Ne güzel bir kitap. Hoş tatlı, tadı dimağınızda kalan, ufuk açıcı, kafa dağıtıcı, bilgi verici, akıcı sakin güzel bir kitap. Naçizane 10/10 verdiğim birkaç kitaptan birisi. Üstelik yazarıyla çağdaşız da. Gönül rahatlığıyla, 'hâla yaşayan' bu yazara, kendisi yaşarken kıymet verdiğim için gururlanabiliyorum. Bence önemli bir meziyet. Şu
“Yaşayan her insan kadar pişman ve ölen herkes kadar da eksik işte…”
İnceleme mi bu yoksa bir histeri krizi sonrası bir karalama mı emin değilim. Öncelikle bu kitapla hepimizi tanıştıran
Yüksel Yüksel beye teşekkürle başlamak istiyorum. Israrla, şiddetle ve gözlerinden okunan bir gururla tavsiye etmişti bizlere. Birçok okur dostumuz tavsiyesine uyup
Kitap yorumuna geçmeden önce Mahmut Yesari hakkında bir bilgi vermek istiyorum. Asıl adı Mahmut Esat olan yazarımıza Yesari denilmesinin sebebi sağ tarafı felçli bir şekilde dünyaya gelmesi ve sol eliyle eserlerini yazıyor olmasından kaynaklıdır.
Edebiyatımızda binlerce eser vermesine rağmen unutulan yazarlarımızdandır. Hatta eminim ki birçok okur Mahmut Yesari'yi tanımıyor dahi olabilir.
'Benim eserlerim tarih-i mukaddesteki peygamber isimlerine benzer. Adedini ancak Cenab-ı Allah bilir" diyen Mahmut Yesari, ardında binlerce eser bırakarak 16 Ağustos 1945'te hayata veda etti.
Yazarın dilini ve anlatım tarzını beğendim. Eser genelde diyalog halinde ilerliyor yazar çok fazla araya girip okuru rahatsız etmiyor. Bu eser diğer klasiklere oranla çok daha fazla karakter içermektedir. Hatta bazı kısımlarda karakterleri karıştırmam ve unutmamdan dolayı birkaç kez başlara gidip kişilerin kimler olduğuna, kimlerle münasebetleri olduğuna tekrardan baktım. Kendi nacizane yorumum -sizler öyle hisseder misiniz bilmiyorum- fakat ben eseri okurken mahallede dedikodu yapan teyzeleri dinliyormuş gibi hissettim. Azra isimli karakterin arkadaşları tarafından Azo, Nerkis isimli karakterin arkadaşları tarafından Neri olarak anılması samimi bir üslup verdiği gibi birazda mahalle ağzını andırmadı değil.
Hatta bazı kısımlarda kitabı okurken kullanılan dil sayesinde birçok kez güldüm. "Allah müstahakını versin, çıldırıyorsan haber ver" gibisinden cümlelerin kurulması anlatımı keyifli hale getirmişti.
Esere aşırı derecede bayıldığımı söyleyemem fakat okurken çok eğlendim. Bu yüzden önerir miyim? Evet.
Necip Fazıl Kısakürek'in yüreğinden kalemine aşk ile dökülmüş olan bu başyapıt kesinlikle okunmaya değer.
Üstad başlangıç kısmında bunun bir ilim kitabı olmadığını sanat eseri olduğunu belirtsede tarihin o mukaddes zamanlarını çok güzel ve kronolojik bir şekilde anlatmıştır.
Sayfaları çevirdikçe kendinizi asr-ı saadette buluyor ve o çölün sıcaklığını dahi hissediyor ve veda haccı kısmında göz yaşlarınızın sayfayı ıslattıgına şahit oluyorsunuz. Naçizane yorumum okuyun ve okutturun. Son olarak gene kitaptan bir söz ile bitirmek istiyorum.
Ey ufuk; insanoğlunun ufku!..
Sen de bizim gibi insansın! Sen bir derece daha fazlası olmayan bir insansın da, biz senden eksik olduğumuz kadar insanlığa uzak insanlarız.
Öyleyse hangi manasiyle olursa olsun, seni tekrarlamak, aldığımız nefesleri tekrarlamaktan bin kat daha aziz... Zaten sensiz ve senden habersiz alınan nefes, varlığın değil, yokluğun soluğu..
Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ RasulAllâh.
Çöle İnen NurNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20219,9bin okunma
Kürk Mantolu Madonna... Ahh şu meşhur kitap, şu popüler, şu şu....? Anlatmaya kelimeler bulamadığım güzel roman. Neresinden anlatmaya çalışırsam çalışayım, Maria ve Raif'e bulaşmadan anlatamıyorum o yüzden onları bir kenara bırakıp önce teşekkürümüzü edelim =)
Kitabı bana hediye eden arkadaşım
https://1000kitap.com/mektupyazbana/Duvar/ e
Esselâmu aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berekâtûhû..
Hadsizce inceleme demek yerine naçizane yorumum, kitabın zatımda oluşturduğu hissiyatlar diyelim ;
Öncelikle gerçekten böyle güzel bir eser bitirdiğim için çok mutluyum. İsmet özel kalbimde çok başkaca bir yere sahip. Yıllar evvel okuduğum iki mısrası yetmişti o günden sonra ne bulabildiysem
Ahmet Şerif İzgören’in internetteki videolarını izledikten sonra kitabını okumaya başladım. Bu yüzden kitaptan beklentim yüksekti. Kitap güzel, anlatılanlar güzel, ulaşılmak istenen sonuç fikri güzel olmasına rağmen bu sohbet tarzındaki kitap okurken beni sıktı. Üst üste gelen sürekli bi hikaye doluluğu beni yordu. Ayrıca kitabın ismi ile içerik arasında sadece ismi kadar bağlantı bulabildim. Naçizane yorumum bu kadar.
