Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
288 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Prof. Dr. Ömer Faruk Harman, dinler tarihi özellikle yahudilik tarihi üzerine ihtisas yapmış önemli isimlerden biriydi. Pelin Çift ile çıkarmış olduğu Kudüs'ün Gizemli Tarihi ise dinler tarihi için önemli bir sayfa aralıyor. Kudüs denilince akla gelen 3 semavi din tarihi çok kritik bir yer tutuyor. Peki Kudüs neden bu kadar önemli? Kudüs;
Kudüs'ün Gizemli Tarihi
Kudüs'ün Gizemli TarihiPelin Çift · Destek Yayınları · 20161,222 okunma
48 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Fatih AKÇA, 4 Ocak 1984'te Afyon - Emirdağ'da doğdu. 6 yaşından beri Denizli'de ikâmet ediyor. Denizli Ticaret Meslek Lisesi mezunu. Özel bir şirkette muhasebe elamanı olarak çalışıyor. Şiirleri daha önce Akatalpa, Akkoy, Mühür, Bireylikler, Eliz Edebiyat, Denizsuyukasesi, Ortanca, Söğüt, Mavi Yeşil, Kanon 2010, Sincan İstasyonu, Şehir, Şiirden ve
Taşlar ve Avlular
Taşlar ve AvlularFatih Akça · Yasakmeyve Yayınları · 20154 okunma
Reklam
Türk ve Batı Evleri Mukayesesi..
O (Akif Emre), Mimar Sinan ve Turgut Cansever üzerinden hareketle, mabet, ev, sokak, şehir ekseninde hälá islám'in ameli yan larını ortaya koymaya çalışır. Kimi zaman bir ev üzerinden Batılı ev anlayışı ile İslâm ev anlayışını ortaya koyar, Kimi zaman mabet ve meydan üzerinden islám ve Batı şehir anlayışını mukayese eder. Mesela "Türkler evlerini yaramak için yaparlar. O yüksek duvarların arkasında gerçekten ya şadıkları kendi hayatları vardır. Batı'daki gibi başkalarına göstermek için ev yapmazlar" der.
Sayfa 27 - MuhitKitabı okudu
473 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
ANTİK ŞEHİRLER, DİNLER, TANRILAR ÜZERİNE BİR İNCELEME
Prof Dr. Cevdet Bayburtluoğlu’nun Arkeoloji kitabını bir sahafta bulduğumda onun bu kadar öğretici ve faydalı olacağını hiç düşünmemiştim. 2000-2500 yıl önce Herodotos’un Tarih, Ksenophon’un Anabasis, Strabon’un Coğrafyası’nda içinde insan yaşarken anlattıkları şehirlerin geçmişi ve bu günlerini okumak benim için büyüleyici ve çok
Arkeoloji
ArkeolojiCevdet Bayburtluoğlu · Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları · 19822 okunma
Orta Anadolu'nun ortasında, o başı dumanlı dağa sırtını vermiş, kadim zamanların başkenti. Kitaplara konu, sevdalara beşik, ayrılıklara yuva, hasretlere mabet olmuş bir şehir. Özgür açısından eski sevgili. Terk edilen, unutulan, tekrar dönülmeyen yahut dönülemeyen... Kök salmamak için, köksüz kalmak için, öksüz ve yetim yaşamak için terk edilmiş bir şehir. Binlerce yıldır aynı yerde abide gibi durduğu halde, yok sayılan, adı anılmayan, rüzgarı, karı, yağmuru, havası hatırlanmayan ama hep kalbi kanatan o şehir.
Romalilar ve Ikinci Yikim
Herodlu yıllar ayni zamanda Kudus'te Hz. Meryem ve ardindan Hz. Isa'nin zuhur yillaridir. Imran ailesinin beklenen bebeği Mesihi doğuracak olan Hz. Meryem mabede adanacak, Hz. Zekeriya'nin gözetiminde burada buyuyecektir. Ardindan. Hz. Isa'yi babasiz olarak dunyaya getirecek ve Hz. Isa'nin hayatının onemli bir kismi Kudüs'te gececektir.... Herod'un ölümü sonrasi sonrasi Romalilarla dengeler iyiden iyiye bozulmus ve çarpismalar baslamistir. O donemde Roma imparatorluğunun başinda Vespasyonus vardir. Ortadogudan gelen çarpisma haberlerine bir son vermenin zamani geldigini düşünerek oğlu Titus'u Kudus'e gonderir. Sehir tarihinin en buyuk saldirisi ile karsi karsiyadir. Titus yaptiklari ile kendisinden bes asir onceki saldiriyi aratmaz. Tarihler MS. 70 gostermektedir. Titus yagmasinda ikinci mabet de yerle bir edilir. Mabet ve nice ganimet Roma'ya tasinir. Bugun Titis'un bu yagmasinin izleri Roma da forum meydaninin devamindaki titus Taki uzerindeki kabartmalarda gorulmektedir. Titusun Kudus işgali Yahudilere buyuk zarar verse de yaptiklarindan geri durmayacak, sehir huzur ararken daha buyuk bir karmasanin icine dusecektir. Roma imparatoru Hadrian bu duruma son vermek için Ms 135 te Yahudiler icin buyuk surgun karari cikarir.
