Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Buchner, Hıristiyanlığın evrensel bir inanç sistemi niteliği taşımadığını, İslâmiyetin ise ancak göçebe ve yarı göçebelere uygun bir din olduğunu, Müslümanlığın kabülü sonrasında, Arap medeniyetinin ciddi bir gerilemeye girdiğini ileri sürmüştür. Bu iddia, Mustafa Kemal'in seküler Türkçü tarih yaklaşımı çerçevesinde ulaştığı, Türklerin İslâmiyeti kabül sonrasında medeniyet açısından düşüş yaşadıkları tezini desteklemektedir. Büchner'e göre, tek tanrılı olma paydasında birleşen İslâmiyet ve Hıristiyanlık, bilim ve uygarlığa yönelik olarak benzer bir hoşgörüsüzlüğe sahip olup, bu anlamda, paganizmden geriye gidişi temsil etmektedir. Alman materyalist buradan yola çıkarak, deneysel bilimin mevcut tek tanrılı dinlerin yerini almasının gerekliliğini dile getirmiştir. Belirttiğimiz gibi, kitaba düşülen notların bir bölümü, kütüphanedeki kopyanın Mustafa Kemal öncesinde bir diğer okuyucu tarafından gözden geçirildiğini düşündürmektedir. Buna karşılık, seçilen bölümler, onun tarzı ile işaredenmiştir. Bunun yanı sıra kendisinin diğer kitaplarda ilgi gösterdiği konuların, örneğin Hunlara yapılan atıfların altının çizilmiş olması, bunların onun elinden çıktığı tezini desteklemektedir.“ 66
Sayfa 136Kitabı okudu
Turanizm politikasını kendi arzumuzla takip etmek istemedik. Çünkü maddi ma­nevi bütün kuvvet ve kudretimizi, belirlenmiş olan vatanımız dahilinde tecelli ettir­ meyi arzu ettik. Bu sınırın haricinde dağınık bir surette zaafa uğramaktan kaçındık.Yabancıların en çok korktukları, fevkalade ürktükleri İslamiyet siyasetinin dahi alenen ifadesinden mümkün olduğu kadar kaçınmaya kendimizi mecbur gördük. Fa­kat maddi ve manevi kuvvetler karşısında bütün cihan ve Hıristiyan siyasetinin en şid­detli hırslarla Haçlı muharebesi yapmasına karşı sınır haricinde bize yardımcı olacak, birer dayanak noktası teşkil edecek kuvvetleri düşünmek mecburiyeti de pek tabii idi.
Reklam
Cumhuriyetçi ve yenilikçi olduklarını zannettirmek isteyenlerin, yine bu bayrakla ortaya atılmaları dinî bağnazlığı coşturarak, Milleti, Cumhuriyet'e, ilerlemeye ve yenileşmeye karşı kışkırtmak değil miydi? Yeni Parti, dinî düşünce ve inançlara saygı perdesi altında: "Biz Hilafet'i yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir, medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü Mustafa Kemal'in partisi Hilafet'i kaldırdı. İslâmiyet'e zarar veriyor; sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir." diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan, bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?
Sayfa 583 - Maviçatı YayınlarıKitabı okudu
Sivil Batıcı eğitimin genelleşmesi, mektebin, kitabın ve gazetenin etkisi altında aynı ilkeleri paylaşan bir kamuoyunun ortaya çıkması, Batılı zihniyette bir seçkin sınıfın oluşması, Mustafa Kemâl kuşağını ve onun düşüncelerini anlamak bakımından önemlidir..
Sayfa 147 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
Papa, Mustafa Kemal'e mektup yazdı. "Anadolu hristiyanlarının korunmasını" rica etti. Mustafa Kemal mektupla cevap verdi. "Irk ve mezhep ayırmaksızın, bütün halkımızın emniyet ve refahını sağlamak zorunluluğu, insanlık hislerimizin ve doğruluğu gösteren İslamiyet'in bize emrettiği dini görevdir. Sınırlarımız içinde herhangi bir yabancı ordunun öldürme ve yıkım getirmediği yerlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hakimiyetinin olduğu yerlerde, hristiyanlar güven içindedir" dedi.
Reklam
Kadın ve İslamiyet
Kadınlarımız, eğitimde ve çalışmada erkeklere eşit olmalı. İslamiyetin en eski günlerinden beri, kadın bilginler, yazarlar, hatipler ve bunun gibi okul açıp ders veren kadınlar olmuştur. Hatta İslam dini, kadınlara, kendilerini erkeklerle aynı derecede eğitmelerini emreder.
Ey insanlar!..
Ey İnsanlar!.. Geliniz, dinleyiniz, ibret alınız: Yaşayan ölür, Ölen aramızdan kaybolur, Olacak olur!.. Yağmur yağar, otlar biter; Çocuklar doğar; annelerinin, babalarının yerlerini tutar; sonra hepsi gider!.. Dünyâ işlerinin ardı arası kesilmez: birbirini tâkin eder. Dikkat ediniz, kulak veriniz; yerlerde, göklerde ibret alacak şeyler var: Yıldızlar geziyor, Denizler coşuyor, Irmaklar akıyor, Gelenler gidiyor, Gidenler dönmüyor; acabâ gittikleri yerden memnun olupta mı kalıyorlar? Cenneti mi seyrediyorlar, azap mı çekiyorlar? Kat'î olarak biliniz ve bildiriniz ki, muhterem insanlar: Allah katında tek (DÎN), ancak (İSLÂMİYET) tir. Allâh'ımızın, bizlere ve bütün âlemlere rahmet olarak gönderdiği son Peygamber; Yüce Peygamberimiz (Hz. Muhammed Mustafâ)dır.
Ulus egemenliği anlayışı, imparatorluktan cumhuriyete, ümmetten ulusa, tebaadan vatandaşa geçen süreçte bir tür manivela görevi görmüştür. Ancak Ahmet Yıldız’ın da ifade ettiği gibi, ferdin devlet karşısındaki konumlandırılması ve haklarının korunması bağlamında, halkın eğitilmesi gerekliliği üzerine kurulu, müdahaleye açık, etno-politik bir ulus
Sayfa 144Kitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa'yı bu sefer de kimlerin, nerelere götürmek istediği görülüyordu. Ben şu müdahalede bulunmak zorunda kaldım: "Eskiden beri dinler, aşağı yukarı bazı ilerleme adımlarına engel olmuştur. Fakat İslamiyet'in ilerlemeye engel olduğu iddiası, Avrupalı diplomatların uydurmasıdır. Bu meseleyi sonuna kadar tartışabilirim . Fakat tartışmaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, o da din değiştirmek gayretidir. Bence Müslüman kalırsak mahvolmayız, tersine, yaşarız. Gerektiğinde müttefikler bularak yaşarız! Fakat din değiştirme oyunuyla birliğimizi ve selametimizi kırarak bizi mahvedebilirler!"
Sayfa 90 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
195 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.