Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Belki yine gelirim...
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.
Uyandı. Gerçekten de serindi hava... Sağanak sanki elli ayaklı bir zorba kesilmişti...
Sayfa 204 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Reklam
sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim
Tenha bir aleve dönüştürdüm yüreğimi bir anda Tutuşturmak istedim beni böyle umarsız Bırakıp gittiğin bu zalim şehri Yakamadım; gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında Yorgun ve güzel bakıyordu gözlerime, ıslak ve kırgın En nazenin türleri açmıştı papatyaların Hatıralarınla virandı içim; kuşlar kanatıyordu gönlümü Simsiyah bulutlar geçiyordu göğümden Anlamak üzreydim Neron'un Roma'yı neden yaktığını Karanlık bir koridor açıldı önümde; anlayamadım Yenik düşmüş bir Napolyon kadar mutsuzdum aslında İntiharla buluşan Hitler kadar çaresiz Yakmak üzreydim ki bu şehri, hâtıraların Sağnak bir yağmur gibi boşandı üzerime
Sayfa 45
Aşkın nasıl yakıcı, nasıl vazgeçilmez, insanı mutluluktan çıldırtan bir duygu olduğunu bilmez değilim. Ama aşk kışın açan bir güneşe benzer ya da yazın sıcağında ansızın dökülüveren tatlı sağanağa. Ne kadar delice bir güzelliğe, yaşamı soluk soluğa yaşatan bir tutkuya sahip olsa da geçicidir. Nasıl ki kışın açan güneşin ömrü kısacıksa, nasıl ki yazın yağan sağanak toprağı bile doğru dürüst ıslatmadan kesiliverirse, aşk da birdenbire bitiverir. Böylesine geçici bir duygu için tanrılarını, kralını gücendirmenin anlamı yoktur. Sen sen ol, bu hastalıklı duygudan uzak dur.
Sayfa 240Kitabı okudu
Angel Clare şu sırada mensup olduğu sınıfın dışında bir hayat sürüyordu, bu muhakkak. Ne var ki, Tess bunun geçici olduğunu biliyordu. Büyük Petro'nun bir tersanede işçilik etmesi gibi bir şeydi bu da. İnek sağmak zorunda olduğu için inek sağmıyordu. Zengin, varlıklı bir mandıracı, toprak sahibi, çiftçi ya da hayvan yetiştiricisi olmak istediği için yapıyordu bunu. Öğrenimini tamamlayınca gidip Amerika'da ya da Avustralya'da yerleşecek, İbrahim Peygamber gibi koyun, sığır sürülerine, sayısız kadın, erkek hizmetkârlarına hükmedecekti.
Sayfa 166 - Amaç Temel Yayınları, 1987. Çeviri:Suna GülerKitabı okudu
Yeniyiz zannedende yeniye hiç yer yok, insan eski bir tekrar, eski bir ezber. İşte en son 19., 20. asır da geçti çığlık feryat. Mutsuz, menhus. Sisler, sağanak halinde izlenimler ve onların insanın üstünden durmayıp kayması ile bir görünüp bir kaybolması ile geçti.
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Unutma ki yalnız değilsin yüreklendiriyor seni aşk ve birdenbire boşanan bu çılgın sağanak Aşk ile sağanak hep aynı kokuyu taşıyacak hangi kentte bir gül koklasan Yolculuklar özetleyecek ömrünü Gülüşü ve hüznü sürükleyen büyü elinde bir gül olacak sevdiğinin
.عَنْ إِبْرَاهِيمَ النَّخَعِي قَالَ: كَانَ يُقَالُ: اقْرَؤُوا مِنَ اللَّيْلِ وَلَوْ حَلَبَ شَاةٍ. Tâbiîn muhaddis ve fakihlerinden İbrâhim en-Nehaî şöyle demiştir:Büyükler şöyle derdi: "Geceleyin bir koyunu sağacak kadar da olsa Kur'ân-ı Kerîm okuyun."
Sense iri gözlerini açınca bilmem yalan söyleyip söylemediğini Sanılır ki bakışların sağnak halinde kır çiçekleri yağdırır
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Aileyle vakit geçirmek gibi bir kavram yoktu, çünkü sürekli aileyle birlikteydiler. Çoğu zaman "aileyle vakit geçirmek dışarı çıkıp tarlada çalışmak ya da inek sağmak demekti".
Duygularının her birini hareket ve mimiklerle görünür kılma özelliğinin bu insana büyülü bir şekilde bahşedildiğini size daha önce de söyledim; ama hiçbir şey, yeryüzünde hiçbir şey çaresizliği, kendinden ümidi kesmişliği, daha hayattayken ölmüş olmayı bu hareketsizlik, şakır şakır yağan yağmurun altında bu durgun ve duygusuz duruş, ayağa kalkamayacak kadar, korunacak bir dam altı bulmak için birkaç adım atamayacak kadar yorgun olmak, kendi varlığına karşı bu olağandışı ilgisizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemezdi. Hiçbir heykeltıraş hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante, son ümitsizliğin jestlerini, kendini sağanak halinde yağan yağmura teslim etmiş, kendini korumak için parmağını bile oynatamayacak kadar kayıtsız ve yorgun olan bu yaşayan insan kadar güzel hissetmemi sağlayamazdı.
şu hayatta benim de bir yerim olduğuna inanmaya çalışmak, sağlak doğduğum halde sol elle yazmaya kalkışmak gibi
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.