Son zamanlara okuduğum en etkileyici kitap olduğunu söylersem, kesinlikle abartmış olmam. Kitabın türü korku değil; korkuyorsunuz. Kitabın türü dram değil; ağlıyorsunuz. Kitabı okuduğum an etkilendim ama bundan daha fazlası olacak. Hepsi birbirinden farklı olan her bir kitabı elime aldığımda aklıma bu hikâye tekrar tekrar gelecek ve yine
"Olmasaydı sonumuz böyle!"
Şiştt...
Sakin.
Spoiler falan vermedim.
Ama ne olur benden bu kitabı spoiler vermeden incelememi beklemeyin, yine de elimden geleni yapacağım. En son Martin Eden beni bu kadar yakmış, yıkmıştı. Ama Martin için üzülmüştüm o kitapta. Bu kitapta kime tutunduysam kaldı elimde.
Ağaca güvendim çürüdü. İnsana
Türkiye’nin en büyük kitap fuarı başladı. Milyonlarca kitapta %80'e varan Büyük İndirimleri sakın kaçırma.🤩
Hemen İncele: bkmkitap.com/turkiyenin-en-b...
Mistik eğilimleri olan saplantılı bir matematikçi bir gün rüyasında yüz
seksen sekiz sayısını görür. Ve rüyasının devamında küçük bir çocuk gülerek ona şöyle der:
“Bu sayının ne anlama geldiğini çevrendeki herkes bilecek ama sen bilmeyeceksin!”
Matematikçi uykudan uyanır uyanmaz bu sayının peşine düşer. Çünkü
onun inançlarına göre hiçbir
Bazı kitaplar vardır gerçekten hakkında çok konuşmaya gerek yoktur. “Al, oku” deyip geçeceksin, o depremi okuyunca okuyanın kendisi yaşayacak ama ben kendime not düşmek ve kitabı birilerinin radarına düşürmek için yine de yazacağım. Bitirdiğim günden beri inceleme yazmak için yanıp tutuşuyordum. Nihayet kendi çapımda yaptığım araştırmayı bitirip
Dostoyevski'nin Sibirya sürgünü sırasında kardeşine yazdığı mektuptan:
“Kur’an-ı yolla bana. Sonra Kant’tan, Hegel’den kitaplar yolla. Geleceğim bütün bu kitaplara bağlı… Şimdi romanlar dramlar yazacağım. Ama okuyacak daha çok, pek çok şeyim var. Beni unutma sakın.”
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Şimdi çay içmek için bir kafeye geldim de, oturacak tek boş yer burası vardı.
Fakat ona da kıyamadım, görevliye dedim "Bana bir tabure verirmisin, oraya oturacağım"
Dedi "Abi dur ben çıkartırım onu"
Dedim: Sakın!
Böyle birşey yaparsan ben çıkar giderim.
Görevliye dedim: Ona da benden bir kase süt.
Oturdum taburede içtim çayımı..
Zaten şu dünya da başımıza ne geliyorsa, içimize bırakılan vicdani tahayyülleri devre dışı bırakmamızdan gelmiyor mu?
Bir yazar 1861 yılında, sürgünde hapis olarak geçirdiği senelerin ardından bir kitap yazıyor; bense yazıldıktan 160 sene sonra bu eseri okuyup diyorum ki ''sen nasıl bir psikoloji içindesin, sen gerçek bir hastasın Dostoyevski''
Değerli arkadaşlar, kitabı gece 02.30'da bitirdim ve uyumak için yattığımda yarım saat kitabı düşündüğümü fark ettim ,