Sayfa 23 - timas
Reklam
Galleria Ataköy’de dükkanı olan biri, bir gazeteciyle görüşmesinde Galleria’yı Kabe’ye benzetmiş. Benzetme, gerçekten de çoğunluğun Galleria’yla neden ilişki kurduğunu açıklıyor. Galleria’ya gitmek için, bir yolculuk yapmak gerekiyor. Bu açıdan Galleria, örneğin Beşiktaş Pazarı gibi gidilen, Karaköy ya da Aksaray altgeçitlerindeki dükkanlar gibi geçerken girilen, Şişlideki pasajlar ya da Beyoğlu’ndaki dükkanlar gibi iş, sinema ya da tiyatro çıkışı uğranabilen bir yer değil, ancak “ziyaret edilebilen” bir yer. Ama aslında ne bir çarşı, ne de bir mabet. Geleneksel, tanıdık kavramların hiçbiri onu açıklamaya yetmiyor. Birçok açıdan bir mesire yerine, en çok da malların sergilendiği ve seyredildiği, metanın ziyaret edildiği bir fuara benziyor. Galleria, alışverişi şehir hayatının bir parçası olmaktan çıkarıp kendi başına bir amaç, malları kullanım değerleri bütünüyle silinmiş bir değişim değeri haline getirmekle kalmıyor, bakılanla kurulan ilişkiyi de önemli ölçüde değiştiriyor. İnsanlara kendi şehirlerinde turist olma imkanını veriyor; mekanla kurulabilecek tanışıklık ilişkisinin imkanlarını tümüyle ortadan kaldıracak.
Sayfa 33 - Metis YayıncılıkKitabı okudu
Ankara
"Roma, şan ve şevketinin içinde maddî hazlarla sarhoş, fütuhatlarını yaptı, müesseselerini kurdu, kanunlarını düzeltti. Kale, köprü, yol, su kemeri, mâbet, hamam, hipodrom, heykel ve bin türlü âbideyle yaşadığı zamanı, muharip alnını süsleyen çelenklerle beraber taşa toprağa tesbit etti. Aradan asırlar geçti. Bu mağrur muharip, yorulan sinirleri kanlı ve şehvetli oyunlarla uyuşturmaya çalışırken cihangir haritası, acemi avcı elinde kalmış bir kaplan postu gibi parçalanıp yırtıldı. Ankara şehri, imparatorluğun arazisinin yarısından fazlasıyla beraber büsbütün başka bir milletin eline geçti. Kadim medeniyetin eserleriyle örtülü toprakta yeni bir nizam çiçek açtı, küçük, mütevazı mâbetlerde başka bir Allah'a ibadet edilmeye, Ankara Kalesi'nin üstünde başka türlü hasretlerin türküleri söylenmeye başlandı."
Aziz Ocaklı'ya Çetin bir dağ yolunda senelerdir yürüyoruz. Hareket noktasından uzaklaştıkça, ufuk genişliyor ve rüzgâr artıyor. Eski mâbet, eski ümit aşağıda, ovalarda kaldı. Kenarında dolaştığımız uçurumların dibinden mâzinin lâfzı ve şekli kaybolan şikayet ve itiraz uğultusu geliyor. Aziz Ocaklı, Milletinin târihinden vazife aldın ve
Sayfa 1 - Kültür ve Turizm BakanlığıKitabı okudu
Roma, şan ve şevketinin içinde maddi hazlarla sarhoş, fütuhatlarını yaptı, müesseslerini kurdu, kanunlarını düzeltti. Kale, köprü, yol, su kemeri, mabet, hamam, hipodrom, heykel ve bin türlü abideyle yaşadığı zamanı, muharip alnını süsleyen çelenklerle beraber taşa toprağa tespit etti. Aradan asırlar geçti. Bu mağrur muharip, yorulan sinirleri kanlı ve şehvetli oyunlarla uyuşturmaya çalışırken cihangir haritası, acemi avcı elinde kalmış bir kaplan postu gibi paralanıp kaldı.
