Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Daha gençsin, acılar yüzünden uykusuz kalmak için daha çok erken, korkma. Ama benim yaşıma gelince hayatta pişman olduğun şeyler varsa, sabahlara kadar yıldızları sayarak bekliyorsun. Sakın pişman olacağın bir şey yapma.
Sayfa 173 - yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
Seni sevdiği için ona minnet duyarak zamanını harcarsan asla düzgün bir ilişkin olmaz.
Reklam
“Senin imkanlarına sahip olamayan insanlara, sahip olduklarınla sakın gösteriş yapma. Onları incitmekte kalmazsın, kıskançlığa da itersin.”
"Ne yaptın Zeze, anlatır mısın?" "Sabahları erkenden kalkıp Serginho'nun evinin bahçesine uğruyorum. Bahçe kapısı kilitli değilse çabucak girip bir çiçek çalıyorum. Zaten orada o kadar çok çiçek var ki eksikliği fark edilmiyor." "Olabilir. Ama bu yaptığın doğru değil. Bir daha sakın böyle bir şey yapma. Hırsızlık olmasa da küçük bir 'aşırma' sayılır." " Hiç de değil, Dona Cecilya. Dünya Tanrı'nın değil mi? Dünyadaki her şey Tanrı'nın değil mi? Öyleyse çiçekler de Tanrı'nın..." Kurduğum mantık karşısında şaşırmıştı. "Başka türlü çiçek getiremezdim, öğretmenim. Evimizde çiçek bahçesi yok. Çiçek pahalı bir şey... Masanızdaki bardağın sürekli boş kalmasını istemedim. Zorlukla yutkundu. "Bu bardak asla boş kalmayacak Zeze. Ona her baktığımda dünyanın en güzel çiçeğini göreceğim. Bana bu çiçeği en iyi öğrencim verdiğini düşüneceğim...
Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yapma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersem bir gün, sakın kızma. Kızma çünkü; “gitmek huydur bizde!”
Sayfa 12 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Bana bunu söylemiş olsaydın bizim aramızda bir şey olmazdı. Bunu anlamıyor musun?" "Yapma, dün akşam senin de ihtiyacın vardı. Sakın bana keyif almadığını söyleme. Ve eğitim salonunda olanlar burada olanlarla kıyaslanamaz bile." "Neyin farklı olduğunu açıkla bakalım." Bana yaklaştı, gözleri keskindi. "Her şey farklıydı. İlk olarak, Mya'ya aşık değilim."
Sayfa 54 - Yabancı Yayınları
Sıkılmak bütün kötülüklerin anasıdır. Öylesine sakin ve durağan olan sıkıntının böyle harekete geçirici bir güce sahip olması şaşılacak şey. Sıkılmanın yarattığı etki bütünüyle sihirli bir şeydir, ne var ki çekiciliğin değil, iticiliğin getirdiği bir etki. [...] Bunun tarihi ta dünyanın başlangıcına dayanır. Tanrılar sıkıldılar, insanı yarattılar. Âdem yalnızlıktan sıkılınca Havva yaratıldı. O zamandan beri sıkıntı dünyaya girmiş ve nüfusa oranla artmıştır. Âdem tek başına sıkılıyordu: sonra Âdem’le Havva birlikte sıkıldılar; sonra Âdem’le Havva ve Habil’le Kabil en famille [ailecek] sıkıldılar; sonra dünya nüfusu arttı ve halklar en masse [kitleler halinde] sıkıldı. Kendilerini eğlendirmek için başı göğe değen bir kule yapma fikrine kapıldılar. Bu fikrin bizatihi kendisi kulenin boyunca sıkıcıydı ve sıkılmanın nasıl üste çıktığının korkunç bir deliliydi. Sonra uluslar, şimdi tıpkı insanların yurtdışına çıkmaları gibi, yeryüzüne dağıldılar, ama sıkılmaya devam ettiler. Bu sıkıntının yaratacağı sonuçları bir düşünün!
Sen sen ol söyleyeceğin sözün duyulmamasını istiyorsan söyleme! Yapacağın işin görülmemesini istiyorsan, sakın yapma! Kutlu Nebi 'sonradan pişman olup özür dileyeceğin sözü baştan söyleme.' buyururdu.
Sayfa 209Kitabı okudu
Her şeyden hevesimi aldım dediğim zamanlarımda hiç bil­mediğim heveslere meylettim hattı zatında. Ayıplama da beni, mümkünse anla, mümkün değilse salla! Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yap­ma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersem bir gün. Sakın kızma. Kızma çünkü; "gitmek huydur bizde!"
Reklam
1816 yılında, Baltimore kentindeki eski bir tapınağın duvarına kazılmış bu metın, şöyle diyor: Gürültü ve patırtının ortasında sükûnetle dolaş; Sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak, açıkça gerekmedikçe Herkesle dost olmaya çalış. Ama kimseye teslim olma. Telaşsız ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal
Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yapma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersem bir gün. Sakın kızma. Kızma çünkü; "gitmek huydur bizde!"
Sayfa 12
Hem ekonomik çöküşü hem de ekolojik felaketi aynı anda savuşturabilmeyi başarsak bile tüm bunlar bireylerin hayatında ciddi strese ve gerginliğe neden oluyor. Yüzlerce yıl süren ekonomik büyümenin ve bilimsel gelişmenin sonucunda, en azından gelişmiş ülkelerde, yaşamın sakin ve huzurlu olması gerekirdi. Eğer atalarımız elimizin altındaki araçların ve kaynakların bolluğundan haberdar olsaydı, sanki cennetteymişiz gibi bir huzurla, dertsiz tasasız yaşadığımızı düşünürlerdi. Ne var ki gerçekler çok farklı. Tüm başarılarımıza rağmen, sürekli daha da fazlasını yapma zorunluluğunu ve üretme baskısını omuzlarımızda hissediyoruz. Kendimizi, patronumuzu, kredilerimizi, hükümeti, eğitim sistemini suçluyoruz. Ne var ki bu aslında onların suçu değil. Tüm bunlar doğarken imzaladığımız modern sözleşmenin bir sonucu. (1)
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.