Oturdum ,
Sırf az önce beynime hücum eden düşünceleri
Daha iyi , daha derin
tekrar etraflıca düşünebilmek için.
Zaten en iyi bildiğim şey
düşünmek değil mi ?
Başka da bir bok bildiğim mi var ?
Bazen o kadar çok kızıyorum ki kendime
Her şeyi böylesine çok düşünmek zorunda mısın?
Ya da böylesine ince?
Hayır biliyorum elime güzel olan,
iyi
Benim için şimdiye kadar yaptığım en özel inceleme olacak bu, umarım yazmak istediklerimin çeyreğini olsun ifade edebilirim.
Leyla ile Mecnun hayatımda en önemsediğim şeylerden biri. Bir diziye bu kadar anlam yüklemek ne kadar mantıklı tartışılabilir. Ama sitede son zamanlarda denk geliyorum benden yaşça büyük kişilerin yorumlarına;
Bu aralar en çok düşündüğüm konulardan birisi bu oldu arkadaşlar.Biz Dünyalık mı yaşıyoruz, yoksa Ahiretlik mi diye? Bunun cevabı aslında çok basit : Çoğumuz dilde Ahiretlik yaşıyoruz.Gönülde ise Dünyalık.Neden mi böyle dedim? Önce iyiliklerimize bakalım.Yaptığımız iyiliğin büyüğü, küçüğü elbet olmaz.İyilik iyiliktir.Ama bir insana 50 liralık
YouTube kitap kanalımda en çok abartılan kitap olan Gece Yarısı Kütüphanesi kitabını yorumladım: ytbe.one/ADxRNdYqvDk
Spiritüel yolculuklar, evrenle kurulan derin bağlar, insanın sonsuzluğu... EYVAH! Yoksa bu kitap Simyacı vol2 mi?
İncelemeye başlamadan önce yine şunu söylemem gerek. Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık
Sen bilmezsin ama Oğuz Atay demişti, sevmek yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. İşte ben o büyük işe kalkıştım. Seni sevmek gibi büyük kocaman bir iş.. Yanımdayken; Gülümsemesine bakıp içinden “bu şimdi benim mi”diye çaktırmadan sevinmek, ya da aradan çok zaman geçer bazen bir kaç mevsim, bir kaç insan, bir kaç anı, bir kaç acı.. her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık bir zamanda, olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur. Sonra… Sonra bir şey olmaz. Çünkü hesap etmediğin bir kalbin vardır o ne ayların ne yılların geçmesine aldırış etmeden ilk gün gibi taptaze seviyordur.. Omuzdan öpmek, diye bir şey vardır. Yüküne ortağım der gibi. Hep yanındayım der gibi.. Öyle güzel. Eğer bu aşk değilse, ben sana daha önce kimsenin kimseye olmadığı bir şey oldum..
Sana hiç yazmadım ve şimdi çok zorlanıyorum. Bu dördüncü başlangıcım. İlkin sadece üç cümle yazabildim sana, sonrasında seni övdüğüm satırlar oldu, yırtıp attım o kağıdı da... Sen benim 13 yaşımın erkek kavramının en yücesi idin. Boyun o kadar uzundu ki, "baban kaç yaşında" dediklerinde, "90" dediğimi hiç unutmadım. Benimle
Sen bilmezsin ama Oğuz Atay demişti: sevmek yarıda kalan bir kitaba devam etmek kadar kolay değildi. İşte ben o büyük işe kalmıştım. Seni sevmek gibi büyük, kocaman bir iş. Yanımdayken gülümsemesine bakıp içimden; "Şimdi bu benim mi?" diye çaktırmadan sevinmek ya da aradan çok zaman geçer bazen bir kaç mevsim bir kaç insan bir kaç anı, bir kaç acı... Her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık zamanda olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur. Sonra bir şey olmaz. Çünkü hesap etmediğin bir kalbin vardır. O ne ayların ne yılların geçmesine aldırış etmeden ilk gün gibi taptaze seviyordur. Omuzdan öpmek diye bir şey vardır. Yüküne ortağım der gibi. Öyle güzel. Eğer bu aşk değilse, ben sana daha önce kimsenin kimseye olmadığı bir şey oldum...
YouTube kitap kanalımda Albert Camus'nün hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/-_X3xWwwAoA
Şu an hangi işi yapıyorsanız o işi derhal bırakın ve Camus'nün Mutlu Ölüm kitabını sipariş edip okuyun. Bakın okuduğum yüzlerce kitabın arasından çok çok az kitap için böyle pozitif
Bütün gün boş boş oturup saçma sapan şeylerden konuşuyorsunuz. Sonra da insanların size anlayış göstermesini bekliyorsunuz. Bence bu salaklıktan başka bir şey değil.