Reklam
1821 ile 1913 yılları arasında sürmüş menfur bir soykırım var ki, bizler bunu unutmayı tercih etmiş ve bundan hiçbir ders almamışız. 1821 yılında, 26 Mart ile Paskalya Pazarı arasında, özgürlük adına Yunanlı Hristiyanlar, 15 bin Yunanlı Müslümanı işkenceyle öldürü­yor ve mallarını yağmalayıp evlerini yakıyorlar. Yunanlı kahraman Kolokotronis, hiç vicdan azabı duymaksızın övünmüş; çünkü ceset­ler o kadar çokmuş ki, atının nalları, Atina'nın şehir kapısıyla sitadel arasında yere asla değmemiş. Peloponez'de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce Müslüman, etrafı çevrilerek kılıçtan geçiril­miş. Binlerce mabet ve cami yerle bir edilmiş; öyle ki, bugün artık Yunanistan'da ya bir ya da iki cami kalmış durumda.
Batı medeniyetinde şehirler Agora Sentriktir (Agora Center) yani büyük boş meydanlar vardır ve hayat orda festivaller, kültürel aktiviteler, eğlenceler, hatta gösterilerle şekil alır. Buna karşın İslam şehirleri Teo Sentriktir (Teo Center) yani merkezinde din ve mabet vardır. Büyük meydanlar yerine hayatın merkezine cami konmuş ve şehir hayatı onun etrafında şekillenmiştir. İslam şehrinde bütün yollar, şehrin kalbinde olan ve Kâbe'nin şubesi olan camilere çıkar.
Sayfa 21 - Doç. Dr. Selim Argun
Toplumlar, sadece bir dine inanmakla kalmamış, yaşamlarında da dini esas almışlardır. Din, sadece onların manevî, ahlâkî ve düşünsel hayatlarını değil, maddî ve ekonomik hayatlarını, hatta şehirlerinin mimarî yapılarını bile yüzde yüz etkilemiştir. Daha önce de söylediğim gibi antik şehirlerin çoğu, sembolik şehirler olup bir mabet etrafında kurulmuştur. Zamanla bu mabet, o şehir için bir sembol haline gelmiştir. Bu gün Eyfel kulesi Paris’in sembolü olduğu gibi, geçmişte de mabetler şehirler için bir semboldü.
Kudüs'e Sesleniş
Yüce Rabbim Kudüs'ten, göğe merdiven kurmuş, Ta ezelden bu şehir, peygamber yurdu olmuş. Sinesini bürümüş, güngörmüş nice mabet, Hakk'a buradan yürümüş, kutlu nebi Muhammed. Bir yanda taş duvarlar ve Süleyman Mabedi, Şu asılı duran taş, miracın alameti. İşte Mescid-i Aksâ, İslam'ın ilk kıblesi, İsa'nın mihrabıdır, Kıyamet Kilisesi. Kudüs şimdi pek mahzun, kederinden ağlıyor, Meryem'in beşiğinden, bebek kanı damlıyor. Demir zırhını giymiş, yine geliyor Calut, Karşısında bekliyor, elinde taşla Davut. Elbet bir gün bitecek, taş demir rekabeti, Mutlak mağlubiyettir, Calut'un akıbeti. Mahzun olma ey Kudüs, karanlık deliniyor, Korksun artık Ebrehe, ebabiller geliyor. Mehmet Teber
Sayfa 134
·
Puan vermedi
Dünya 1453'te Başladı!
“Latin külâhı görmektense Türk sarığını yeğleriz.” Konstantinopol, 1453 “Zulüm 1453’te başladı.” İstanbul, 2013 ….. Kızıl Elma simgesine adanan bir ömür. İnsan ruhlu şehirlerin yaşanmışlığı altında fark edilemeyen o manevi baskı, tüm kadim şehirlerin öz benliğinde hissedilir. Atina’dan, İskenderiye’ye, Semerkand'dan Eriha'ya, Şam’dan
Dünyanın İlk Günü 1453
Dünyanın İlk Günü 1453Beyazıt Akman · Kopernik Kitap · 20193,323 okunma
61 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.