900'lere kadar insan gelişimi hep yukarı doğru yol alabilmişti ama sanayi devrimi ile birlikte uygulanmaya başlayan milli eğitim, bireyin kendini keşfetmeye savaş aşarcasına sanayiye köle yetiştiren bir şekil almıştı. insan ruhunu ezen bu damar, bu düzeni besleyen en kalın damarıydı. artık insanlık değil teknoloji ilerliyordu, uygarlıklar değil teknolojiler gelişiyordu sadece.
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
12 Eylül askeri darbesi sonrasında kurulan Bülend Ulusu hükümetinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan Turgut Özal, 1977’deki deneyiminden sonra bir daha siyasete girmeyi düşünmüyordu. Öyle ki, Mehmet Keçeciler ile yaptığı bir görüşmede konuyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti: “Bak İsmet Paşa’ya. Ömrünün sonunda CHP’li
Sayfa 60 - kopernik kitap, birinci baskı, ekim 2019, istanbul
"ZÂDE" DEĞİL, “OĞUL” "Bin Temel Eser" arasında dili, günümüzün Türkçesine çevrilerek tarafımdan hazırlanan “Âşıkpaşaoğlu Tarihi" için yazılan bir tenkid cidden canımı sıktı. Bir ilim ve ihtisas konusu olan böyle bir yazıyı, hiç bir şey bilmeden yazan bir insana cevap vermek mecburiyeti elbette ki can sıkıcı olacaktı.
Biz, bu hayatî noktayı taahhüd değil, Allahtan niyaz etmek makamındayız; ve sadece, umumî şartların kendilerini nasıl bir taahhüd altına aldığını göstermek borcundayız. Ne mutlu, böyle bir taahhüd altına girmek, onu omuzlamak ve gerekirse altında ezilmek cesaretini gösterenlere..Yüz senedir her partinin, üstüne kezzap dökmekten başka bir şey yapmadığı, fakat bir türlü kurutamadığı Türk'ün ruh kökünde bir damar gibi atan milli nizam hasretine ve ona yol açacak partiye selâm olsun!..
Sayfa 230 - Büyük Doğu Yayınları
Eğitimin amacı artık insan yetiştirmek değil, düzene insan yetiştirmek olmuştu. Bu düzenin içinde çalışacak, görev alacak kişileri düzene en iyi hizmet edebilecekleri şekilde biçimlendirmekti. Eğitim insanlık adına yapılan bir şey değildi! Peki neydi? 1900'lerde sanayi devrimiyle oluşan işlerde çalışmaları için toplumu sınıflandırmaktı. Sanayi devrimi öncesini düşündü Özge, o zamanlarda usta-çırak ilişkisiyle yapılanmış, yemeğini topraktan çıkaran, yeteneklerine göre sınıflandırılan bir organizmaydı insan. İnsanı kalıplara sokmak değil, içindekini mükemmelleştirmekti aslolan. Bu yüzden, 1900'lere kadar insan gelişimi hep yukarı doğru yol alabilmişti ama sanayi devrimiyle birlikte uygulanmaya başlayan milli eğitim, bireyin kendini keşfine savaş açarcasına sanayiye köle yetiştiren bir şekil almıştı. İnsan ruhunu ezen bu damar, bu düzeni besleyen en kalın damardı. Artık insanlık değil teknoloji ilerliyordu, uygarlıklar değil teknolojiler gelişiyordu sadece.
Sayfa 245 - Destek YayınlarıKitabı okudu
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.