Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biraz uzun, çokça anlamlı...
Cehalet bitti şükür! Bilgiyle bilgisizlik arasındaki o anlamsız ayrım kalktı! Artık herkes her şeyi biliyor. Artık herkes kendini şehvetle seviyor. Kaldıysa bir huzursuzluk, o da bilmeyenlerin bilenleri küçümsemesinden başka bir şey değil! Herkes bilgi zehirlenmesinden ölecek! İki söz arasında kir çapak, aksırık tıksırık, toz pas gibi sesler duyulsa da, herkesin siyasetten iklime, aşktan ölüme, hukuktan petrole, karıncalardan kutuplara... büyük düşünceleri var! Hatta şiir, müzik, resim... bilmek ne, hepsine kendi yüksek seviyelerinden sözler, sesler, renkler ekliyorlar. Öyle yüce gönüllü ki herkes, kimse dehasını esirgemiyor. Özel gazeteleri, televizyonları, sayfaları var! En az bir milyon fotoğrafını görmedikleri kimseyi önemsemiyorlar! Bazıları, “bu bir pornografi” dese de, onlara göre bu içtenlik. Hatta eşitlik. Dürüstlük. Belki biraz yalnızlıktan söz edilebilir ama dünyanın kendilerinden yapıldığını hemen görüyorlar. Yedi milyar yalnızlık olur mu hiç!.. Şükür cehalet bitti! Kimse okumuyor, herkes yazıyor. Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. Kimse susmuyor, herkes konuşuyor. Kimse çekilmiyor, herkes ortada. Kimse kederlenmiyor, herkes şenlik. Kimse yere bakmıyor, herkes gökyüzü. Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. Kimse gözyaşı değil, herkes küfür. Kimse eşik değil, herkes ufukların ötesi. Kimse gölge değil, herkes ışık. Tevazu bitti. İncelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti. Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte...
Sayfa 60 - Aynalar PazarıKitabı okudu
"Hastanın, sağlıklının, sakatın, ölmekte olanın, kısacası herkesin burada ışıl ışıl bir mutlulukla dolması öyle doğaldı ki. Sineklerin, börtü böceğin tombul, neşeli bir pisliğe bulaşmış olması, Hintlilerin kendilerine özgü o vakur ve anlamlı yüzlerinin boşluğa yaklaştıkça huşuyla dolması öyle doğaldı ki..."
Sayfa 61 - Can Yayınları 1994, çeviri: Püren ÖzgörenKitabı okudu
Reklam
"Hayat öyle garip bir şeydi ki anlamı bile herkes için farklıydı. Kimisi için paraydı bu anlam, kimisi için dünyayı dolaşmak, kimisi için çocuk sahip olmak, kimisi için ise âşık olmak, sevmek ve sevilmekti. Herkes mutlaka kendine göre bir anlam arıyor ve buluyordu. Eğer insanın hayatında kendisi için anlamlı bir şey yoksa o yaşamın da bir değeri olmuyordu."
Sayfa 509 - Ritim Plus Yayınları İstanbul Temmuz 2023Kitabı okudu
Anlamlı bir isme sahip olmak
Friede, Almancada barış demektir. Çok güzel bir isimdir, biliyor musunuz? Telaffuzu güçlüdür ve kim olsa isminin böyle bir içeriğe sahip olmasını ister. Anlamlı bir isme sahip olmak iyidir. Bazı ülkeler vardır ki, nitekim kimi kitaplar da bunu yazar, isim insanın kişiliğini belirler. Bu tür inançların doğruluğunu kanıtlama olanağına şu anda sahip olmasak da hiçbir şey bunların doğru olabileceğini düşünmemizi engelleyemez, öyle değil mi?
Sayfa 23 - EverestKitabı okudu
Çok Anlamlı
" Düşüncelerimi Göğe yükseltmeye çalıştığımda, karşımda beni mahkûm eden bir boşluk buluyorum; öyle ki düşüncelerim keskin bıçak gibi bana geri dönüp ruhumu yaralıyor. Sevgi... Bu söz bende hiçbir şey uyandırmıyor. Bana Tanrı'nın beni sevdiği söyleniyor; bununla birlikte,karanlık, soğuk ve boşluk gerçeği öylesine derin ki, hiçbir şey ruhuma dokunamıyor."
