Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kırk Beş…… 6 Ocak 1951
Gözlerimi ayırmadan çam tabutun her parçasının toprakla kapanıp gözden kayboluşunu izledim. Küçük kardeşimin toprağın altında yattığına inanamıyordum.
Sayfa 296Kitabı okudu
Kırk Beş…… 6 Ocak 1951
Yoldaki kamelya ağaçları yeşilleniyordu. Onların açmaya hazırlanan iri, olgun tomurcuklarına katlanamıyordum. Youngsoo’nun bir daha hiç görmeyeceği bahar mevsimini getirmek için acele ediyorlardı sanki. Kardeşim bu güzel renklerin tadını hiçbir zaman çıkaramayacaktı.
Sayfa 294Kitabı okudu
Reklam
Kırk Beş…… 6 Ocak 1951
Jisoo, yengemin sırtındaydı. Ellerini yengemin boynuna dolamıştı. Boş gözlerle bana baktıktan sonra yeşil tepeleri seyretmeye başladı. Olanların farkında olup olmadığını merak ediyordum. Sonra onun sadece üç yaşında olduğunu hatırladım. Youngsoo aramızda köprü olmadan on yıllık yaş farkını düşününce kendimi çok daha yalnız hissettim.
Sayfa 293Kitabı okudu
Kırk Beş…… 6 Ocak 1951
O sabah biraz cesaret bulmak için gözlerine baktığımda abahji, yüzüme ben de ölmüşüm gibi bakmıştı.
Sayfa 292Kitabı okudu
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır: Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı. Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraş Şanlıurfa savunmaları (1919-1921) 1. İnönü Zaferi (6-10 Ocak 1921) II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921) Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921) Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos-9 Eylül 1922)
Sayfa 154Kitabı okudu
Bununla beraber Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir savunma ordusu olarak teşkil edildiği belirtilerek Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1952 yılı itibarıyla modern ve kararlı bir orduya karşı etkin bir taarruzu icra edebilecek durumda olmadığının da altı çizilmiştir. Bunda etkili olan hususlar ise şöyle sıralanmıştır: * Türk ordusunun en zayıf
Reklam
İncil, İsa'nın doğum gününe dair bir şey söylemez, bu yüzden Kilise erken dönemlerinde İsa'nın doğumunu kutlamazdı. Ancak zaman içerisinde Mısırlı Hristiyanlar, 6 Ocak'ı İsa'nın doğum günü olarak görmeye başladılar ve Kurtarıcı'nın doğumunu bu gün anma geleneği giderek yayılmaya başladı, nihayet dördüncü yüzyılda Doğu'nun tamamında kabul gördü.
Osmanlı başkent medreselerinde 1470-1603 yılları arasında Fatih Sahn medreselerinde müderrislik yapmış ulemanın yazdığı kitaplara dair gözlemlerini dikkat çekici bir makalesinde dile getirir ve Osmanlı medreselerinde dinî bilimlerin "kesin ekseriyeti oluşturduğu" sonucuna ulaşır. Ona göre bu müderrislerin yazdıkları 189 kitaptan sadece 20 tanesi aklî ilimlere, geri kalan 169'u tefsir, hadis, fıkıh, kelam, ahlak ve tasavvuf gibi dinî bilimlerle tarih, edebiyat ve Arap dilinin muhtelif alanlarına ait bulunmaktaydı.1470-1730 arası yaklaşık üç yüz yıllık bir dönemde 14 tefsir, 48 fıkıh, 25 akaid ve kelam, 11 ahlak ve 1 adet hadis olmak üzere dinî mahiyette 99 eser telif edilmiş, şerh, haşiye, hâmiş, ta'lik, tasnif ve tercüme olarak ise 55 tefsir, 128 fıkıh, 64 akaid ve kelam, 10 tasavvuf ve 6 tane hadisle alakalı toplam 336 eser kaleme alınmıştır.
6 Ocak 1975
Galiba evde oturmayı o kadar alışmışım ki sanki evden çıkınca gerçek bir dünyada yaşamıyorum. Evin dışında her şey sanki aynı, sanki bütün insanlar birbirine benziyor. Ne acıklı değil mi?
Sayfa 154Kitabı okudu
6 Ocak 1975
SAFFET (Yarı ciddi): unutmayın ki azizim HAYAT DA BİR OYUNDUR!
Reklam
6 Ocak 1975
SERVET: tiyatro kutsal amaçlarından gittikçe uzaklaşıyor. Şiirden anlamı kaldırdılar önce, sonra müzikten melodi kalmadı, arkasından resimde figür kalmadı.
