Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Rahatlıyorsun. Şimdi atlayınca hiçbir dert tasa kalmıyor. Borçlarmış, okulmuş, memlekettekilermiş, pişmanlıklarmış, başyapıtlarmış, utançlarmış, Marksizm'miş sonracığıma dostlarmış, ağaçlar çiçeklermiş, hiçbiri artık umurunda olmuyor. Bunu fark ettiğim anda ben o kayanın tepesinde bastım kahkahayı. Rahatlıyorsun işte."
Gülümsemeni göklere sal... mutlaka beni bulup canıma can katacaktır! Mis kokunu göklere sal... mutlaka beni bulup hayatıma hayat katacaktır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Mis Gibi Yalnızlik "mış" gibi İlişkilere Yeğdi....
Gözlerimi kapat-sam her şey geçecek-miş gibi
Ama sonra aklına bir şey takıldı: Ya her şey bir yanlışlıktan ibaretse? Ya bu cesaret sadece bir tür sarhoşluksa? Ya o cesaret aslında yalnızca mis kokulu havaya, harika günbatımına fiziksel acıların bitimine ve alt kattaki şarkılara bağlıysa? Ya birkaç dakika ya da bir saat sonra eski zayıf ve yeni Drogo’ya dönüşürse? Drogo’nun ayı görmeye vakti olacak mı yoksa daha önce mi gitmesi gerekecek? Odanın kapısı hafifçe sarsılıp gıcırdar. Belki bir esinti ya da böyle bahar akşamları görülen türden hafif bir rüzgardır. Belki de sessiz adımlarla gelen ve şimdi Drogo’nun koltuğuna yanaşan O’dur. Giovanni bir gayretle dikilir, bir eliyle üniformasının yakasını düzeltir, camdan dışarısı son bir göz atar, yıldızları son kez görebilmek için fırlatılan küçük bir bakıştır bu. Sonra karanlıkta, hiç kimsenin kendisini göremeyeceğini bilmesine rağmen gülümser. Halbuki, birisi ona "Yaşadığın sürece bu hep böyle olacak, sonuna kadar hep aynı şey." demiş olsaydı, o da kendine gelirdi. "Olamaz." derdi."muhakkak farklı bir şeyler olagelmeli, öyle bir şey ki, insan, 'artık sonuna gelmiş olsam bile beklemeye değmiş, diyebilmeli". Sonuçta dünyadan yapayalnızdı ve onu kendisinden başka sevecek kimse yoktu.
"Senden öndeyim bayım, bana istediğini yapa- cağını söyledikten sonra pantolonumu çıkardım. Şu anda otel yatağında yatıyorum, bacaklarım açık ve parmaklarım ıslaklığımda kayıyor," dedi Julia. Clay, bu görüntünün hayali sanki çok fazla gel- miş gibi kapattı gözlerini. "Senin o güzel, çıplak be-denin becerilmek için hazırken orada
Sayfa 78
Reklam
Ben zannediyorum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümeni ele almak kafiydi Şimdi Anlıyorum ki değilmiş … Yollar görünmez kayalarla doluymuş onlara çarpmamak lazım mış daha fenası gizli Ceryanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş ta kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar.
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Sofinin yeryüzünde bir tek dikili ağacı yok.Babası,ağanın babasının kölesi imiş,şimdi de kendisi ağanın yarışçısı.Kendisi dünyadan vazgeç miş görünüyor.Bu dünyadan ne gördük.Dünya bir anlık diyor.Başka edebi bir dünya var saadet orada.Oradaki yerini iyi yapacaksın. Gerisi boş.Ben on yıldır Kabeye gitmek,haccetmek için para topluyorum. Sofinin karısı yüzünü gözünü örtmüş. Uzun etekleri yerde sürükleniyordu.
Sayfa 24 - YkyKitabı okuyor
“Mış gibi yapmaktan usandım albayım.”
İletişim yayınlarıKitabı okuyor
Vera'ya
"İçimde mis kokulu Kızıl bir gül gibi duruyor zaman. Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş, Çoğum gitmiş de azım kalmış, Umurumda değil."
