Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aşk sustuğun vakit daha bir ziyadeleşir gönlünde. Daha çok acıtır. Susmak aşkın ateşine bir körük vurmaktır; susmak acıya müptela, derde meftun, gama mecbur olmaktır. Aşık, sustuğu, sükût ettiği ve edebildiği kadar âşıktır.
Reklam
Müptela.
Bir şeye ya da kimseye kendini fazla kaptırmış, bağımlı olmuş. Aşırı düşkün. Tutkun. Dilimize Arapçadan geçmiştir. Düşkünlük mânâsındaki iptilâ kelimesinden türetilmiştir.
Sayfa 240
Elbette nefis hazır lezzete müptela olduğundan, değişim yolculuğundan alıkoyar! • Montaigne'nin " Herkes kendisi için bir derstir; yeter ki, insan kendisini yakından göre bilsin" uyarısını görmezden geliriz. •Hz. Mevlana'nın " Herkes dışını süslerken sen içini süsle, kalbini süsle. Herkes başkasının ayıplarını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meşgul ol..." ikazlarını hiç üzerimize alınmayız.
Sayfa 129Kitabı okudu
“Düşdü yere her kim kıldı bizi adâvet Kim derd-i keşiz, tîr-i kazâyız, fukarayız. Ruhsâre-i mehveşlere gönül vermişiz ammâ Zannetmeki müstağrak-ı deryâ-yı hatâyız. Ey hâce! Nakşa nigeh nakkaşa nigehtir Sanma ruh-ı zîbâya nigeh ayn-ı günehdir.” Derd-i keş : derde müptela olan Adavet :düşmanlık Tir-i kâza: kaza oku Ruhsare-i mehveş: ay yüzlü güzel Müsteğrak-ı deryayı hâta : hata denizinde boğulmak Nigeh : bakmak nazar etmek Nakkaş : nakış işleyen Euh-i zibâ: kıymetli ruh Güneh: günah
Sayfa 270
Reklam
Rabbinin huzurunda boyun eğmeyi terk eden kimse kulların önünde boyun eğme belasına mahkûm olur. Hakkı terk eden de batıla müptela olur
Kaderi sırlardan ve ilahî hikmetlerden biri, yararlı olan ve kendisiyle yararlanma imkânı bulunan şeyleri terk ederek onlardan yararlanmayan kimsenin, kendisine zarar verecek şeylerle uğraşmakla müptela kılınmasıdır.
Aşk sustuğun vakit daha da ziyadeleşir gönlünde. Daha çok acıtır. Susmak aşkın ateşine bir körük vurmaktır; susmak acıya müptela,derde meftun, gama mecbur olmaktır. Aşık. sustuğu, sükut ettiği ve edebildiği kadar aşıktır.
"Ey alem-i bekâ için yaratılan ve fâni âleme müptelâ olan bîçare insan!"
Reklam
Bendeki yazar cesurdur, delidir, içine kapanıktır, hikayelere müptela, harflere aşıktır.
Kulun günahları çoğaldığı zaman, bunlara keffaret olacak yoksa, günahlarına keffaret olsun diye; Allah onu üzüntü ile müptela kılar. (El-câmiu's-sagir 838)
Ey maraz-ı vesvese ile müptela! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür. Küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder. Havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir. Mahiyetini bilsen, onu tanısan gider.
Sabır sevabı için niyet şarttır
Alimler mücerred sabretmenin uhrevi faydası olmayacağını kabul ederler. Sabrın uhrevi mükâfaata sebep olabilmesi için niyet şarttır. Bu da sabrı, "Allah'ın mükafatlandıracağını düşünerek" yapmakla olur. Allah'ın dünyadaki imtihanı, kula olan garazı, gadabı sebebiyle değildir. Bilakis, Allah sevdiği kuluna bazı kötülükleri ondan defetmek için veya günahlarına kefaret olmak için yahut da mertebesini yüceltmek için musibetlere müptelâ kılar. Kul bunları rıza ile karşılarsa murad-ı ilahî hâsıl olur. Aksi takdirde onun sabrı şu Selmân hadisindeki sabra benzer: "Mü'min hastalanırsa Allah onun hastalığını ona bir kefäret ve af vesilesi kılar. Facir hastalanır- sa o da şu deveye benzer: "Sahibi onu bağlamış, sonra da salıvermiştir; / niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmez."
Yaklaşık yüz doksan yıldır malihülyaya müptela olup da toplumdan dışlanan mecnunların tedavi edilmeye çalışıldığı bu bimarhanede hemen herkesin tek derdi vardı: Kara sevda.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.