Postacı filmindeki boynu bükük şiir hırsızı postacı, şair Pablo Neruda’ya “Şiirler onları yazanlara ait değildir” der. “Onlara ihtiyaç duyanlara aittir.” Sahiden de öyledir.
Allah Teala'nın indirmek istediklerini indirdiği ve hiçbir seyi unutmadi her Müslüman'in kabulüdür. Ancak bu anlami Hz. Pevamber'i sadece postacı konumuna indirgediği onun görevini bununla kayıtlandırdığı değildir. Nitekim onun zamanında yaşanan her sorunun cevabının Kur’anda olmadiğ izahtan vårestedir. Ayrıca ayetlerde zikredilmeyen hususlarda kendilerine hareket alanı açanlar ve mübahlıktan bahsedenler, Son Elçi'yi nedense bundan mahrum bırakmaktadırlar. Hz. Pey gambere (sas) uygun görmedikleri sıfatı kendilerine gayet mü nasip görmektedirler.
Ve her gün kitaplar, dergiler alsanız. Postacı her gün mektup getirse
Sözgelimi bir resmi dairede
Fazlaca oyalansanız
Şöyle bir iki otobüs kaçırsanız üstüste, neden olmasın
Kaldı ki, hiçbir şey yapmasanız bile
Tuhaftır
Sanki herkes kuşkuyla bakacaktır yüzünüze.
Öğretmen Evi'nin banyosuncia sıcak su akmayan odaları "Bu mektup kime?" diyen postacı
Cumhuriyet satan gazeteci
Pariatmaya çalışırken beni düşündüğün donuk bakışlı çocuklar Bilirler mi, bilmeden hayatıma girdiklerini?
İç kulak, dış kulak; en önemlisi orta kulak elbette. Ortada çünkü. En kolay iltihaplanan. Demek ki arada kalanların hastalanması, arada kalmanın bedeli. Arabuluculuk da kötü o halde. Düzeltmen de hastalanır o zaman. Kurye de. Postacı da. Peygamber de hastalanabilir o zaman. 'Ne içinde olmak zamanın ne de büsbütün dışında': O orta en kötüsü.
Boşuna çalıyorsun
Postacı,
Boşuna çalıyorsun kapımı.
Artık benim değildir,
Üstünde ismim adresim yazılı mektuplar.
Git başkalarını mahzun et,
Bana hükmün geçmez artık.
Bir aşkım varsa bugün
Bahçemdeki çiçekleredir,
İnsanlara değil,
Boşuna çalıyorsun kapımı,
Postacı,
Boşuna çalıyorsun.
İstanbul ağrısı
kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine İstanbul'san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları
büyüteceğim
pançak pançak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler
balkondayım uzanmışım yumnuşum gözlerimi
aşağıda top tepiyor çocuklar çatıları onarıyor işçiler karpuzcunun sesi karpuz kokuyor
bir telefon durup durup çalıyor radyodaki şarkıdan birden usanıyorum
üşenmesem kapatsam da uyusam
postacı herhalde geçip gitmiştir
eriyip dağılmıştır herhalde bulut
o bulutun arasından geçmek isterdim
ankara'mı oralardan görmek isterdim
hep yerlerde dolaşmaktan usandım!
sonra çocuk kitapları sonra şiirler
sonra şimşek şimşek romanlar yazmak
oyunlar gülmeceler anılar yazmak
sevenlerle kucaklaşmak düşmanlarla bakışmak
yalnızlığı içki gibi bölmek
isterdim!
Sayfa 62 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu