Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eksik tek bir cümle dışında Anaksimandros'un hiçbir yazısı bize ulaşamadığı için, onun fikirlerini onu anlatan başkalarından öğreniyoruz. Aşağıda Anaksimandros'un yaşamın evrimi hakkındaki fikirleri üzerine elimize geçen bazı haberleri sıralıyorum: ︎Hippolytus: "Hayvanlar Güneş tarafından buharlaştırılan nemden türemişlerdir." ︎Aetius: "ilk hayvanlar nem içinde oluşmuşlardı ve dikenli kabukları vardı; büyüdükçe daha kuru olan karaya çıktılar ve bir defa kabukları çatlayınca kısa bir süre değişik bir şekilde yaşadılar." ︎Hippolytus: "Başlangıçta insan değişik bir hayvana, balığa benziyordu." Pseudo (Düzmece)-Plutarchus: "Balangıçta insan diğer cins bir canlıdan türemişti, çünkü diğer hayvan [yavruları] hemen kendi yiyeceklerini bulabilirler, yalnızca insan (yavrusu) uzun süre bakıma ihtiyaç gös­terir. Onun için, baştan beri insan olarak olmuş olsaydı asla hayatta kalamazdı. ︎Censorinus: "Bunlarda [balıklar veya balık benzeri hayvanlar] insanlar oluştu ve olgunluğa kadar cenin şeklinde korundu; en sonunda bu yaratıklar patladı ve kendi yiyeceklerini bulabilecek erkek ve kadınlar çıktı.
Sayfa 38 - İTÜ YayıneviKitabı okudu
The problem which troubled me at the time was neither, ‘When is a theory true?’ nor, ‘When is a theory acceptable?’ My problem was different. I wished to distinguish between science and pseudo-science; knowing very well that science often errs, and that pseudo-science may happen to stumble on the truth.
Reklam
Sorgulanmaksızın, başkasının fikirleri ile yaşanan hayat, kişinin kendisinin değil, başkasınındır ve bu hayat yaşanmamıştır. Bu hayata sahte anlamında” pseudo (sûd) hayat“denir ve bu hayat kişinin asaleten değil, başkası vasıtasıyla vekaleten yaşadığı hayattır.
Pseudo Longinos'a göre güzel kadınlar "gözlerin acısıdır." Kadınlar acı vererek güzeldir. Sarsıcı, yüzce güzellikler çelişki değildir. Acının negatifliği güzelliği derinleştirmektedir.
Sayfa 17 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Belki de dikkatimizi bu kaba "sahte cemaat" (pseudo-gemeinschaft) alanına yönelten suçluluk duygumuzdur, çünkü yaşamın hangi alanında olursa olsun, bir performans yoktur ki oyuncu ile seyirci arasındaki alışverişin benzersizliğini abartmak için kişisel çabaya ihtiyaç olmasın. Örneğin, sıcak ve içten tavırlarını bize ait bir ayrıcalıkmış gibi hissettiğimiz yakın bir arkadaşımızı kendi arkadaşlarından biriyle (özellikle de tanımadığımız biriyse) samimi şekilde konuşurken duyduğumuzda hafif bir burukluk duyarız. On dokuzuncu yüzyılda yazılmış bir Amerikan görgü rehberinde bu yönde çok açık bir ifade vardır: "Eğer birisine belli bir iltifatta bulunur veya nezaket gösterirseniz, aynı davranışı o kişinin huzurunda başka birine karşı göstermemelisiniz. Öreğin, eğer bir beyefendi evinize gelirse ve siz ona sıcaklık ve ilgiyle "kendisini gördüğünüze sevindiğinizi" söylerseniz, gördüğü ilgiden memnun kalacaktır ve büyük ihtimalle size teşekkür edecektir, ama sizin aynı şeyi yirmi kişiye daha söylediğinizi duyarsa, sadece nezaketinizin boş olduğunu görmekle kalmayacak, buna tabi tutulmaktan dolayı bir miktar hoşnutsuzluk da duyacaktır."
Sayfa 58 - Metis Yayınları - Çeviren: Barış Cezar - IV. Basım, 2021 • PerformanslarKitabı okuyacak
İsa, Pavlus, İnciller
1. yüzyıl sonları ile 2. yüzyıl başlarında yaşadığı ve Antakya'daki Hristiyan cemaatinin liderliğini yaptığı kabul edilen Ignatius, erken Hıristiyanlık tarihi açısından mühim bir şahsiyettir. Aslında lgnatius biraz karanlıkta kalmış birisidir. Bunun en önemli sebebi, lgnatius'un çok erken bir dönemde yaşamış olması nedeniyle kaynakların onu efsanevi bilgilerle karıştırarak sunması ve bunun da ötesinde onun ismi altında yazılmış birçok metin bulunmasıdır. Zira bu metinlerin birçoğu gerçekte Pseudo-'dur. Yani lgnatius tarafından yazılmamakla beraber sonraki yüzyıllarda kaleme alınıp onun ismine nispet edilmiş­lerdir.
Sayfa 632Kitabı okudu
Reklam
Slav (Slovene) adına ilk defa, eserini M. s. VI. yüzyılın başlarında yazan, Nazians'h Pseudo-Cesarios'un kitabında rastlanıyor.
