Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ruhun neş’esi kaçtı ve Ruh ülkesi Gamın idaresi altına girdi. Ruhun dostları tedbir kapısını açıp bu hale çare bulmayı düşündüler. Ferah «ben Hüsün adlı birisile eskiden dostum. Eger emredersen yardıma çağırayım» , Mehabbet «benim Aşk adlı bir tanışım var. Her hünerde mükemmeldir. Eger ihzarına ruhsat verirsen Gamdan tez kurtulursun» , Ümid «benim Akıl adlı birisile dostluğum vardır. Tam şimdi yardım edecek sırasıdır. Eger buyurursan fermanını iletip onu askerle getireyim» dedi. Ruh yalnızca Sıhhatle kalıp Gönül kalesinden gizlice kapı açarak o üç kişiye mektuplar verip Hüsün, Aşk ve Akla gönderdi.
en son inen âyet, haramlar ve ruhsat
ayrı not: En son inen ayettir. Dinin tamamlandığı konusunda güçlü bir delildir. Maide 3) <Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.>
Reklam
6.cilt
1383. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur'ân'dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. İsrailoğulları(nın ibretli kıssaları)ndan da haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Kim bile bile bana
Hüsn ü Âşk Hamd ana ki kıldı halka rahmet Tahmîdde acze verdi ruhsat ** Allah'a şükr olsun ki kullarına acıyıp, hamdetme konusunda âcizliğimize izin verdi.
Sayfa 53
Perdesizdir can tene, ten de cana, Lakin görme izni yok, hiç bir cana. Beden ruhtan, ruh bedenden gizli değildir. Lâkin herkesin ruhu görmesine müsaade, izin, ruhsat yoktur.
" Hızır ben sana ruhsat veririm, duâ ederim, gider büyük adam olursun, paşa, vezir olursun, ama sonra da gelip beni asarsın!.. "
Sayfa 22 - Halk Kitabevi Basım Yılı 2015
Reklam
6.cilt
1355. Ebû Hureyre ve Câbir radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu: "Harp hileden ibarettir." Buhârî, Cihad 157, Menâkıb 25, İstitâbe 6; Müslim, Cihâd 17, 18. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihad 92, Sünnet 28; Tirmizî, Cihad 5; İbni Mâce, Cihad 28 ... Harpte düşmana karşı hile yapmak, bütün İslâm âlimlerine göre câizdir. Harp esnasında nasıl imkân bulunursa öyle hîle yapılır. Bunun yolları ise bir bilgiyi gizlemek, bir gerçeği olduğundan farklı göstermek, konuştuğu bir sözden dönmek şeklinde olabilir. Bilindiği gibi yalan dinimizde en büyük haramlardan biridir. Fakat İslâm âlimlerinin tamamına göre yalanın câiz görüldüğü yerlerin başında savaş gelir. Şu kadar var ki, düşmana verilmiş olan sözü ve antlaşmayı bozmak câiz değildir. Harbin hile oluşu, karşıdakine zulmetmeyi, âdil olmayan tavır ve davranışlar sergilemeyi gerektirmediği gibi bunu meşrû da kılmaz. İslâm ordusunun sayısını gizlemek, azı çok göstermek, gidilecek yol hususunda düşmanı aldatmak, silâh miktarı konusunda yanlış bilgi vermek, ittifak ettiği toplulukları haber vermemek, ne zaman saldırıya geçeceğini söylememek ve benzeri davranışlar harp taktiklerinden sayılır ve câiz olan hileler sınıfına girer. Harbi kazanmada bunların önemi ve zarûri oluşu inkâr edilemez. Bu hususlarda yalana ruhsat verilmiş olması, Allah'ın İslâm ümmetine bahşettiği nimetlerdendir.
İnsan olduğumuzu anlamaya çalışıyorlar herhalde
Yine kadın ve erkek, kimi ziyaret, kimi seyretmek maksadıyla kalabalık halinde gelüp, hususa yemek yediğimizi görmeği pek isterler idi. ''Filan kimsenin kızı veya filanin karısıdır; yemek yidiginüze bakmağa izninizi rica eder.'' deyu haberler gelüp kimini def' edemeyüp nâçar ruhsat (izin) verirdik. Perhizleri vaktine rastladığı için kendileri yemek yemeyüp sofranın etrafını çevirüp seyrederlerdi. Anlar ise yemek seyretmeyi âdet edinmişler.
İSTANBUL - Sağlık Bakanlığı Müşteşar Yardımcısı Dr. Cihanser Erel, "Bürokrat, Türkiye'de ruhsat verme işini seviyor; denetleme işini pek sevmiyor. Böyle bir kültür gelişmiş" dedi.