Reklam
şu bizim Akşehirli tonton Nasreddin Hoca'yı j yalnızca bilgili, hazırcevap sanma. Hoca hem cömert hem de yardımsever bilinirmiş yaşadığı çağda. Bu yüzden ona bol bol misafir gelirmiş. Bu güzel ev sahibine gelenler yer içer, yatar kalkar, bir türlü gitmek istemezmiş. İsanoğlu gariptir. Kimi iyiliğe iyilikle karşılık verir, kimisi de iyilik
ne yaparsan kendine, döner kendi kendine, herkes kendine..
delinin biri hergün bir yaşlı bir teyzenin penceresinin altından geçerken, yüksek sesle bağırırmış; - ne yaparsan kendine, döner kendi kendine, herkes kendine.. bir, iki, üç haftalarca aynı sözü duyan yaşlı kadın, deliden çok sıkılmış ve kurtulmanın yollarını düşünmüş. sonra bir gün deliyi zehirlemeye karar vermiş. bir tepsi zehirli börek yapmış ve gene pencerenin altından geçen deliyi çağırmış ; - oğlum, açsındır, bir tepsi börek yaptım, al bunları afiyetle bi güzel ye. demiş. deli; - ne yaparsan kendine, döner kendi kendine diyerek, börekleri almış ve karnı tok olduğu için çantasına koymuş, sonra yerim diye düşünmüş. yoluna devam ederken, karşıdan bir asker geliyormuş, asker burnuna gelen mis gibi kokuyu duyunca dayanamayıp deliyi durdurmuş; - nerden aldın börekleri, aynı annemin börekleri gibi kokuyor..demiş. iyi kalpli ama deli olan kardeşimiz hemen çantasında sakladığı börekleri askere vermiş. - ben tokum, buyur al, madem annenin böreklerine benziyor kokusu. asker oracıkta yiyip bitirmiş börekleri.. yaşlı kadın pencerede ise askerden dönen oğlunu beklemiş, beklemiş ama gelmemiş oğlu. kendi elleriyle yaptığı zehirli börekleri yiyen oğlu ölmüş..
Herşeyin geçici olduğunun bilincine varıp da olgunlaşınca baharın gelişine bile sevinemez oldum.. Taze taze açılmış mis gibi kokan çiçeklere birkaç gün sonra sıcaklar gelip solduracak diye bakıyorum çünkü burası dünya çünkü her şey geçer.. Çiçekler de solar, sevgiler de biter, yağmurlar da diner fırtınalar da.. Bir ayette Allah svt diyor ya sana verilene sevinme senden alınana da üzülme diye bu ayet o kadar çok hikmeti barındırıyor ki.. Şimdi gidip uzun uzun bu ayeti düşünmek istiyorum..
İçinizde "Nedir bu saadet?" diye soranlar bulunur diye söylüyorum: Bu saadet her şeyden önce hayat­ ta olmak ise, ondan hemen sonra da sıhhatte ·ol­ maktır. Elimizin, ayağım'ızın tutmasıdır. Merdivenleri patır patır çıkabilmemiz, sağa, sola istediğimiz gibi seğirtebilmemiz, nefes alıp verdiğimizin farkına var­ mayışımız, kalbimizin, midemizin, böbreğimizin, safra kesemizin vücudumuzun neresinde olduğunu düşünmek lüzumunu bile hissetmeyişimizdir. Ağzı­ mıza iki lokma yemeği alıp zevkle çiğneyebiliyor, dünya nimetlerinin tadını alabiliyor muyuz? Ona bakmalı! Saadet bu yemeğin, dünyanın en usta aş­ çıları tarafından pişirilip gümüş tabaklar içinde önü­ nüze konmasında değil; hizmetçilerin, uşakların et­ rafınızda dört dönmesinde de değil, nasıl hazırlan­ mış olursa olsun, onu keyifle yiyebilmenizdedir.
Sayfa 141Kitabı okudu
Bir keresinde, okulda sevgilisinin saçları gene böyle mis gibi kokmuştu. İşte bu kokuydu, onun kokusu…
Sayfa 107 - Ketebe yayınevi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.