Aslında büyük bir beyin vücutta büyük bir yük demektir. Taşıması zordur, özellikle de büyük bir kafatasının içindeyken. Enerji sağlaması daha da zordur. Homo sapiens'te beyin toplam vücut ağırlığının yalnızca yüzde 2 ila 3'ünü oluşturur, fakat dinlenme halinde vücudun tükettiği enerjinin yüzde 25'ini harcarken, diğer maymunların beyni dinlenme anında enerjinin sadece yüzde 8'ini kullanır. Arkaik insanlar geniş beyinlerinin bedelini iki şekilde ödediler. Birincisi, gıda ararken daha çok zaman harcadılar. İkincisi, kasları köreldi. Savunmadan eğitime para aktaran bir yönetim gibi, insanlar bisepslerden nöronlara enerji aktardılar. Bunun savanda hayatta kalmak için iyi bir strateji olduğu şüphelidir. Bir şempanze Homo sapiens'le yaptığı bir sözlü tartışmayı kazanamaz, fakat maymun insanı bir oyuncak bebek gibi parçalayabilir.
“Ortada korkunç bir şey yok. Kitleler her zaman yalnızca iktidara tapınırlar,” dedi cırlak sesiyle. “İktidarda olan hükümettir ve ona tapınıp, bizden nefret ediyorlar; yarın biz iktidarda olunca da bize tapınacaklar...”
Onun için Tanrı, aynen Arago için olduğu gibi, şimdiye dek gerek duymadığı bir hipotezdi. Dünyanın nasıl kurulduğu, Musa’nın mı, yoksa Darwin’in dediği gibi mi kurulduğu konusuyla ve arkadaşlarına o kadar önemli görünen, onun içinse dünyanın altı günde yaratılması gibi, yalnızca bir düşünce oyuncağı olan Darwinizmle hiçbir işi olmazdı.
Eşyalara karşı sevgisiz davranılabilir: Sevgisiz ağaç kesilebilir, tuğla yapılabilir, demir dövülebilir; ama tıpkı arılara karşı dikkatsiz davranılamayacağı gibi insanlara karşı da sevgisiz davranılamaz. Arıların böyle bir özelliği vardır. Onlara karşı dikkatsiz olursan, onlara da kendine de zarar verirsin. İnsanlara karşı da durum aynıdır. Başka türlü de olamaz zaten, çünkü insanlar arasındaki karşılıklı sevgi, insan hayatının temel yasasıdır. Aslında insan kendisini çalışmaya zorlayabildiği gibi sevmeye zorlayamaz ama bundan insanlara karşı, özellikle de onlardan bir şeyler beklerken, sevgisiz davranılabileceği sonucu çıkmaz. İnsanları sevmiyor musun, efendi efendi otur yerinde,
Amerikalı yazar Thoreau’nun sözlerini anımsıyordu. Thoreau, Amerika’da köleliğin hüküm sürdüğü yıllarda köleliğin onaylandığı ve korunduğu bir devlette namuslu bir yurttaşa uygun tek yerin hapishane olduğunu söylüyordu.
Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter acaba?
18 yaşını doldurunca mı, evlenince mi, saçına ilk ak düşünce mi?
Bence hiçbiri değil.
Bir kız çocuğu büyümez.
Kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi hissetmez kendini.
Son nefesini içi arzularla, heyecanlarla dolu
bir kız olarak verir.
Ama değişim yaşar. Hayat o kızı sürekli değiştirir ve bu değişimlerin
hiç şaşmayan bir aktörü vardır:
"Bir erkek.."
Yusuf'un bütün vücudunu kucaklamak ve onun alev gibi kulaklarına:
"Ben razıyım Yusuf, beni ne yaparsan yap, fakat bir dakika bile bırakma!" demek istedi.
Ey sevgilim” dedi, “ey narin vücudunun, ipek saçlarının, donuk pembe dudaklarının değil, bütün ihtiras ve iptilalarının da bana ait olmasını istediğim sevgilim,