Dikkat: Çok ciddi spoiler içerir !
Ah Ayfer Tunç ! Aşk olsun sana.
Acısı bu kadar çok içimi dağlayan bir kadın daha olabilir mi şu yakın zamanda okuduğum veya okuyacağım kitaplar içerisinde acaba ? Canım Şebnem, belki hayat sana birazcık torpil geçseydi herşey daha farklı olabilirdi. Belki sevdiğin adam elini tutsaydı tüm cesaretiyle, kendi
Çoğu ailenin karışmadığı evliliklerde var ama ona rağmen yürümüyor artık.Evliliğin tanımını şöyle yapabilirim nacizane fikrim evlilik ateş gibidir her iki tarafta odun atıp ateşi harlamazsa (kaliteli zaman geçirme,özenme,ilgi,saygı vs.) o ateş söner.
"Hikaye bu ya timsahla fil birbirlerine aşık olup dillere destan bir şekilde evlenmişler. İki sevgili evlendikten sonra, birbirlerine kendileri için "en değerli" olanı verme yarışına girerler. Timsah gölden en güzel balıkları çıkarıp sevgilisi file ikram eder. Fil de pek sevdiği yeşil yapraklarının en tazelerinden çırpıp sevgilisinin önüne atar. Fakat sonuç hüsrandır. Otçul olan fil için balıklar, etçil timsah için de tazecik yapraklar hiç de değerli değildir. Çift, sonunda anlar ki, herkesin kendisi için "en değerli" olanı vermesi iyi niyetli ancak teknik olarak yanlış bir davranıştır; hem iyi niyetli hem de teknik olarak doğru davranış eşi için "en değerli" olanı vermektir. Sonuç olarak, fil timsaha hortumuyla tuttuğu ve zaten yemeyeceği balıkları, timsah da gölün dibinden kopardığı ve zaten sevmediği tazecik yosunları vermeye başlar. Mutlu olurlar; çünkü birbirlerini anlamaya vakit ayırmışlardır. İkisi de "Ben elimden geleni yapıyorum ya!" savunmasına girmemiştir."
Ateşin sönmemesine en güzel örnek bu hikayedir.Çoğuna sor nedenlerini kendilerinin dahi hatırlayamadığı boşananlar var.Eften püften yere inat,ego vs.hayatı biz kendi kendimize zorlaştırıyoruz.Mutlulukla kavga halindeyiz bu dünyaya mutlu olmaya gelmediğimizi idrak etmeye başlayınca mutlu olmaya başlarız
:) Neyse bu konu çok su götürür bunca zaman en uzun yorumum bu oldu.
Öncelikle kitabı adıma imzalı olarak gönderme nezaketinde bulunan yazarımıza teşekkür ederim. İçten bir teşekkür de Türkiye gibi kitap yazmanın, basmanın çok zor olduğu bir ülkede böyle bir maceraya girme teşebbüsünde bulunduğu için gelsin yazarımıza. Ben edebiyat eleştirmeni yada bu konuda eğitimi olan biri değilim nacizane yorumum okuyucu
Halkla iç içe olduğunuz bir mesleğiniz varsa, iletişim konusunda yeterince iyi olmadığınızı düşünüyorsanız, zorlu insanlara karşı kendinizi korumanın yollarını arıyorsanız, geçmişi temcit pilavı gibi çiğneyen insanlar tanıyorsanız Tongue Fu çok yerinde bir tercih olacaktır.
Sözlü saldırılarla durum kaosa ilerlemeden nasıl başa çıkılabileceği hakkında teorik bilgilerlerden tutun yanlış tutumlarımızı nasıl değiştirebileceğimiz üzerine uygulamalı tavsiyelere kadar birçok şeyden oluşuyor. Günlük hayatta, iş hayatında alışkanlık haline getirdiğimiz hangi olumsuz ifadelerin bakış açımızı körelttiğinin farkına vardırıyor.
Her bölüme özel birbirinden anlamlı alıntılarla ve yazarın, seminerleri sırasında okurların da sorduklarını soran insanlara verdiği yanıtlarla en az bir şey öğretecek. Her bölüm sonunda "Şöyle bir olay karşısında tavrın nasıl olur?" şeklinde eylem planları da mevcut.
Kitabı okumuş olanlara ve ilgilenenler olursa diye naçizane bir yorumum daha var. Bu kitabın içindeki alıntılar daha iyi bir birey ve daha iyi bi dünya yaratmak için. Yani ortamlarda satmak için ezberlemek yerine hayatımıza yön vermeyi denemeliyiz. Böylelikle kitabı herkesin okumasına gerek kalmadan ektiğimiz iyiliği biçeriz. Son olarak, tarifini tek bir alıntıyla özetlemek istiyorum.
"Yeni manzaralar aramak yerine yeni gözler geliştirin."
Marcel Proust
İyi akşamlar 1K! İki gün gibi kısa sürede okuyabildiğim sayfaların az geldiği ve bu romanın daha uzun olması gerektiği kanısındayım diyebilirim.
Kitabın yazarı John Steinbeck'in hayatından kesitler sunduğu eşsiz bir roman oldu şahsım için.
Kitabın Karakterleri:
George: Mantıklı, zekalı, aklı başında ve hayalperest bir adamdır.
Lennie: