Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanın ruhu, zihni ve tutkuları eğer o büyük engel olmasa bir kartal misali uçmasını sağlayabilirdi. Bu büyük engel tüm zaaflarıyla kendi vücudumuzdur. Bana yüksek hedefleri olmayan tek bir genç gösterin. Yine bu binlerce hedeften ancak bir tanesi gerçekleştirilebilir. Peki neden? Çünkü bedenimiz miskinliğe ve rehavete meyillidir. Hedefe giden yolda karşılaştığımız zorluklar onu korkutur. Basit tutkuları irademizi ve yüce arzularımızı yerine getirmemize mani olur
KORİDOR YAYINCILIK - 183Kitabı okuyor
İnsanın ruhu, zihni ve tutkuları eğer o büyük engel olmasa bir kartal misali uçmasını sağlayabilirdi. Bu büyük engel tüm zaaflarıyla kendi vücudumuzdur. Bana yüksek hedefleri olmayan tek bir genç gösterin. Yine bu binlerce hedeften ancak bir tanesi gerçekleştirilebilir. Peki neden? Çünkü bedenimiz miskinliğe ve rehavete meyillidir. Hedefe giden yolda karşılaştığımız zorluklar onu korkutur. Basit tutkuları irademizi ve yüce arzularımızı yerine getirmemize mani olur
KORİDOR YAYINCILIK - 183Kitabı okuyor
Reklam
İnsanın ruhu bir yatakta yatmaz, bir başka yatakta yatar; yürek kırıkları, sevda halleri onu götürdüğü yere kadar sürükler, götürdüğü yere kadar içine atar.
İşitme ve görme duyuları, acılar ve hazlar onu rahatsız etmediği sürece ruh daha iyi düşünür.Bedeni hiç dikkate almadan ve mümkün olabildiğince onunla iletişime geçmeden, hatta ona hiç temas etmeden tamamen kendi içine çekilerek varlıklar hakkındaki bilgilere ulaşır. — Gerçekten de öyle.— O hâlde filozofun ruhu bedeni açıkça hor görür, ondan uzaklaşmaya çalışır ve kendisiyle baş başa kalmak ister. Platon
İnsan ne yediyse ağzı onu kokar, ne okuduysa da ağzı onu konuşur.. Hiçbir kıyafet zengin bir ruhu gizleyemez, hiçbir zenginlik de cahilliği saklayamaz.. Mevlana'nın dediği gibi: Testinin dışına sızan, içinde olandır..
"Her acı ve her mutluluk, bir çivi gibi ruhu bedene çiviler, onu bedene yapıştırarak maddi özellikler kazanmasını sağlar ve bedenin doğru saydığı şeyleri kendisinin de doğru saymasına neden olur."
Reklam
Ama yardım gelmeden önce, yavaşça, başlangıçta fark edilmez bir şekilde, Phaedrus'un tüm bilinci ayrılmaya başlar... erimek ve sönmek üzere. Ve giderek, artık ne olacağını merak etmez. Ne olacağını bilmektedir; ve ailesi için, kendisi için ve dünya için gözyaşları döker. Eski bir Hıristiyan ilahisinden bir parça gelir ve takılır kalır. "Bu ıssız vadiyi aşmalısın." Bu onu ileriye götürmektedir. "Tek başına aşmalısın onu." Montana'ya ait bir westem ilahisi gibidir. "Başka kimse senin için aşamaz onu" der ilahi. Sanki bunun ötesinde bir şeyler söylüyor gibidir. "Tek başına aşmalısın onu." Issız bir vadiyi aşar, mitosun dışına, sanki bir düşten uyanır gibi çıkar; tüm bilincinin, mitosun bir düş ve başkasının değil kendinin düşü, artık kendinin çabasıyla ayakta duracak bir düş olduğunu görür. Sonra "O" bile yok olur ve yalnızca içinde kendisiyle, kendi düşü kalır. Ve uğruna o kıyasıya dövüştüğü, kendini feda ettiği, asla ihanet etmediği, ama hiçbir zaman bir kez olsun anlaşılmamış Nitelik, arerê, bu kez kendini ona açıkça gösterir ve ruhu huzura kavuşur.