13 Eylül 2017 Çarşamba..."Karanlığı sevmiyorum. Çünkü hatırladığım ilk şey karanlık..." cümleleriyle başladı Shaula yolculuğum, 28 Eylül 2019 Cumartesi günü "Bu kitabın sayfalarını çevirerek, bu satıra kadar gelmiş olan sevgili okuyucu, en büyük teşekkürü sen hakediyorsun. Çünkü hayallerimizi paylaştık." cümleleriyle sona erdi.
Bir evliliğin başlaması için pek çok iyi ya da kötü neden olabilir. Ama hiçbiri, tecavüz kadar tuhaf bir başlangıç yaratamaz. Hele kız çocuğunun genital bölgesini, mikroplardan korumak işlevinde olan bir zarın kaybının, bir insanın yaşamını değiştirmesi kadar akıl dışı bir şeye zor rastlanır. Bu, evine girerken camı kıran hırsıza evin tapusunu vermek ve gönüllü hizmetçisi olmayı teklif etmek kadar mantığın iflasına işaret eder. Evlilik öncesi taraflar birbirini araştırır ve kötü bir özellik gördüğünde de bu evlilikten vazgeçer. Peki birinin tecavüzcü olduğunu bile bile evlenmenin amacı nedir? Bir barbarın tecavüzlerine evlilik içinde rahat rahat devam etmesi mi?
Diyelim ki şişmiş gözleri mosmor bir kadına soruyorsunuz: "Peki, neden seçtin kocanı?" O da şöyle bir cevap veriyor: "Çünkü o, bir tecavüzcü." Eğer bu söz saçmaysa, kızları tecavüzcüleri ile evlendirme anlayışı da bir o kadar saçma ve ahlaksızca. Bir zar değil ki kadın, bir birey ve değerini altı üstü bir zar belirleyemez. Öyle olsaydı, soğan kat kat zarlarıyla en değerli şey olurdu.
Demek Ulysses’i okumak istiyorsun sorusuna verilen cevap genelde kolay gelsin oluyor. Zor bir kitap Ulysses edebiyatla hafiften haşır neşir olan herkesin bildiği gibi. Eleştirmenler, okuyucular ya da bloglarında kitabı inceleyenler demiyor sadece bunu. Joyce’un kendisi profesörlerin yüzyıllarca ne demek istediğini tartışacaklarını iddia ediyor
Oldu, evet... Başardık. Alıntılarla Yaşıyorum YouTube kanalımda 100 BİN aboneye ulaştık! 🥳
4 yıl önce bir YouTube kanalı açtığımı ilk kez burada paylaşmıştım. Şimdi de 100 bine ulaşmamızı yine burada paylaşıyorum. Burası benim için çok değerli, sizler de benim için çok değerlisiniz. Siz olmasaydınız benim yazdıklarımın, çizdiklerimin, anlattıklarımın hiçbir değeri olmazdı.
Saçma sapan içeriklerle dolu sosyal medyada sadece kitaplar ve edebiyat hakkında içeriklerle bu sayıya ulaşmak benim için çok ama çok anlamlı. Hiç izlenmediğim için umutsuzluğa kapıldığım çok an oldu bugüne kadar. Fakat bu işin peşini hiç bırakmadan YouTube fidanımı sulamaya ve güneşini vermeye devam ettim.
2021'de kendi mesleğime başkaldırıp tamamen istifa ettim. Yönümü tamamen sizlere çevirdim. Kapkaranlık bir ormana girdiğimi biliyordum en başta. Bu ormanda yolumu aydınlatan fenerler sizler oldunuz. Şimdi de söylüyorum... Bu işin peşini hiç bırakmadan devam edeceğime ve önünüze daha nitelikli içerikler çıkaracağıma söz veriyorum. Her şey daha yeni başlıyor! 🤓
O yüzden en büyük teşekkürüm beni bugünlere kadar takip edip destekleyen, bıkmadan usanmadan içeriklerimi izleyip incelemelerimi okuyan sizleredir. İyi ki varsınız! ❤️
youtube.com/c/alintilarlayasiyorum
Lise yıllarım, abimin beni yönlendirdiği kitapları okumakla geçti.
Aziz Nesin de onlardan biridir. (Diğeri de yine çok değerli bir yazar. Onu başka bir incelemede anlatmak isterim.) Aziz Nesin'in kitaplarını kahkahalarla okurdum. Ama nereden bilirdim ki lisede beni güldüren adam, üniversitede ağlatacak. Evet ben Aziz Nesin diyince hep güldüm, ta ki