Türklerin tarihi
Batı-Doğu ayrımını iyi görmemiz gerekiyor. Bu ayrım; ziraatta, devlet yapılanmasında, merkeziyetçi sistemde, vergilerin toplanmasında ve -en önemlisi- Roma İmparatorluğu'nun mirasının tevarüs ediliş şeklinde görülür.
Sayfa 183·Kitabı okuyor
Roma İmparatorluğu'nda, İS ikinci yüzyıldaki Apuleius'un altın çağında, Tanrıça, 'Pek çok ismi olan Tanrça' diye övülüyordu. Klasik mitlerde Aphrodite, Artemis, Demeter, Persephone, Athena, Hera, Hekate, Üç Güzeller [Kharis'ler], Dokuz Müz, Erinyeler vb. olarak boy gösterir. Mısır'da İsis, eski Babil'de İştar, Sümerlerde İnanna, batı Samileri arasında ise Astarte'dir. Hepsi aynı Tanrıça'dır ve farkına varılması gereken ilk şey, tam ve bütün bir tanrıça olduğu için bütün kültür sistemiyle bağlantılara sahip olduğudur. Daha sonraki dönemlerde bu bağlantılar tek tanrıçadan ayrıldı ve tek tek farklı tanrıçalara özgü kılındı.
Sayfa 63·Kitabı okuyor
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nun hemen hemen tüm Macaristan'ı, savaşı kazanan Avusturyalllara bırakmasına yol açan (1699) Karlofça Barışı, Müslümanların gözünde, tarihin akışına uygun düşmeyen bir
Çift Başlı Kartal
Roma Imparatorluğu'nun simgesi tek başlı kartaldı, Bizans Imparatoru Konstantin Palaeologos kendisinin Batı'daki Roma'dan ve Trabzon'daki Komnenoslardan farkını; Nova Roma oluşunu betimlemek için çift başlı kartal motifini kullandı. Konstantin'in kiliseye bu armaları temsil eden hediyeler yolladığı ve papazların da bu hediyeleri benimsediği görülüyor. Bu nedenle çift başlı kartal hem Bizans Imparatorluğu'nu hem de Fener Patrikhanesi'ni temsil eder. Kapadokya'da yaygın biçimde gördüğümüz bu motif, eğer evlerin giriş kapısı üstünde yer alıyorsa o evin Hıristiyan bir aileye ait olduğunu gösterirdi.
Hıristiyanlık
. 2. yüzyılın başlarında Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu'nda fazla önemi yoktu, çok fazla farkına varılmayan önemsiz bir külttü sadece. Buna rağmen 300 yıl içinde devamındaki tarih üzerinde derin sonuçları olan resmi bir devlet dinine dönüşecekti. Bu nasıl oldu? 4. yüzyılın başlarına kadar çok az şeyin değiştığı oldukça açık bir şekilde görülüyor . Hıristiyanlar küçük, içine ka-palı, nadiren kendi gruplarının dışından evlenen ve mümkün olduğunca dikkat çekmekten kaçınan bir cemaat gibi görünüyorlar. 251'de, Roma piskoposunun bir mektubuna göre, kentte sanki 150 kadar Hıristiyan rahip (bunların üçte biri cin çıkarıcıydı) ve toplam olarak 1500 kişilik, belki biraz daha kalabalık bir cemaat varmą gibi görünüyor. Bu, yaklaşk olarak 500.000 kişinin yaşadığı bir kentin nü fusu içinde küçücük bir orandır.
Çin hep bildiğiniz gibi
Çin de 161-162'de kuzeybatı eyaletlerindeki or-duda baş gösteren büyük bir salgına maruz kaldı. Bu salgın, bu tarihte Roma İmparatorluğu'nu etkileyen hastalıkla muhtemelen aynı olduğunu ve onun da Avrasya ticaret yolları üzerinden yayıldığını akla getirmektedir. Kısa bir süre sonra, 310 ile 322 arasında Çin'in neredeyse tamamı, birçok yerde belki de halkın üçte birinin öldüğü iki büyük salgının etkisi altında kaldı. Kısmen kesin olarak teşhis edilebilen bir hastalık hıyarcık vebası tüm Av rasya ölçeğindeki ilk salgına yol açtı. Bu salgının etkisi, daha sonra ortaya çı kan daha iyi bilinen salgına (800 yıl kadar sonraki "Kara Ölüm", 15.1) dikkat çekecek kadar benziyordu. Her ikisinde de muhtemelen nüfusun yaklaşık üçte biri öldü.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.