---Okumak isteyenleri caydıracak ve yazarın ekmeğine kan doğrayacak yorum içerir.---
Olmayan migrenim tuttu. Soldan soldan kafam ağrıyor şu anda. Son 30 sayfasını uyuklayarak okudum ki kitap bitsin yorumlayım da uyuyayım diye. Ertesi güne bıraksam içim soğuycak, yazcaklarımı yazamıycam çünkü...
bu kitabi tatilde olup yanımda okuyacak bişeyim
Spoiler içerir.*
Bugün, normalden biraz daha uzun konuşacağım. Okuyor olduğunuz sayfaya bir ayraç yerleştirin, geliverin hemen. Çünkü, edebiyat camiasını ikiye bölmüş bir kitap hakkında düşüncelerimi belli edeceğim.
Bir ergen düşünün şimdi. Ya da kendi ergenliğinizi. Karakterimiz, cinsellik kelimesinin ne olduğunu iyi bilen ve dilinden bir türlü
“Sis”e inceleme yazmayı düşünmüyordum ancak bazı düşünceler sıcağı sıcağına kağıdın güvenli kollarına emanet edilmezlerse kısa bir süre sonra unutuluyorlar ve ben bu hissi hiç sevmiyorum. Bu yazı bir tür “kendime hatırlatmalar ve çağrışımlar yazısı” olacak baştan belirteyim. İstanbul Okuma Grubu’nun toplantılarını seviyorum. Birkaç saat boyunca
Neden mi? Çünkü biz elmayı sever gibi seviyoruz bir adamı. Karnımız doyunca bırakıyoruz . Çünkü bir bilgisayar oynar gibi seviyoruz kadını ve bir yerden sonra sıkılıyoruz. Biz maddeyi sever gibi seviyoruz.
Her şeyi çok kolay elde edip çok kolay sıkılıyoruz...
Peki NEDEN ?
Çünkü bizler istemeden almayı, HAYAL etmeden ulaştırmayı, emek vermeden kazandırmayı analık babalık sayıyoruz.
''Ve sonunda ey erkek okurlar, kadın okurlar, beyler, hanımlar, genç kızlar, bu üç öykünün, kişileri içlerine kapanık ve tanınmadan yaşamak zorunda kalsalar bile, yaşayacaklarını biliyorum. Kendi yaşayacağımdan emin olduğum kadar bundan eminim. Nasıl? Ne zaman? Nerede? Bunu yalnızca Tanrı bilir…''*
Yaman Adam (ya da ‘’Tam Bir
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.
İç ses diye söylendim,
Ardından Yıldırım Gürses...
Aptal aptal güldüm bir de buna.
Ayşecik vazoyu
Kitap Okurken Neden Sıkılıyoruz?
Kitap okumak sıkıcı mıdır? Evet, kesinlikle! Gözden kaçırdığımız bazı noktalar olduğu müddetçe kitap okumak sıkıcıdır. Peki ya, bu noktalar neler olabilir? Hadi gelin isterseniz biraz daha yakından bakalım.
youtu.be/khJXlBxZDOM
"Neden böbürlenir ki insanoğlu?
Dünyaya çıplak geldiği için mi,
Ömrünün kısalığından mı,
Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?"
(Puşkin, Seviyordum Sizi, s. 31)
18. yüzyıl ünlü Fransız düşünürü ve yazarı Voltaire, yaşamı boyunca deneyimlediği duygu ve düşüncelerini yazınsal alana da taşımıştır. Şiir ve tragedya yazarı ünlü
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.