Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Birbirimizi görmemize gelince, ben şimdilik zihnimi fazla teferruatlı noktalar üzerinde yoramıyorum. Ama geçen mektuplarımda da yazdığım gibi, seni görmek benim için -ilk merhale olarak- yüzünü görmekten, sesini duymaktan, yanında oturmaktan ibaret. Arzularımın bundan ibaret olmadığını biliyorum. Fakat onun yanı sıra bu küçük göreceğin şeylerin de indimde büyük saadetler olduğuna inan. Bu saadetlere razıyım.
Önümde yatan ölü incecikti, dal gibiydi. Çıplak bedeninde mor noktalar vardı. Bir çifteden çıkan saçmaların izleri olmalıydı. Eğilip daha yakınına sokuldum. Yüzüne bak­tım. Dudakları gerilmişti. Belli ki ilk ölen oydu. Solmuştu yüzü, eskimişti. Saçları alnına yapış­mıştı. Sanki bir kriz anında güçlükle soluk alır gibi bir görünüm vardı yüzünde. Ama hiçbir bu­ruşma yoktu, gergindi yüzü. Dudaklarındaki ka­sılma, çektiği acıdan gibiydi... Yavaşça eğildim. Yüzüne yaklaştırdım yüzümü. Ne kadar da solgundu. Acı, donup kal­mıştı yüzünde. Ağzına sinekler konmuştu, gezi­niyorlardı dudaklarında. Uzanıp üfledim sinek­leri, kovdum. Havalanıp yine kondular. Daha hızlı üfledim. Gözleri yarı aralıktı. Dudaklarımı uzattım, öpmek istedim onu. Ve eğilip öptüm so­ğumuş alnından. Bir daha öptüm. Birden boynundaki yırtığı gördüm. İlk kur­şunu boynundan yiyip çöken kimdi? İçimden yuvarlanıp gelen bir ses, sanki hiç tanımadığım bu genç ölüyle tanıştırmak istedi beni; «Alp bu» diyordu içimdeki ses. Ve taştı dudaklarımdan. Bağırmışım: «Alp bu!» Kendi bağırışımla kendime geldim. Çevreme bakındım. Off, ne kadar kalabalıktılar. Ne kadar yalnızdım. Kimdi bu insanlar? «Alp mi dedin?» «Alp bu,» dedim. «Alp. Hangi Alp? Soyadı ne? O da Orta Do-ğu’da mı okuyor?» Soruyorlar: «Alp diye biri var mı o fotoğraf­ların arasında?» Yanıtlıyorlar: «Yok komutanım.» «Kim bu Alp?» «Alp bu» dedim, sustum. Ne demek ‘Kim bu Alp?’ Artık hiçbir soruyu yanıtlamak istemiyor­dum. Zorladılar, ama konuşmadım. «Tamam. Yeter. Götürün.»
Reklam
Eğer kitaplar bizi geliştirmiyorsa, gerek zihnimizi işlek kılmak, işlek tutmak bakımından bize faydalı olmuyorsa, gerekse bilgi alanında ulaşılmaya değer noktalar bulunduğunu bize göstermiyorsa onlara gerçek kitap demek bile doğru olmaz
Eğer kitaplar bizi geliştirmiyorsa, gerek zihnimizi işlek kılmak, işlek tutmak bakımından bize faydalı olmuyorsa, gerekse bilgi alanında ulaşılmaya değer noktalar bulunduğunu bize göstermiyorsa, onlara gerçek anlamıyla kitap demek bile doğru olmaz. Bizi gelişmeye itmeyen ama zaten bulunduğumuz zihnî seviyeyi okşayan kitaplar, bizi köleleştirmek için yazılmıştır.
“Yüreklerimizin sakladığı noktalar bir olunca duygu ve acı bakımından birbirimizi duymuş, bilmiş oluyoruz.”
Sayfa 155 - Kültür yayınlarıKitabı okudu
TEVAFUK UĞRUNA İŞLENEN BİD'AT
Selef-i salihin, Kur'an konusunda devamlı takva üzere hareket etmiş, bu konudaki her yeni yaklaşımı çekince ile değerlendirmiş, ihtiyatla karşılamışlardır. Öyle ki, bu endişe, hayırlı ve ümmete faydalı işlerde dahi onlardan ayrılmamıştır. Vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd b. Sabit el-Ensari (ra) şöyle demiştir: "Ebu Bekir, Yemame
Sayfa 79 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
“Sözcükler en az noktalar kadar büyüleyici, sözcükler tıpkı müzik gibi ruhun drenajı. Orta ikideyken kasığımda çıkan çıban için drene etmemiz gerek demişti Kaya Amca. Yani? İçindeki irini akıtacağız. Çok canım yandı çıbanı keserken, ama bitince acaip rahatladım. Sözcükler de aynı öyle, alkolle sterilize edilmiş neşter sanki, çok acı veriyor ama insanın içindeki irinin de akmasını sağlıyor.”
