İlk bölümü okurken daha karaktere bağlanmamışken bile Shannon’un çektiği acıya empati duyarken onun için üzülürken buluyorsunuz kendinizi. Yazar duyguları o kadar iyi işlemiş ki siz Shannon ve Johnny oluyorsunuz. Shannon’un aile, okul travmaları; Johnny’nin sakatlığı, çektiği fiziksel acı ve kaybetme korkusu bir parçanız haline geliyor.
Maymum Kral’ı Duydunuz Mu?
Burada bahseceğim Maymun Kral, 13.yy Çin mitolojisinden bir karakter. Çince adı: Sun Wukong. Sihirli bir maymun olan bu kral dünyaya kaos getiren bir şeytanı yenerek onun kılıcını çalar. Daha sonra bu kılıçla antrenmanlar yaparak bir kılıç ustası olur. Kendi ülkesindeki diğer maymunlara da oyuncak kılıçlar yaptırarak
Uğultulu Tepeler İlerde dönüp baktığımda bana gençliğimi hatırlatacak bir kitap. Kitabı okumamda sıkça gittiğim kitap dükkanında tanıştığım, ismin hatırlamadığım bir kadının vesilesiyle oldu. Raflar arasında dolaşırken bu kitabı ne kadar istediğimi dışarı vurmuş olacağımki bu abla kitabın onda anımsattıklarını anlattı bana. Gözlerinde yanan gençlik özlemini görünce "Mutlaka bu kitabı okumalıyım!" dedim içimden.
Ve evet şimdi bu satırları yazarken kitabın bittiğine dargınım. Bende uyandırdığı duygular öylesine birbirinden farklı ve güzeldi ki, sayfaların bir bir ellerimden kayıp gittiğini fark edemedim.
Nefretler içinde büyümüş bir aşkın öyküsü bu. Dikenler içinde bir gül de denebilir. Ve elbette bu gülde dikenden yoksun değil. Hem kendilerini hem de çevrelerindekileri incitmekten sakınmayan Heatcliff ve Catherine, Hareton ve Cathy ruhumun rüzgarlı tepesinde her daim yaşayacak. Belki yıllar sonra bende gözlerimde yaşla bu kitabı okumuş olmanın sevincini paylaşacağım kimileriyle...Kim bilir?
Kitapla kalın, sevgiyle kalın :))
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202141,9bin okunma
Kitap İngiltere’nin küçük bir madenci kasabasında yaşayan Billy Casper’in hayatının anlatımı aslında. Babasının yıllar önce terk ettiği evde anne ile abisi ile hayatını sürdürmekte ancak annesinin alakasız davranması ve abisinin zorbalıkları yaşamını sürdürmesi gereken bir hayatı vardır aslında. Gittiği okulunun da sunduğu yaşam pek parlak
Genelleme yapmak doğru değil
Ve belki bizim yahudi ile siyonizmi ayırd eden bir bilincle değerlendirme yapmamız gerekiyor
Vahiy sürecinde "islam"dan gayrı bir yaşam tarzı ön görülmedi irade bireyine
Hicbir rasul/nebi s.a.v. eshabına islam dışında bir din getirmedi
Ehli kitab ve nasara
İle
Benî israil ve yahûd
Gibi kavramları da yine
I’m Nobody! Who are you?
Are you – Nobody – too?
Dizelerin sahibi şair 1886’da tam olarak bilinemeyen bir sebepten öldüğünde 55 yaşındaydı. 1800 şiir yazmıştı. Bunlardan yalnızca 10 tanesi kendisi hayattayken gazetelerde yayımlanmıştı. Yayımlanan az sayıdaki şiirinde de anonim kalmayı tercih etmiş, kendi ismini kullanmamıştı.
Aslında bu kadar
bu kitabi begenmeyen ucubeler hemen defolsun gozum gormesin onlari. (saka fikrinize saygi duyuyorum)
apollon'un bencil dusuncelerine asiri sinir olup yarim biraktigini soyleyen kirk bin tane okur gordugum icin korkmuyor degildim ama ben sinir olmaktansa komik bulacagima inandigim icin yine de aldim (her turlu alacaktim da iste,,) ve sonuc
Bir insanın bir yönü ile ilgili algımıza dayanarak oluşan izlenimi, gözlemlenmiş olan başka yönlerine aktarmaya psikolojide etki denir.
Yargılarımızı yönlendiren ilk yargı da denebilir.
Kişilerin bir tek olumlu veya olumsuz özelliklerinden yola çıkarak o kişi hakkında haksız bir kanıya varma hatası olarak da tarif etmekte yanlış olmaz.
Algı ile
İdealizm yolunu seçtiğimizi varsayarsak, o zaman felsefenin ilk ilkesi için kendinde-anlığa dönmemiz gerekir. Ama bu hantal terimi düşerek Fichte'nin de yaptığı gibi 'Ben'den söz etmeyi yeğleyebiliriz. Böylece deneyimin doğuşunu bir bakıma 'kendi' yanından açıklama girişimine bağlanmış oluruz. Gerçekte Fichte genel olarak
Nobelli yazar #knuthamsun 1920 yılında bu ödülü almış. Kendisi Norveçli. Açlık kitabı şöhreti yakaladığı bir eser. Yazarın kendi hayatından da izler taşıyan bir kitap. Kitaptaki karakterin bir adı yok. İsim vermeyi uygun görmemiş herhalde ama ben kendisine Gurur ismini verdim. Kitabın bir yerinde de "Fazla gurur insanı öldürür" diyor Hamsun. Oldukça doğru bir söz ama kendi hayatına bunu geçirememiş ne yazık ki. Açlığın dibini de görse kimseye el açmıyor ya da çok farklı şeylerden bakıyor olaya.
Başlarda gayet iyi olan durumu sonra kötüye gidiyor. Nereye başvuru yapsa iş bulamıyor ne yazık ki. Sürekli makale yazıyor geçinmek için ama kimisi kabul görüyor kimisine çöp deniyor. Günlerce açlık çekiyor. Üstü başı sefillik içinde. Böyle bir halde iken gururu yüzünden abuksubuk davranıp duruyor. Bu durumlara çok kızdım aslında. O an yardıma muhtaçsın ve bırak da insanlar sana yardım etsin. Bugün bana yarın sana olarak bak olaya diye diye okudum ama onun duygularını anlamak için aynı durumda olmak gerek diye düşünüyorum. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar hesabı.
Kitap sular seller gibi akıyor diyemem ama durağan da değil. Orta akışta kendini okutan güzel bir eser. Bir adamın dibe batıs hikayesi de denebilir. O açlığı okuyucuya hissettiriyor resmen. Okumayan varsa okusun bence en yakın zamanda.