Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Övgü ve yergi hep bir şeylerin etrafında dolanıyor ama aslâ içeri giremiyor. Ve bu yüzden o şeylerin özüne hiç ulaşılamıyor. Bu ikiliyi sevmiyorum.
Kitle kültürünün bariz vasfı, Johan Huizinga'nın "puerilizm" olarak adlandırdığı bir ruh hâlidir. Huizinga, çağdaş insanın olgunlaşmamış, çocuksu davranışlar sergilediğini, ergenlik döneminin zihinsel seviyesine tekabül eden bir ruh hâli içinde olduğunu gözlemliyor. Vahşi ve kitlesel bir hal alan basit eğlenceler, büyük sansasyonlara duyulan ihtiyaç, kitlesel seramonilere ve parolalara temayül, gerçek espri anlayışının yokluğu, değersiz, ucuz yayınların yaygınlaşması, ölçüsüz nefret ve sevgi veya yergi ve övgü söylemleri bu tür davranışlara örnek olarak verilebilir.
Sayfa 104
Reklam
Kaza ve kadere iman eden bir kul, doğuştan gelen boy, aile, ırk, doğduğu yüzyıl gibi değiştiremeyeceği şeylere odaklanıp, değişti- rebileceği milyonlarca şeye dokunma fırsatını kaçırabilir mi? Ya da doğuştan gelen, bizler adına Rabbimiz tarafından tayin edilmiş, güzellik, ırk gibi kavramları övgü-yergi gerekçesi olarak değerlendirir mi? Çocuklara dahi güzel-çirkin ayrımı yapan dünyayı kimler çirkinleştiriyor? Gözümüzle görmeden inandığımız, altı imani esas, hayatımızda gözle görülür bir değişiklik yapıyor mu? Bana sekülarizmi sorsanız size dilimizden iman alametlerinin çekilip gitmesidir, derim. Sevgimize, muhabbetimize, hayranlığımıza en çok layık olan Rabbimize kalbimizde koyduğumuz mesafe, kelimelere de sirayet ediyor. "Hiçbir işi rastgele, öylesine olmayan, kâinatta her şeyi bir ölçüye yönelik olarak yaratan"
"Övgü ve yergi, her ikisi de bir anlam taşımazlar. Hayır, bir değerlendirme yapmak, zamanın hoş geçmesini sağlamakla birlikte, tüm uğraşların en gereksizidir ve değerlendirme yapanların dediklerine boyun eğmek tutumların en onursuzudur. Yazmak istediklerinizi yazdığınız sürece önemli olan tek şey budur; bunun yüzyıllarca mı yoksa yalnızca saatlerce mi önemli kalacağını kimse söyleyemez."
Sayfa 118 - İletişim Yayınları, Çeviren: Suğra Öncü
390 syf.
7/10 puan verdi
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Şah ve Yavuz arasındaki (Osmanlı ve Safevi) çekişmeyi anlatırken birde araya aşk yerleştirmiş. Anlatılan hikayenin gelişimi ve sonuçları dünya görüşüne göre değişkenlik gösterdiğinden insanlar farklı yönleriyle eleştirmiş (ya övgü ya yergi)..Yavuz kardeşlerini ve babasını bertaraf edip tahta çıktıktan sonra hedefi Doğudaki Safevi idi..."Şah İstanbul'u istiyordu,Sultan Tebriz'i. Neden birbirlerine çattılar, neydi düşmanlık? Ömer'in kimseye düşmanlığı olmazdı. Sen hiç hatırlıyor musun Şahın Hristiyanlarla savaştığını! Peki ya Sultanın? Ama her ikiside ordularında Hristiyanları savaştırmaktan geri kalmadılar ve kafirlere Müslüman kanı döktürdüler. Şah Kızılbaşlara sırtını dayamıştı, Sultan Sünnileri yönetiyordu. İkiside Türktü ikisinin de hükmündekiler Türk idi..." "Gönül ne gezersin seyran yerinde Alemde herşeyin var olmayınca Olura olmaza dost deyip gezme Bir ahdine bütün yar olmayınca.."
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,5bin okunma
256 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Belki biz "Ötekiyiz " bilmiyoruz ki!
