Birinin incinmişliğinden öpmek,ağlamaktan morarmış gözlerinin içine içine bakmak,kanayan ellerine,hırpalanmış yüreğine dokunmak,o yüreğin sancısını içinde hissetmek ne demek bilir misin? Kırmadan,acıtmadan,canını yakmadan iyileştirmek,güven vermek,kırılgan duygularını sarıp sarmalamak ne demek sen bilir misin?
Bilmezsin.
Bir kere olsun anlamaya çalıştın mı mesela,bir kere olsun sustuğum çığlıkları duymayı denedin mi? Çabaladın mı? Kendinden verdin mi hiç? Bir kereliğine de olsa almadan vermeyi geçirdin mi aklından?
Kaç soruda tamamlarım senden eksik kalanı bilmiyorum ben. Kaç cevap gerekir seninle tamam olmak için inan hiç bilmiyorum. Olabilir miyiz bilmiyorum. Hani soruların anlamsızlığını fark edince susar ya insan Mehmet?
Ben şimdi sana bağıra bağıra susuyorum.
"Lordlar ve vârisler, Daren?" diye sordum. "Bunu Kimse istemedi. Kimse Lord veya vâris olmaktan feragat etmek istemedi." Çünkü şimdi olacak olan buydu. Artık kim olduğumuzun ya da hangi krallıkta olduğumuzun bir önemi kalmamıştı. Artık herkes gerçek anlamda karşımıza dikilebilirdi. Ve başkaları Lord ve vâris olabilirdi.
Bir şey
Denizanalarının gözlerini çaldım
Sana bakmak için
Güneşi üçe böldüm
Al biri senin olsun
Yüzümde beş bıçak yarası var
Bir de sen vur
Barut kokusunu severim
Bir portakalı dilim dilim soy
Acıktım
Tut ki ben yoğum artık yeryüzünde
Tut ki bir marul yaprağıydım
Öldüm
-Ey Allah Resûlünün Halîfesi! Sana bakmak için tabip çağıralım mı?
Hazret-i Ebu Bekir tebessüm etti ve dedi:
-Tabip bana baktı,
-Ne dedi?
-Muhakkak ki, dilediğimi yaparım! dedi.
'Sana Bakmak' şiiriyle okumaya niyetlendiğim eseri de genel itibariyle beğendim. Bildiğimiz, aşina olduğumuz Yılmaz Erdoğan dizeleri... Kendi okumamdan ziyade kendi sesinden dinlemeyi daha çok seviyorum.
AnladımYılmaz Erdoğan · Sel Yayıncılık · 2009977 okunma
Geçmişte yaşanan hataların belkilerle telafisi mümkün değil...Belki öyle olmasaydı şöyle olsaydı demek yerine önüne bakmak gerekiyor...Seven sevdiğini nasipte varsa, duasında, dilinde isteye isteye eninde sonunda kavuşacaktır... Çıktığın yol vuslat yoluysa vuslatta kalbinde hep aynı kişi, dilinde aynı kişi varsa yollar bir yerde ayrılmamak üzere kolaylıkla kesişecektir. İmtihan bu bazen ayrılıklar da muhabbete tâbi oluyor... Kavuşmasa Züleyha kavuşmazdı Yusuf'una. Sevdiğin şeyi belkilerle sevemezsin hatasız kul da olmaz belkilerle araya iyice mesafe set çekmek yerine duayla istemeyi bil... Dua havada asılı kalmaz, elbet Rab duyar, elbet Rab onu sana en iyi şekilde verir. Dua Dua dua seven sevdiğini duasında yer verecek Allah'tan dileyecek kadar kalbiyle sevsin... Hergün her saat duanla heran sevdiğini Rabbinden iste ki ayrılıklar, mesafeler, engeller, şerler, dertler ne varsa kolaylıkla kalksın gitsin sevdiğin sana sen ona daimi kolaylıkla yakın olasın...İyi olanı, İnşirah vereni, hayırlı olanı kalbimize yakın, şer olanı, kötülük kokanı, haram olanı benden, ülkemden, dünyadan ebedî uzak eyle Ya Rabbel Âlemin.
Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz. İşin içine bir kere acıma girerse, ondan bir daha kurtulamamaktan korkuyoruz. (…) Yeni sözler, yeni yaşantılar bulacağımı sanıyordum. Bu acılar, yüreğimi paslandırmış oysa. Sevmek zor geliyor. Alışmamışım yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, hiçbir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum.
bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler
yarım dalgın ve kusurla geldim ben buraya
günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
kalıp sana baktım
kalıp sana bakmak oldu dünya
baharatları tek tek
zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
"Sevmek zor geliyor. Alışmamışım: yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, biz sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım."
Bazıları, başkalarının acısına uzaktan bakıp kederlenmekle iyi insan olunabileceğini sanıyor. Hatta sadece kendi iyiliğinin altını çizebilmek için üzüntüsünü ele güne duyurmaya çalışıyor. Oysa şunu iyice öğrendim ki, vicdandan en çok söz edenler, sadece başkalarının kurbanlarına üzülen katiller. Kabullenmek zor ama aslında, başkalarının acısına bakarken insanda kederden ziyade hodbin hisler uyanıyor. Savaş gazilerine bakmak feci bir duyguyla tanıştırıyor insanı: Şükretme duygusu. Duyguların en ikiyüzlü, en sefil olanı. Haline şükretmelerin en rezilcesi, başkalarının haliyle mukayese edilerek yapılanı... O zaman insan Yaradan’a, verdiği mutluluklar için değil, olsa olsa başkalarına verip kendinden esirgediği acılar için teşekkür ediyor. Sana şükürler olsun ki beni değil, onu seçmişsin diyor! Ve bunu ne zaman fark etse, mesela hastanedeki ölü çocuklara, onların ince ayak bileklerine bakarken, ruhunu derin bir utanç kaplıyor.