‘Yakarsa dünyayı garipler yakar’ ekolünün vakur temsilcisi Martin Eden’le tanışacağım için oldukça hevesli ve heyecanlı bir vaziyette açtım kitabın kapağını... Bu heves ve heyacan –dürüst olmam gerekirse- son sayfalara yaklaştıkça Martin Eden’le artık vedalaşacak ve onu hayatımdan çıkaracak olmanın hazzını besledi. Yangın hiç sönmedi kitap
Elim varmıyor yazmaya yine. Her şey yarım. Her şeyim. Adam gibi bitirdiğim tek bir öyküm bile yok. Yuh be Meto, altmışına dayandın, diyorum. Romanın da öyle. Yarım. İçim sıkılıyor. Aklıma https://1000kitap.com/HakanS/ geliyor, Wapp’dan mesaj atıyorum. Konumuz yazmak elbette. Moralim düzeliyor. Aslında edebiyat hep moralimi düzeltir. Daha çok da
Ne var ki, şimdi onun gözlerine bakarken hissettiği bu mutluluk, için'de dalga dalga yayılıyor ve bu güç onu kollarında geçirdiği her geceyi onun varlığının tatlı sıcaklığıyla uyandığı bir sabaha bağlıyordu. Aşk mıydı bu.?
Sıradan bir günde bir insanın hayatını kurtararak kendi hayatını baştan sona değiştiren adamın romanı... Evet Martin eden okurları ve okumak için karar veren kitap dostlarım. Sizler de benim gibi okumakta erteleyenlerdenseniz bir an önce alıp okuyun demeyeceğim. Bu kitabın okunmaya değer bir yanının olmamasından değil. Tam aksine okunmaya değer
Öncelikle bu yazım fazlasıyla eleştiri içerecektir okumak istemeyenler geçebilir.
Ahmed Arif i sever ve şiirlerini cok beğenirim. Herkes Leylim Leylim der durur, duyarız da bu büyük aşkı ama hiç açayım da okuyayım dememiştim bu zamana kadar.
Söz konusu mektup olunca biraz tereddüt ederim okurken, sonuçta iki kişinin arasındaki özel bir
Ne bok heriftim ben? Gerçekten kötü, gerçekdışı oyunlar oynayabiliyordum. Neyin peşirıdeydim? Bir şeylerin irıtikamını mı almaya mı çalışıyordum? Kendime sürekli bunun aslında bir araştırma, dişiye dair bir inceleme olduğunu daha ne kadar telkin edebilirdim? Ne yaptığımı hiç düşünmeden rüzgara kapılmış gidiyordum. Kendi bencil ve bayağı zevkimden başka bir şey düşünmeden. Şımarık bir lise öğrencisinden farkım yoktu. En adi fahişeden daha adiydim; bir fahişe sadece paranızı alır. Başkalarının hayatlarıyla oyuncaklarımla oynar gibi oynuyordum. Nasıl erkek derdim kendime? Nasıl şiir yazardım? Özüm neydi? İkinci ligde oynayan bir Sade'ydim, onun zekasından yoksun. Bir katil bile benden daha dürüst ve açıktı. Ya da bir tecavüzcü. Ben kendi ruhumla oynanmasını, onunla alay edilmesini istemiyordum; bu kadarından emindim en azından. Sapıma kadar kötüydüm. Halının üzerinde bir aşağı bir yukarı gezinirken hissedebi liyordum bunu. Kötü. İşin en berbat yanı aslında olmadığım gibi davranıp insanları kandırmamdı -iyi biri gibi. Bana duydukları güven yüzünden girebiliyordum başkalarının hayatlarına. Kirli bir işi kolayına kaçarak yapıyordum. Sırtlanın Aşk Hikayesi'ni yazıyor dum.
okudumbitti
@turgaydindaroglu kaleminden sizi hipnoz edecek bir kitap #derintrans
Farklı konu ve zihnin sınırlarını zorlayacak ve bilincin derinliklerine inen bir psikolog gibi sizin iç dünyanıza inecek.Hazır mısınız?
Dr. Eşref Minnesota'ya geleli iki ay olmuştu.Prof. Smith'in gönderdiği araçla gözlerden uzak, doğa içindeki okula anca varabilmişti.Aslında burası bir iyileştirme merkeziydi. Ülkenin sorunlu zengin tiplerinin ve yasak aşk çocuklarının olduğu bir yerdi. Toplu seansların yapıldığı da bir merkezdi. Bugünlerde okuldaki herkesin morali bozuktu.Çünkü hipnoz sırasında hastanın ölmüş ve seansta eşine daha önce rastlanmamış ürkütücü olaylarda yaşanmıştı.
Merkezde kalan Nicole beyninde ölümü hatırladıkça psikolojisi bozuluyordu. Ailesinden biri ölmese de merkezdeki arkadaşının ve hocasını kaybedince çok etkilenmişti. Dr. Eşref merkezdeki yaşanan ölümlerin incelemesini yapacaktı. Ve kayıt altına alınan seansları izleyecekti.
Dr. Smith'in Paul ile yaptığı seanslar alışılagelmiş seanslara pek benzemiyordu. Hiç kimse konuşmuyor sanki uyuyordu.
Dr. Eşref merkezdeki olayları çözebilecek mi? Acaba trans altında bir insan telkinlerle hayatına son verebilir mi?
Ölümlerin sebebi neydi?
~Sanırım beynimizi yalnızca biz kullanmıyoruz...
Biz kullanmıyorsak acaba diğer kullanıcılar kimler?
~Düşünceleri fiile dönüştüren failler sorumlu olsa da, eylemi oluşturan köken, düşüncenin kendisiydi.
Derin TransTurgay Dindaroğlu · Az Kitap · 202317 okunma
"Neydi ki bu aşk? Aşk denilen illet hastalık mı yoksa? Eğer öyle ise bile bile bu hastalığa neden bulaşır insan, neden uzak duramaz, neden? Göğüs kafesindeki çarpan yumruk kadar şeyi hoş tuttuğu için midir?"
Anlamak seni ölene kadar
Kader mi nasip mi gerçek mi bilmem
Yaşamak seni ölene dek
Olur mu bilmem
Neydi bu telaşım sana ulaşmak için
Aşk mı arzu mu yoksa sana ihanet mi
Kırmazdım seni bir gün gülsen
Aşkımı görsen yalanını işitmesem
Ah keşke sevsen
Ne olurdu beni görsen
Döker miydim yaşlarımı beni bilsen
İhanetim sana mı, bana mı görsen
Selamlar. Bu aralar ruhumun boşluklarını sevdiklerimle doldururken bir yandan da tabiki okumaya devam ediyorum. Bugün şiirsel bir anlatımla beni bir yerden sonra kendine bağlayan bir kitabın yorumuyla geldim.
Henüz altı yaşında ölümün o can yakıcı soğukluğu ile tanışmıştı Mislina. Annesi gözlerinin önünde katledilmişti. Sonrasında tam bir intikam