Bir manifesto eseri okudum. Uzun zamandır inceleme yapacağım. Yapamadım. Bugün yapayım da içim rahatlasın. Bu eser Şizofreni eserinin biraz devamı gibi diyebilirim. Farklar var tabii. Mesela başında a katılan acı öykü sonunda toparlanması. Gibi gibi... Olur o kadar da, Şizofren'de Müjgan'a ne oldu? Yazık kıza ne oldu demiştim? Toparlamış yazar. Gelelim olumsuz gördüğüm bazı şeyler var. O da o kadar çok duygu, düşünce yığını var ki sayfalarda; maksimum 10 sayfa okuyup bırakıyorsunuz. Bu kadar kısa bir eseri (247 sayfa) çok kalabalık anlatmanın manası sanırım yazarın da çok dolu bir insan oluşuydu. Biraz distiyopya gibiydi. Adem bey, Memduh bey, matmazel ve Şehla ile dışarda yüzüne bakmayacağımız bir çok insana karakter kazandırmış yazar. Ama dediğim gibi yığınlar halinde. Yoruyor eser bir nevi. Fakat güzel düşünceler çok fazla. Haklı buluyorsunuz. Yani hem övgü hem yergi var. Okuyun. Ama sakin kafayla tavsiyem bu şekilde...
Emre Timur
Emre Timur
Ötekiler
ÖtekilerEmre Timur · Az Kitap · 2019298 okunma
Reklam
192 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Video: youtu.be/7tbgI91rj60 İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma. David Hume'dan okuduğun ilk kitap. İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma, 192 sayfalık bir araştırma kitabıdır. Kitapta; akıl yürütme, anlam, anlama yetisi, anlama, cehalet, dil, düşünce, düşünme, edebiyat, felsefe, filozof, idea, ilim, insan,
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir SoruşturmaDavid Hume · Say Yayınları · 20201,245 okunma
TEKRAR BASKI | ZİYA PAŞA’NIN İRONİ VE PARODİ ŞAHESERİ ZAFERNAME
Zafernâme
Zafernâme
Ziya Paşa’nın eserleri içinde istisnai bir yer tutan Zafernâme, Türk edebiyatında da bir eşi daha bulunmayan çarpıcı bir denemedir. Zafernâme’nin farklılığı; hem daha önce hiç örneği verilmemiş özel kurgusu ve yapısından hem de aynı şekilde özgün kılınabilmiş içeriğinden ileri gelmektedir. Zafernâme çok “tür”lü bir eserdir ve çok “yazar”lı bir görüntüye sahiptir. “Kaside”, “Tahmis” ve “Şerh” olmak üzere, nazım-nesir karışık üç bölümden oluşmuş ve her bölümün altına başka başka imzalar atılmıştır. Zafernâme içeriğiyle de çok şaşırtıcıdır: İsmine bakılarak bir övgü eseri beklenirken Ziya Paşa, tam aksine, harika bir “yergi” ortaya koymuştur. Ama eser, asla, sövgü edebiyatımızın yeni bir halkası değildir. Ziya Paşa, devrini aşan bir yaklaşımla metnini toplumsal bir eleştiriye ve gerçek bir “satir”e dönüştürmeyi başarmıştır. Ve satirin iki önemli silahı vardır; “ironi” ve “parodi”. Ziya Paşa’nın, bu iki tekniği erken bir dönemde ustalıkla kullanmış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Öyleyse, Zafernâme’nin çağdaş kuramlar ışığında bir analizi, belki, bir hakkın geç de olsa teslim edilmesi anlamına gelecektir.
Anladın mı yeğen?
Mümkün olduğunca susmayı yeğle ya da sadece söylenmesi zaruri olan şeyleri söyle ve bunu özlüce söyle. Nadiren de olsa vaziyet icabı konuşman gerekir. Böylesi durumlarda kesinlikle alelâde konulardan bahis açma. Havai mevzulardan olan glâdyatör mücadelelerinden, at koşularından, atletlerden bahse kalkma, yiyip içmekten söz açma. Bilhassa övgü, yergi ve karşılaştırmalardan uzak dur.
