Klasik hikaye şöyle: Yerel yeniçeri ağası yahut da bölgede güçlü olan arazi sahibi Rüştü Bey, gayrimüslimlere zulmetmeye girişir. Ekstradan haraç talep eder. Yahut onların köprü bakıcılığı yapmasına izin vermez yahut onların vakfının kasasına el koyar yahut da kızlarından üç tanesini kaçırır vesaire. Gayrimüslimler vali beyden yardımın isterler.
Hafifçe başını salladı. “Evet, öyle yaptın” dedi. “Sen söndürdün. Yerde su vardı, bir de kova.” Kütüphaneci bunu inkâr etmedi. “Kitapların bu kadar kolay alev alacağını sanmazdım. Yoksa bir parça gazete mi aldılar veya katalog ya da eski bir dosya? Belli ki yanıcı bir şey almışlardı. Bütün o duman, korkunçtu. İçeri girdiğim anda boğulur gibi
Reklam
"Zaman neler düşlemedi şimdiye dek? En güzel yeri dize olan kılıcı düşledi. Bilgelik taslayabilen özdeyişi düşledi ve işledi. İnancı düşledi, korkunç Haçlı Seferleri'ni düşledi. Diyaloğu ve kuşkuyu keşfeden Grekleri düşledi. Kartaca'nın ateş ve tuzla yıkımını düşledi. Şu katı ve beceriksiz simgeyi, sözcüğü düşledi. Bir zamanlar
s. 353, 354 / Biri DüşlüyorKitabı okudu
Prometheus'un ateşi
"Epimetheus’un özensizliğinin aksine Prometheus tüm vaktini sadece tek bir canlıya ayırmıştı. İşi bittiğinde ortaya çıkan canlı müthiş gözüküyordu ama hiç tahmin etmediği bir sorunla karşılaşmıştı. Kardeşi Epimetheus, Zeus'un verdiği yeteneklerin tümünü kendi yaptığı canlılara dağıttığı için gereği hiçbir özellik kalmamıştı. Epimetheus’un sıradan hayvanlarına göre çok daha üstün olan bu canlının yeteneksiz kalması asla kabul edilemezdi. Bunun üzerine Prometheus inanılmaz bir şey yaptı ve sadece tanrılara ait olan ateşi çalarak, insan neden bu canlıya verdi. Bu durumu oldukça öfkelenen Zeus, Prometheus’u ağır bir şekilde cezalandırıldı. Kendisini bir kayaya bağlattı, bir kartal gelip her gün karaciğerini yedi ve karaciğer her gece yeniden büyüdüğü için bu döngü sürekli tekrarladı. Ölümsüz olan Prometheus bu büyük acıyı çağlar boyunca her gün yaşamak zorunda kaldı. Ödediği bedel çok büyüktü ama işe yaramıştı. Bugün bu salonda, bu konuşmaları yapmayı tümüyle bu ilk ateşe borçlu olduğumuzu asla unutmayın."
Sayfa 118 - Elma YayıneviKitabı okuyor
Atatürk ve İzmir
"Bilir misin çocuk dedi. 1905 yılının Şubat ayıydı. Ali ve Müfit ile beraber bizi Şam'a sürmüşlerdi. İstanbul'dan kalkan Nemse vapuruna binip Beyrut'a gitmek üzere yola çıkmıştık. Vapur yolcu almak üzere Punto'da (Alsancak - İzmir) mola verdi. Biz de vapurdan inip bir atlı araba tuttuk. İzmir'i ilk görüşüm o senedir. Arabayla şöyle sahil boyunca dolaştık. Hatta bir ara Pasaportta bir lokantaya oturmaya niyet ettik ancak vapuru kaçırırız diye cesaret edemedik. O zaman güzel İzmir'in en güzel yerleri hep yabancıların elindeydi. Ne mutluyum ki İzmir'i yeniden Türk kılmak bana nasip oldu. Kız kardeşi Selanik'i kaybettik ama İzmir bizim oldu."
Pupa Hava, fantastik öykü ( 1 Kısım )
Pupa Hava, fantastik öykü tarzında yazıldığı halde, temelde rahat okunan bir romandı. On yaşındaki bir kızın anlattığı bir öykü şeklinde kurgulanmıştı. Zor sözcükler olmadığı gibi, yalın bir ifadeyle, mantık oyunlarına kaçılmadan yazılmıştı. Uzun uzadıya açıklamalar da, muğlak ifadeler de yoktu. Öykü, baştan sona kız tarafından anlatılıyordu.
Reklam
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.