Sayfa 110Kitabı okudu
6 şubat geldi aklıma ki zaten unutmak ne mümkün...
...o geniş alanın açık bir yaraya benzeyen görünümü bugüne dek gördüğüm en dokunaklı şeylerden biriydi: Alanın kederli hali, yitip gidenleri öyle anlamlı ifade ediyordu ki, hiçbir anma töreni bunun ötesine geçemezdi.
Sayfa 290Kitabı okudu
Reklam
Binlerce yıldan beri ahlaki, estetik dinsel iddialarla, kör bir eğilimle, tutku ya da korkuyla dünyaya baktığımız ve mantıkdışı düşüncenin kötü alışkanlıklarında kendimizi tam anlamıyla sefahate kaptırdığımız için bu dünya yavaş yavaş tuhaf bir biçimde rengârenk, korkunç derin anlamlı, ruh dolu olmuş, renk kazanmıştır, ama bizler kolorist3 olmuşuzdur: İnsan anlağı, görünüşün görünmesini sağlamış ve yanlışa dayalı kendi temel kavrayışlarını şeylerin içine aktarmıştır. Geç, çok geç anımsar ve şimdi deneyim dünyası ve kendinde şey ona birbirinden öyle olağanüstü farklı ve ayrı görünürler ki, birinden diğerine çıkarımda bulunulmasını yadsır ya da tüyler ürpertici bir gizemlilikle, anlağımızdan kişisel istencimizden vazgeçmeye davet eder: Böylelikle özsel olana varmak için, özsel olmak için. Yine başkaları da bizim görünüşler dünyamızın tüm karakteristik özelliklerini, yani anlaksal yanılgılarla uydurulan ve bize miras bırakılan dünya tasarımını bir araya topladılar ve anlağı suçlu ilan etmek yerine, son derece tekinsiz bu gerçek dünya karakterinin nedeni olarak şeylerin özünü suçladılar ve varlıktan kurtuluşu vaaz ettiler.
"Ama, hiç unutmayalım,KADIN ERKEKLE KADIN OLUR. Bu, erkek için de doğrudur.ERKEK KADINLA ERKEK OLUR. Kadın, kendini kadın yapan erkeğe âşık olur. Erkek kendini erkek yapan kadına âşık olur. Olay öyle karmaşıktır ki, insanın kendi bile «Nedenböyle?»,Nasıl oluyor da?» sorusunun yanıtını bulamaz. «Ne buldu o kadında?» «O adamın nesine tutuldu, şaşıyorum.» Bu sözlerin hiçbir anlamı yoktur.Hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü, «olayın anlamı» iki kişinin arasındadır, çok özeldir. Binlerce anahtarın arasında bir tek anahtarın, binlerce kilit içinde bir tek kilide «uyması» gibi, bir insan başka bir insana «uymuştur. Onlar, «birbiri için anlamlı»dır. «Birbiri için anlamlı olmak.»Düşünüyorum da, aşkın tanımı bu olmalı diyorum.«Anlamlı olmak» yanında «fiziksel güzellik» öylesine yalınkat,öylesine basit, öylesine kaba kalıyor ki, eğer ticaret dünyası «anlamlı olma»nın endüstrisini kurabilseydi, moda dünyası belki de ortadan kalkardı.
Sayfa 147Kitabı okudu
Yaşlandıkça mendeburlaşan insanlar vardır hani. Mutsuzluklarının altında yatan sebep budur. Bir de bakar ki, yaşamında kendisi yok; içi bunu hisseder. Ona kızar, buna kızar ama aslında neye öfkelendiğini kendisi de bilmez. Avuçlarının arasından yaşanmadan akıp gitmiş, anlamsız, bomboş bir ömür... İşte öfkesinin kaynağı budur. Bazıları da vardır ki yaşlandıkça nur yüzlü olurlar. Öyle keyiflidirler ki... Onların da içi bilir; doya doya yaşanmış, anlamlı bir ömür sürmüşlerdir.
"Yaşam öyle çeşitli, öyle anlamlı ki, ya da öyle tekdüze, öyle boş ki, sözcükler yetersiz kalıyor."
Sayfa 5 - İstanbul: Çağdaş Yayınları, 1979.
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.