Sartre'ın 1965'te Tokyo ve Kyoto'da verdiği konferansların metinleştirilmiş hâli ve sonrasında bir gazeteye verdiği röportaj yer alıyor. Yıllar önce Varoluşçuluk adlı kitabını okumuştum, o da konferans metniydi. Sartre gerçekten çok iyi bir düşünür olduğu kadar iyi bir konuşmacı da. Kitapta aydın kimdir, aydının işlevi ve yazar, bir aydın mıdır? gibi konular işleniyor. Bunu yaparken ta 17. yüzyıl Fransa'sına kadar gidiyor. Filozofların mecburiyetle nasıl burjuvaziye çalıştığı ve 19. yüzyıldan beri burjuvazinin halkı nasıl kandırdığı anlatılıyor. Özellikle günümüz kitle iletişim araçlarıyla daha bir etkili hâle geliyor bu propagandalar. Aydının görevi her zaman için tetikte olmak ve sürekli olarak alt kesimlerin hakkını savunmak olmalı, diyor Sartre. Bu tür aydınlar pek bulunmaz. Tolstoy, Zweig ve Canetti okuduklarımdan aklıma gelenler. Ülkemize ise Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt ve Sabahattin Ali aklıma geliyor. Bu sadece yazarlara düşen bir görev değil, amatör entelektüeller olarak tüm okuyucuların görevi olmalı aslında. Edward Said de "Entelektüel" kitabında Sartre'a çok fazla gönderme yapıyordu. Özellikle geçen hafta ülkemizde yaşanan büyük acılara ve kayıplara sebep olan deprem felaketinin peşini bırakmamamız gerekiyor. Bu ülkeyi yönetenler, ülkemizin doğal bir gerçeği olan depreme karşı önlem almadılar, hatta 2018'de imar affı gibi cinayete sebep olan torba yasalarla ölümlerin 30 binlere çıkmasının baş sorumluları onlar. Bunun bilincinde olmak için çok fazla okumak, araştırmak ve üzerine düşünmek gerekiyor.