Sayfa 140Kitabı okudu
6 Ocak 1921 günü Milli Türk Devleti tarihinin belki en büyük buhran günüydü. İsmet Bey Birinci İnönü Savaşı'nda zekasının, iktidarının (gücünün), enerjisinin bütün ölçülerini gösterdi ve en çetin sınavını verdi," Zorluk, bunalım ve baskıların en yoğun olduğu günlerde bu başarı kazanılmasıydı, tersi olsaydı, gerek Mustafa Kemal, gerek TBMM, gerek İsmet Bey, gerekse Türk Milli Mücadelesi çok güç sıkıntılar ve sorunlarla karşı karşıya gelirdi.
Sayfa 375Kitabı okudu
Sonuç olarak Türkiye, toprak ağalığı ve Kürt sorununu köklü çözüme kavuşturamadan, 1945 sonrasında ABD denetimi altına girmiştir. Emperyalizme bağımlılığın ve ortaçağın biriken faturası, ABD'nin Irak'ı işgalinden ve Suriye'de iç savaş çıkartmasından sonra, bölünme tehdidi olarak önümüze gelmiş bulunuyor. Kürt sorununun küreselleşmesiyle birlikte, sorun artık Amerikan sorunu niteliğini kazandı. Buna bağlı olarak, çözüm hem yakıcı hale geldi hem de Batı Asya ölçeğinde bir genişlik kazandı. ABD'nin Barzani aracılığıyla Irak'ın kuzeyinde Kürdistan, daha doğrusu İkinci İsrail kurma girişimi, Batı Asya ülkelerinin dayanışması ve Irak Ordusunun silahlı girişimiyle Kerkük'te bozguna uğratıldı. Şimdi bu model, Türk Ordusunun 24 Temmuz 2016'da başlayan Fırat Kalkanı ve 19 Ocak 2018 günü başlayan Zeytin Dalı harekâtlarıyla Suriye'nin kuzeyinde de geçerlik kazanmıştır. ABD'nin beslediği, silahlandırdığı ve eğitttiği bölücülük ancak silahla bastırılabilir.
12 Eylül darbesi gerçekleştirildiğinde TlSK'in en önde gelen ismi Halit Narin'in ''Bugüne kadar onlar güldü biz ağladık, bundan sonra biz güleceğiz onlar ağlayacaklar " dediği basına yansımıştı. Çünkü 24 Ocak ile başlayan yeni-liberal politikaların uygulanabilirliği açısından 12 Eylül'ün gerektiğini bilmekteydi. Ama, bu politikaların kimsenin yüzünü güldürmeyeceği de sonuçları görüldükçe herkes tarafından anlaşılmaya başlanmıştır. Nitekim, aynı sayın Narin'in de feryat etmek noktasına geldiğini, 28 Kasım 1998 tarihinde gazetelerde yer alan açıklamasından öğrenmiş bulunuyoruz. Sayın Narin bu açıklamasında, 6 bankanın 6 aylık karlarının toplamının 100 en büyük şirketin yıllık kazançlarının toplamından daha büyük olduğunu ifade etmek suretiyle, "kumarhane kapitalizmi " denilen olgunun ne anlama geldiği konusunda çok anlamlı ve somut bir tespitte bulunmuştur
Kirman Selçukluları (1040-1187)
Kirman, doğusunda Belucistan ve Sistan, kuzeyinde Horasan, kuzeybatıda İsfahan ve batısında Fars eyaletleri ile çevrilmiş İran'ın güneyinde bir eyalettir. Merkezi eskiden Berdesir de denilen Kirman şehridir. Gaznelilere karşı kazanılan Dandanakan savaşı (1040) sonrasında Merv'de toplanan kurultayda, Türklerdeki hakimiyet telâkkisine uygun olarak, o zamana kadar fethedilmiş ve ileride fethedilmesi hedeflenen bölceler, Selçuklu ailesi üyeleri arasında taksim edilmişti. Bu taksimde diğer bazı yerlerle birlikte Kirman bölgesi, Çağrı Bey'in en büyük oğlu olan Kavurd'a verilmişti. Büveyhilerin elinde bulunan Kirman'a ilk Selçuklu akınları 1043'te olmuş, bazı bölgeler ele geçirildiği gibi, oldukça bol ganimet alınmıştır. Kirman'ın kesin olarak Selçuklu hakimiyetine geçmesi ise, ilk akınlardan birkaç sene sonra Melik Kavurd'un, 5/6.000 süvari ile buraya gelmesi neticesinde (1048-Ocak 1051 arası) gerçekleşti. Artık esası bu bölge olmak üzere, daha sonra buna katılacak olan Fars eyaleti ve Umman bölgeleri Kirman Selçukluları topraklarını oluşturacak ve 1187'ye kadar Kavurd'un soyundan gelecek olan meliklerin elinde bulunacaktı.
802 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.