Huntington'un öne sürdüğü medeniyetler çatışması büyük ölçüde gerçekleşti. Yani teknolojiye ve iletişim araçlarına rağmen, dünya global bir köy olmaktan çok, birbirini dinlemeyen, sürekli sürtüşme halinde ve kapalı feodal bölgeler gibi parçalandı. Yine internetin bir etkisi olarak insanlar bireyi ve kendini müthiş bir şekilde kutsadı. Kendisinde olmayan melekeleri var gibi gösterirken ve bu "var gibi göstermenin" geçici mutluğunu yaşarken, içten içe beceriksizliğinin ve ikiyüzlülüğünün acısını hissetmeye fakat bunu bastırmaya devam etti. Pseudo-karakterler açığa çıktı. Yani insan bir oyun konsolundaki avatar gibi istediği karaktere bürünebiliyordu. Ne kadar bunun gerçekliğine inanmak istese de sanal olan taraflarını bilen birey, gerçeklik algısının ve hakikatin bölünmüşlüğünü de eklemleyerek şizofrenik bir rahatsızlıkla karşı karşıya kaldı.
Özel'in Dinamizmi
"İslamcı camiada
İsmet Özel
İsmet Özel
kadar hareketli, sürekli bir dinamizm içinde başka bir isme daha rastlanmaz. Şiir resitalleri düzenler, korolar örgütler, dernekler kurar, dergilerin birini açar diğerini kapatır, sürekli eylem halinde bir canlılık, dinamizm sergiler. Entelektüel dinamizmi yok eden bürokratik ve muhafazakar mülkü koruma güdüsüne karşı dikkatlidir. Estetik ile politikanın birlikteliğini kurabilmiş “camianın” nadir örneklerinden biridir. Kültürel regresyon (vasatlaşma, zayıflama) ve politik dekadans (çöküş) içinde olan bizler için Özel’in politik netliği ve entelektüel derinliği hayatiyet derecesinde önemlidir. Girilen kültürel krizden Özelvari entelektüellerin çabalarıyla çıkılabilir, keşf-i kadimden sonra gösterişli bir kültürel dandizme (yapmacıklık) soyunan pseudo-entelektüellerle (sözde-entelektüellerle) değil." Hüseyin Etil
Reklam
Güzel hazzın ötesindedir. Pseudo Longinos’a göre güzel kadınlar “gözlerin acısıdır.” Kadınlar acı vererek güzeldir. Sarsıcı, yüzce güzellikler çelişki değildir. Acının negatifliği güzelliği derinleştirmektedir. Burada güzel, pürüzsüzden bambaşka bir şeydir.
PSYCHIC CONDITIONING - “Scotomization”
If we take, for example, the Church of Scientology, one can see that most of Dianetics put the bulk of responsibility for a thetan’s failures in life on his or her parents. Thus Ron Hubbard makes parents the true criminals 3 by making them the only people responsible for their child’s dissatisfaction with his or her life. The theory of the thetan actually reduces parents to being merely the instruments that produced the thetan. They are usually, however, seen as parasites, since they cut the “ideal person” from his or her true potential by “socializing” him. The majority of painful experiences in a Scientiologist’s life are blamed on his or her parents, particularly the mother: stress is placed on any abnormal behavior of the mother before the child’s birth, this conduct supposedly being the origin of the subject’s failures in life. The parents’ influence is therefore suppressed (and is considered an obstacle to the CC’s success in initiation) and eventually eliminated. Any opposition from them is considered the same as persecuting the Church. The emotional vacuum that results from this sends the subject to seek relations only within tthe Church of Scientology, thus allowing the creation of a substitute pseudo-family. However, the subject can progress if he manages to attract the members of his family into the Church: this is the theory of dissemination and planetary evangelization.
Sayfa 147Kitabı okudu
Siyasi iktidardan bir zat, kayırma / kollama usulü bir atamaya yönelik açıklamasında şunu dedi: "Vatandaşın algısı gerçeğin önündedir.' Yani diyor ki: 'Bir illüzyon gösterisi esnasında duyulara ve zihne inen kısmi felci, o placebo / pseudo sonucu gerçeğe tercih etmek zorundayız. Öyle bir matematiğe girildi ki, bilim etkisiz eleman, din yutan eleman artık bu çarpma işleminde. Güneşe 'yurda dön' çağrısı yapmak istiyorum.
Sayfa 103
Pseudo (Düzmece) - Plutarchus: ''Başlangıçta insan diğer cins bir canlıdan türemişti, çünkü diğer hayvan (yavruları) hemen kendi yiyeceklerini bulabilirler, yalnızca insan (yavrusu) uzun süre bakıma ihtiyaç gösterir. Onun için, baştan beri insan olarak olmuş olsaydı asla hayatta kalamazdı''
İTÜ Vakfı Yayınları
Anadolu dışında Türk İslam sanatına ait bilinen en erken minyatürler, büyük olasılıkla Zengiler'den I. Nureddin Arslan Şah'ın emriyle Musul'da yazılıp re­simlendirilen, Yunanlı yazar Johannes Grammatikos veya Pseudo Gale­ nos'un Kitab Al-Tiryak (Panzehirler Kitabı) adlı eseridir. Eser hekim Andro­ makos'un maceralarını anlatır. 12. yüzyıla ait iki kopyası vardır. Kitab Al-Tir­yak'ın Paris Milli Kütüphanesi'nde bulunan kopyasında 1199 tarihi verilir (M.S. 2964). Bu minyatürlerde saray ileri gelenleri, kadınlar tamamen Selçuk el sanatlarında rastlanan stilde canlandırılmıştır.
Sayfa 176
204 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.