5.cilt
1251.Mücîbetü'l-Bâhiliyye, babasından (veya amcasından) naklen, babasının Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e elçi olarak gidip memleketine döndüğünü, bir yıl sonra -hâli ve görünüşü oldukça değişmiş olarak- tekrar Hz.Peygamber'e gittiğini ve şöyle dediğini haber verdi: - Ey Allah'ın Resûlü! Beni tanıdınız mı?  Hz.
Reklam
Biliyor musunuz? dedi, bugün yazıma gelecekler. Eyvah! Ne yazacaklar? Muhtar seçimleri varmış, seçmenleri yazıyorlar. ( İyi: Evde bulunurum o halde. Ha-ha.) Alçak herifler! Ne yüzle oy isteyecekler? İnşaatların bu ruhsat işlerini böyle karıştırdıktan sonra, çökmekte olan temel çukurlarını hiç gözden geçirmedikten sonra...Dur, ben onlara gösteririm. Muhtar adayı da geliyor mu?Yok; bu, memurun işi.Gururla başını kaldırdı: Bizim patron, muhtar olacak galiba. Beter olsun!
Sayfa 77 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
5.cilt
1069. Kendisine Amr İbni Kays da denilen meşhur müezzin Abdullah İbni Ümmü Mektûm radıyallâhu anh : –Yâ Resûlallah! Muhakkak ki Medine’nin zehirli haşereleri ve yırtıcı hayvanları çoktur, dedi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: – “Hayye ‘ale’s-salâh, hayye ‘ale’l-felâh’ı işitiyor musun? Öyleyse mescide gel” buyurdu. Ebû Dâvûd, Salât 47.
Evvela Müslümanların ameli tercihlerinden ötürü birbirini kınamaması prensibi işletilmelidir. Dileyen hep azimet sınırında gezer, dileyen hep ruhsat sınırında gezer. Haddizatında Müslümanların fazlaca ihmal ettiği bir prensip vardır: Dinin kınamadığını kınamama. Rahmet dininin zahmet fıkhına dönüşmesi bu prensibin terki yüzündendir.
“Ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın” (Nisa Suresi 43).
Böylece Allah, sarhoşların ne söylediklerinden habersiz oldukları için namaz kılmalarını istemediğini bildirmiştir. Peki, ayık kafalıyken anlamını bilmediği ayetleri Kuran’dan okuyup ne dediğini bilmeyenlerin durumu bu sarhoşlarınkine benzememekte midir? Bunların namazlarında yerine getirmedikleri unsur olan “ne söylediğini bilmek” sarhoşların yerine getirmediği unsurla aynı değil midir? Kişinin ibadette söylediklerinin farkında olması bir ruhsat ve bir kolaylık olarak görülmemelidir. Kişinin söylediklerinin farkında olarak ibadet etmesi, kişinin Yaratıcısı ile gerekli bağı kurması için önemli bir şarttır. Kuran’da, 2-Bakara Suresi 45. ayette, sabırla ve namazla Allah’tan yardım dilemek geçer. Namazda söylediklerinin manasından habersiz olan kişi, kendi özel derdiyle ilgili özel duygularını nasıl dile getirip de Allah’tan yardım dileyecektir.
Huzeyfe b. Yemân (ra), Allah Resûlü'nün (sas) sırdaşıdır. Sevdiği bir hanımı var. Allah yolunda cihada gideceği zaman hanımıyla vedalaşır ve: "Ben şehadete gidiyorum. Umuyorum ki Allah bu sefer bana şehadeti nasip edecek. Eğer ben şehid olur da gelmezsem evlenebilirsin. Allah sana o konuda ruhsat vermiş, o ruhsatı kullan." derdi. Huzeyfe b. Yemân yine bir gün böyle diyerek evden çıkmış. Sonra aklına bir şey gelmiş, geri dönmüş ve şöyle demiş: "Böyle dedim gittim ama aklıma şöyle bir şey geliyor. Sen benden sonra evlensen benden daha fazla memnun olacağın bir eşin olsa cennette onunla olmak isteyeceksin ve benim yanıma gelmeyeceksin. Vallahi ben seni çok seviyorum. İstiyorum ki cennette de seninle beraber olayım. Bana söz ver. Benden sonra evlenme, Allah da cennette bizi birbirimize eş kılsın." Huzeyfe b. Yemân eşinden böyle söz alıyor ve cihad meydanına gidiyor.
1.258 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.