“Varsın onlar beni de gelip geçenler gibi delilerden saysın;
Razıyım deliliğe, yeter ki cehalet, biz var olmaya devam ettikçe az biraz daha yerinde saysın.”
/Kenan Taban/
"Seninle tekrar görüşebilir miyiz?" diye sordu. Sesinde sevimli bir gerginlik vardı.
Gülümsedim. "Tabii."
"Yarın olur mu?"
"Sabırlı ol, çekirge," diye nasihat verdim. "Aşırı istekli görünmek istemezsin."
"Evet, zaten o yüzden yarın dedim," dedi. "Seni bu akşam yine görmek istiyorum ama tüm gece ve yarının büyük kısmını beklemeye razıyım." Gözlerimi devirdim. "Ciddiyim," dedi.
"Beni tanımıyorsun bile," dedim. Konsolda duran kitabı aldım. "Bunu bitirdiğimde seni arasam olmaz mı?"
"Ama cep telefonu numaram sende yok," dedi.
"Kitabın içine yazdığından şüpheleniyorum."
O şapşal gülümseme yüzüne yayılıverdi. "Bir de birbirimizi tanımıyoruz diyorsun."
Çocukluk bilyelerimi özler oldum.
Kasketi takıp kapşonu çekip.
Top peşinde koşar halimi.
Mahalle çocuklarında köktüğüm.
Bilyelerimi, tasolarımı, kağıtlarımı özler oldum.
Ve bir de bana baktığında.
Gözlerini gözlerime sabitlemeni özledim.
Söyle şimdi çocukluğum gelir mi geri?
Peki gelmezse geri çocukluğum.
Çocukluğumun mutluluğunu verir misin bana?
Sabitler misin gözlerini gözlerime?
Sen bak gözlerinle gözlerime.
Ben razıyım çocukluğumun gelmemesine.
(M.H.B)
Dünyanın en güzel şiirlerini yazarım ben,
şerhi sende vücud bulacaksa eğer.
Yarım adam olmaya da razıyım ben,
ayrı iki yarımdan bir tam olacaksak eğer.