"Her yaşantıdan bir nokta kadar iz kalır insanda. Ruhun zırhını yaralayan o noktalar kapanması mümkün olmayan acıların izleridir. Bakmayı bilen o izleri görür."
Lapis yayıncılık
Hazır yoğurt - Jelatin
Son yıllarda Türkiye'ye sokulan "homojenize yoğurt" kavramını halkımız, "homojen" ile karıştırıp "aslı gibi" sanıyor! Oysa kapitalizmde aldatma-kurnazlık biter mi? Kimyasal laboratuvarlarda yoğurdun başına neler geldiğini yazsam, sıkılabilirsiniz. O halde şöyle başlayayım: "Ey Müslüman! Sana yoğurt değil, domuz yediriyorlar!" Şaka yapmıyorum. Kimyasal yoğurtlara kıvam artırması ve su tutması için jelatin ekleniyor. Jelatin çoğunlukla domuz derisinden elde ediliyor. Jelatin çok ucuz da bir kimyasal malzeme olduğu için neredeyse her üretici kullanıyor. Gaziantep Tarım İl Müdürlüğü, piyasada satılan yoğurtlara jelatin katılıp katılmadığına dair yaptırdığı testlerde, 10 markanın 8'inde jelatin kullanıldığını tespit etti! Kek ve pastalarda ucuz olduğu için domuz iç yağı ithal edilip kullanılmıyor mu? Kim kimi kandırıyor? Sanırım konusu ilginizi çekti... *"farkında mısınız;salam ve sucuklarda beyaz noktalar vardır.Bunlar yağdır. Ama domuz yağı! Hidrojene edilen bu yağın ham maddesi Bulgaristan'dan gelir "Packers" adındaki bu yağ katı yağdır ve gümrük laboratuvarları gelişmiş olmadığı için yağını ayırt etmek çok zordur."*
isterken dikkat edilmesi gereken, en önemli noktalar: • Ne dilersen dile, bunu mantık seviyesinden kalp seviyesine taşı. • İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için, bunun mümkün olduğuna kesinlikle inanmalıyız. • İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için önce kendi­ mizi mutlu bir ruh haline sokmalıyız.
Reklam
Romeo'ya saygılar.
Romeo için Juliet "Doğudan yükselen güneş"tir. Birbirlerini cennetteki parlak yıldızlara benzetirler, Romeo Juliet'ten söz ederken şöyle der: Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde, Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Bu sözlerden sonra sevgisinden gelen büyük bir coşkuyla duygularını şöyle noktalar: Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
Sayfa 8 - İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okudu
insan vücudundaki bazı belirli noktalar ile iç organların fonksiyonları arasında bir ilişki vardır.
Bir ülkede manastırların çok sayıda bulunması onları hareketliliğinin düğümlendiği noktalar, gelişmenin önüne tıkayan engeller haline getirir, iş merkezlerinin olması gereken yerde açılan manastırlar tembelliğin kurumsallaşmasına yol açar.
Sayfa 600 - 1. CiltKitabı okuyor
Kozmik fon radyasyonu bulunduktan sonra, bu kez de bilim adamları bu radyasyon üzerinde dalgalanmalar aramaya koyuldular. Bu dalgalanmalar evrenin oluşması için gerekliydi. Eğer Big Bang ile etrafa saçılan madde tamamen homojen bir şekilde dağılsaydı; ne galaksiler, ne yıldızlar, ne de dünyamız oluşurdu. Tüm bunların oluşması için biraz daha fazla yoğun ve biraz daha az yoğun alanlar gerekliydi. Madde bir araya gelip galaksileri oluştururken, galaksilerin aralarında büyük boşluklar kalmıştı. Evrenin bir noktadan başlayan gelişiminin çok erken aşamalarında sıcaklıktaki çok küçük farklılıklar bile bunun oluş şeklini açıklardı. Biraz daha sıcak olan noktalar, sıcaklığı ondan çok az düşük olan noktalara kıyasla daha çok enerjiye sahip olacaklar, böylece sıcak noktalarda daha soğuk alanlara kıyasla daha çok parçacık oluşacaktı. Bu süreç galaksilerin ve uzay boşluğunun oluşumuna sebep olacaktı.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.