533 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Kinyas ve Kayra
Bir çok kişinin önerdiği Hakan Günay'ın bu kitabı uzun zamandır okumak istediklerim arasindaydı kişisel bunalımlara oldukça çok yer veren bu kitap üç bölümden oluşuyor İlk bölüm Kinyas Kayra ve Hayat Bu bölüm yaşarken ölmeyi ,bir insanın psikolojik olarak son noktaya gelmesini , hayatın ne denli kötü olabileceğini ,insanın kendine sınırsız zarar verme gücünü olduğunu okuydum. Bu bölümü okurken bu kadar negatiflik beni bunaltmıştı ama bir şey ile kitabın seyrinin değiseceğine medet ummuştum. İkinci bölüm Kayra'nın yYolu Bu bölümde Kayraya ne kadar aptal olduğu binlerce kez söylemek istedim Kayra benim için ruhu olmayan bir cesetti . Bu bölümde bir şey anladım o da ikisininde asıl sorunu bana göre inançsızlik olduğuydu bir kez daha insanın dini görüşlerinin onu ayakta tuttuğu kanatine vardım . Ve Üçüncü bölüm Kinyas'ın Yol İşte bu bölüm beni kitaba bağladı kitabın başından beri beklediğim karanlığı aydınlatan şey bu bölümdeydi Kinyasla gurur duydum bir insan en dibe batmışken nasıl bir azim ile böyle bir noktaya gelebilirdi ? Şaşırtıcıydı. Kitabı bitirince içimde Kayra'nın da hayatında aynı sonucu almasını istedim bir an ama sonra kitabın asıl anlatmak istediği şey bozulacağı için vazgeçtim bu düşüncemden. Kitapta altı çizilecek oldukça güzel bölümler de bulunuyor aynı zamanda iki farklı bakış açısını okumak keyifliydi... İyi okumalar
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,9bin okunma
Eski Hıristiyan Kilisesi neydi ve ne olma amacındaydı? Bu kilise İsa'dan sonra az sayıda kişiyle kuruldu ve hiç zaman yitirmeden, kişisel yetkinliğe erme ilkelerine göre, ruhu tinsel yönden tatmin inancına dayalı "toplumsal" formüller aramaya koyuldu. Hıristiyan topluluklar (kiliseler) faaliyete geçmiş ve sonra hızla yeni bir
Sayfa 1148 - 1149 Yapı Kredi Yayınları
Hiçbir nimet, insanın ruhu onu yitirmeye hazırlıklı değilse sahibine zevk vermez. Yoklugu aranmayan bir eşyanın yitirilmesine de kolaylikla katlanır insan. O halde en güçlülerin bile başına gelebilecek olan felaketlere karşı yüreklendir kendini, taş bas bağrına.
Reklam
Kendi ruhu sevgi ve sadakatle dolu olduğu için sıradan bir aşk doyuramaz onu; derin ve sonsuz bir aşk ister o
Öz(Sorgulama + Denetim) = İdeal İnsan
"Keşke bu hayatı birkez daha yaşama şansımız olsaydı" diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu, iyi bir şey. İnsanlar, yaşadıklarını değerlendiriyor ve dolayısıyla özsorgulama gerçekleştiriyorlar demek ki. Fakat özsorgulama tek başına yeterli mi? Özsorgulama yapmak kıymetli fakat onu değerli kılacak olan bu özsorgulamın bundan sonrasını anlamlı kılan özdönetim'i doğurabilmesi. Yani bu andan sonrasını etkilemesi. İşte bütün mesele bu. Çocukluğumuz geleceği düşünmek ile geçti; olgunluk çağımız da geçmişten pişman olmakla geçiyor. Dolayısıyla olgunluk çağında yaptığımız tek şey nasihat vermek için gençleri kovalamak olduğunda, özsorgulama değersizleşiyor. Onu kıymetli kılacak olan geçmişteki hatalardan ders alındıktan sonra geleceği inşa etmesidir. Yani harekete geçmesi ve eylemde bulunması. Bu yoksa, özsorgulamanın da ruhu karanlığa taşımaktan başka bir faydası yok. Hoş bunun da faydalı olup olmadığı tartışılır. Belki insanı, en azından eylemsizliğe ittiği için ve böylece çevreye zararsız hale getireceği için; dolayısıyla çevre açısından faydalıdır denebilir. Ancak asıl fayda çevreyi dönüştürmek, dönüştürürken geliştirmek ve dolayısıyla onu mükemmele taşımaktır. Mükemmel (Kemal)
'... ama kendi ruhunu tanıyordu, ruhu onun için değerliydi, göz kapağının gözü koruduğu gibi onu koruyordu ve elinde sevgi anahtarı olmayan hiç kimsenin ruhuna girmesine izin vermiyordu.'
İnsanın ruhu, zihni ve tutkuları eğer o büyük engel olmasa bir kartal misali uçmasını sağlayabilirdi. Bu büyük engel tüm zayıflıklarıyla kendi vücudumuzdur. Çünkü vücudumuz miskinliğe ve rehavete meyillidir. Hedefe giden yolda karşılaştığımız zorluklar onu korkutur.
·
Puan vermedi
1950 Gezi Parkı ruhu
Oktay Akbal’ın Cumhuriyet Gazetesi Evet/Hayır köşesinde doyumsuz yazıları hep aklımda… “1950’lerin İstanbulu’nda, Beyoğlu’nun sinemaları, sokakları, meyhaneleri ve Gezi Parkı’nda anılarının peşine düşen kahramanımız zihninde gençliğindeki aşkları yaşatırken, mutsuz giden evliliğiyle hesaplaşır. Evine dönmediği akşamlarda günün akıp geçmesini bekler. Geçen zamanın onu başka bir yere götürmeyeceğini bilse de geleceğe dair bir umudu vardır. “ Gezi ruhunu yaşamak 1950 yıllarından bu yana devam ediyor…
İnsan Bir Ormandır
İnsan Bir OrmandırOktay Akbal · Doğan Kitap Yayınları · 2019129 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.