Sayfa 34 - Kaktüs YayınlarıKitabı okudu
Bütün edebiyat, insan hayatının çeşitli tutum ve durumlardaki görünüşlerinden başka bir şey değildir ve önümüze koyduğu şeyin niteliklerine göre bize övgü ya da yergi, hayranlık ya da alay gibi farklı duygular esindirir.
Reklam
İHLÂSIN GÖSTERGELERİ Kul Allah için ihlas yolunda yürürken, onun içinde taşıdığı duyguların yürüdüğü yolda iz bırakması. Bunu da çevresinde bulunan kimselerin mülahaza etmesi münasip olur. Bu iz ve işaretlerden bazıları şunlardır; kul, yaptığı amelin ardından üstünde bulunan liderlerden herhangi bir memnuniyet övgü ya da bir unvan veyahut onu
Övgü ve yergi sizin olsun!
Cahiller, yani aklı dolaşıklar, milleti bir hedefe taşımaz, tarih içinde dolandırıp dururlar. Türk milletini bir hedefe taşımak, Türk tarihini maddi manevi ve fikri tüm yönleriyle bilmeyi gerektirir. Tatmin eden övgü ve sövgü sizin olsun, idrak veren bilgi bize yeter.
Sayfa 63 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
720 syf.
9/10 puan verdi
#jeanfrancoissolnon Birçok yerli kaynağın aksine kıyaslamalı (övgü ve yergi birarada) bir Osmanlı tarihi olmuş. Meraklısına tavsiye ederim. Osmanlının kuruluşundan sonuna kadar sosyal hayat, ekonomi, savaşlar, yönetim, maliye, vs... bir çok konuya değinilmiş.. Kuruluş dönemi olayla, denizcilik, ticaret, fetret devri, lale devri, rusya ve avrupanın yaklaşımı Osmanlının dünyada meydana gelen olaylara tepkisi ve tedbirleri, taht oyunları ve kadınların etkileri, cem sultan olayı, Selim, genç Osman dönemi, 2 Mahmut dönemi reform hareketleri. Osmanlıda yaşayan her dinden toplumlar. Jön Türkler ve dahası. 100 yıl savaşları dönemi ve 30 yıl savaşları dönemi avrupa ve Osmanlı. Balkan savaşları öncesi durum ve 1. Dünya savaşı öncesi siyasi durumun değerlendirmesi okunmalı. Deniz savaşlarındaki kayıplar için güzel bir kaynak.
Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa
Osmanlı İmparatorluğu ve AvrupaJean - François Solnon · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201948 okunma
Hıyar, hıyarca'dan anlıyor, napim...
"Bilmezsin, kadınlarla konuşurlarken ölçülü, kibar ve bilge davranmaya özen gösterenlerin çoğu, erkek erkeğe sövgüsüz anlatamazlar dertlerini. Her şeye sövülür; olaya, nesneye, şansa, havaya. Kimi övgü, kimi yergi, kimi de alay için. Ya da çok şaşınca."
Sayfa 124 - Can YayınlarıKitabı okudu
“Dalâl” (‮الضلال‬) cehalet anlamındadır. Çünkü insanlar yaratılış özellikleri itibariyle başlangıçta bilgisiz olurlar. Bu bilgisizlik, bir tercih sonucu ve kesbe dayalı ve yergiyi gerektiren bir özellik değildir. Keza yaratılış itibariyle insan övgüyü gerektiren bir bilgiye de sahip değildir. Burada söz konusu olan yaratılıştan cehalet ve dalalet üzere olma halidir. Çünkü insanlar o halde iken ilmi elde etmek için bir vasıtaya sahip değillerdir. Dolayısıyla da bilgisizlik onların kendi tercihleri değildir; doğalarının gereğidir. Ne zaman ki ilmi elde etmek için uygun vasıtaya sahip olurlar ve buna rağmen cahil kalırlar, işte o zaman cehalet tercihe bağlı bir hal alır ve kınanmayı hak eder. Bilgi sahibi olmak da aynı şekildedir ve varlığında övgü, yokluğunda ise yergi söz konusu olur.
Duhâ SûresiKitabı okuyacak
380 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.