Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir insanın fedakârlık etmeye elverişli hale gelmesi için, onun bireysel kimliğinden ve kendine özgü farklılıklarından ayrılması gerekir. Kişi doğum ve ölümle sınırlanmış bir varoluş, bir insan zerresi olmaktan; bir George, Hans, bir Ivan ya da Tadao olmaktan vazgeçirilmelidir. Bunu sağlamak için uygulanacak en sıkı yol, kişiyi kolektif bir topluluğa toptan asimile etmektir. Tümden asimile edilmiş kişi, kendisini ve başkalarını birer insan olarak görmez. Kendisine kim olduğu sorulduğunda otomatikman vereceği cevap bir Müslüman, bir Alman, bir Rus, bir Japon, bir Hıristiyan olduğu ya da bir ailenin veya kabilenin üyesi olduğudur. Bağlı olduğu kolektif topluluktan ayrı bir amacı, değeri ve kaderi yoktur; bu topluluk yaşadığı sürece onun için gerçek bir ölüm yoktur.
İnsanların tek bir doğum ya da ölüm tarihi olduğuna inanmıyorum. Bakmayın siz mezar taşlarındaki o rakamlara! İnsan sık sık ölür ve yeniden doğar aslında.
Sayfa 55 - Hayykitap Yayınları 1. Baskı(2021)Kitabı okuyor
Reklam
Bende benim mezarı sahil manzaralı ayarlamaya çalışıyorum
Kendi mezarını yaptırmayı tasarlıyordun. Yaşadığın her yerden daha çok zaman geçireceğin konutu seçme işini başka­larına bırakmak istemiyordun. Düz, parlak, kara mermerden olacak, süsü püsü olmayacaktı. Önünde, bir mezar taşında adın, doğum tarihin, aynı zamanda seksen beş yaşındaki ölüm tarihin yazacaktı. Aile mezan olmayacaktı: Orada tek başına yatacaktın. Tarihler sen sağken kazınacaktı üstüne.
-Qardaş, deyirəm, həyatda hər şey məlumdur; ölüm, doğum, nigah. Bu darıxdırıcı deyil? Bir tərəfdən insan dünyaya gəlir, o biri tərəfdən ölür, köçüb gedir o dünyaya. Arada isə nigah var, bir-birilə evlənib, ailə qururlar. Yəni bu artıq neçə min ildir ki, davam edir. Adamlar bunu, bu prosesi, bu doğuluş və ölüm prosesini seyr etməkdən doymayıblar? Niyə axı insanlar min illərlə çeynənmiş prosesi müşahidə edirlər? Qəribədir ki, adamlar darıxıb, özlərini asmırlar. Bir kinoya neçə dəfə baxmaq olar? - Deyim nəyə görə bu eyni tipli səhnələrdən camaat doymur? Çünki ölüm və doğuluş trafaret kimi eyni və dəyişməz qalsa da, bu prosesdə iştirak edən aktyorlar müxtəlifdir. Aktyorlar isə bizik -insanlar. Ona görə də kütlə yeni aktyorlara tamaşa edir və doymur.
Beyaz hem bir doğumdur hem bir ölüm. Doğum ve ölümün arasına beyazın yoğun olduğu bir hayat yerleştirmeli insan.
Her hayat birden çok iplikle dokunurken ve ne doğum dedigimiz şey yegâne başlangıç ne de ölüm tam olarak bir sonken,nereden başlatılır ki bir insanın hayat hikayesi?
Reklam
Beckett'in Tanrı ile olan bağlarını koparışı iki dünya savaşında yaşananların tanığı olmasıyla ilişkilendirilir genellikle. Kendi imgesi olarak yarattığı insanların birbirlerini yok edişlerine seyirci kalan, onların yardım isteyen çığlıklarına kulaklarını tıkayan bir Tanrı'nın varlığına inanılabilir mi? Öte yandan, ölüm sonrasında sonsuz bir yaşama ulaşacağı inancından yoksun kalmış, yaşamı “doğum” ile “ölüm” arasına sıkıştırılmış, doğumdan başlayarak ölüme doğru ilerleyen, dünya zamanıyla sınırlı bir süreç olan insanın varlığı anlamlandırılabilir mi? Bu iki sorunun her ikisi de olumsuz yanıt alınca gündeme yanıtı olmayan üçüncü soru geliyor: Durum böyleyse, insanoğlu ne demeye —kendi isteği olmaksızın— dünyaya fırlatılmıştır, sonra da ne demeye ölüyor? Beckett, “insan”ın işte bu “saçma” konumunu yazdıklarına odak noktası yapıyor.
Sayfa 7 - Samuel Beckett Yüz Yaşında/Ayşegül YükselKitabı okudu
Bir parantez vakt-i ömrüm. Ölüm nokta doğum nokta. İsmimden sual edilse, bilin beni üç nokta.
Her doğum günü bir ölüm günüdür, çünkü bir yıl daha geçmiştir, ölüm daha yaklaşmıştır. Aslında doğum günü "doğum günü" değildir, olamaz da - ölüm yaklaşmaktadır, gittikçe yakına gelmektedir. Zaman avuçlarından akıp gitmektedir. Toprak bile altından kaymaktadır. Yakında boşluğa düşeceksin. Doğum günü bir ölüm günüdür. Bunu saklamak, bastırmak adına toplum hilelere başvurur. İnsanlar ellerinde hediye ve çiçeklerle gelip ölümün yaklaştığını unutmana yardımcı olurlar - ve adına doğum günü derler.
Ölebilirim Belki Yaşlanabilirim de. "Kimse sonsuza kadar yaşamamalı "diye fısıldadı, olması gereken bu değil mi? Bir denge olmalı. Ölüm olmadan doğum olmaz, Gözyaşları olmadan yaşam olmaz . Dünya'dan ne alındıysa geri verilmelidir...
Reklam
Köprüden Önce On Çıkış!
İnsanın yaşamında üç şey habersiz gelir: Doğum, ölüm ve aşk. (Sadık Yalsızuçanlar)
.. ölüm doğum kadar doğaldı, ama insan sonunda kabuk tutmaya başlamış bir yarayı da yeniden deşmezdi.
Sayfa 58 - Altın KitaplarKitabı okudu
İnsanın kaçması gereken bir doğum ve ölüm olmadığı gibi, peşinden koşması gereken yüce bir bilgi de yoktur.
Hayat insanların başrolünde olduğu bir sahnedir aslında. İyiler ve kötüler vardır, kazananlar ve kaybedenler olur lakin herkesin rolü son nefesini verene kadardır. Doğum ve ölüm bizler içindir. Yaşar ve ölürüz, herkes gibi. Ölümler ani gelir, ölümler üzer, ölümler acı verir.
Sayfa 171Kitabı okudu
Doğum, hastalık, ölüm Allah'ın emri. Anladık! Fakat ne bileyim, özlediğin bir işte çalışmadan, içine doğduğun şu dünyanın ötesini berisini hiç görmeden, taş üstüne bir taş koymadan, bir  ağaçcağız olsun dikmeden, bir günceğiz olsun şunun bunun eteğini öpmeden yaşayamamak ve böylece dünyadan defolup gitmek de Allah'ın emri değil
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.