Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bu Kabil kıssasına bambaşka bir açıdan da bakılabilir. Bize bu konuda öğretilenlerin çoğu kuşkusuz doğru ve gerçek şeyler; ne var ki öğretmenlerin yaptığından daha değişik biçimde ele alınabilir hepsi, o zaman bunların çok daha yerinde bir anlam kazandığı görülür. Örneğin bize öğretilen biçimiyle Kabil ve alnındaki nişan kıssası pek de
Yılbaşı Çavuşu.
"Çocukluğumun geçtiği küçük ilçemizde genel olarak mutlu bir yaşantımız vardı. Öyle ya; ülkemiz bir cihan savaşı geçirmişti, savaşta başarılı olmuş, düşmanları yurdumuzdan dışarı atmış, bağımsızlığımızı korumuştuk. Cihan Savaşından çıkalı hemen hemen 10-15 yıl geçmişti. Savaş bizleri yoksul ama gururlu bırakmıştı. Belki inanılmaz ama babası
Reklam
Yurdumuzda aydınlığa karşı güçlü bir direnme vardir. Bunlar, ortaya Atatürk gibi güçlü adamlar çıkınca sinsi sinsi yatıp uyur görünse de, buldukları ilk fırsatta başlarını delikle rinden çıkarırlar. Anlattım: Halkevleri'ni, Halkodalanı'nı öyle kolayca kapatıverdiler! Hele Köy Enstitüleri'ni... Rahmetli mail Hakkı Tonguç'u
Bir hikaye
KARACAOĞLAN’IN DÜNYAYA GELİP DE BAŞINA HAL GELDİĞİ YER Bir memlekette iki kardeş vardı. Bu iki kardeşin hiç evladı yoktu. Halleri müsait idi. Bir gün o iki kardeş birbirine dediler ki: — Bizim evladımız yok. Cenabı Allah’a yalvarsak da bize evlat verme’ m’ola? dediler. “Yarabbi, bize birer evlat ver,” dediler. “Zenginlik verme evlat ver. Sonra
Mustafa Kemal İzmire Geliyor! (‘Köpeğe havlama, haine kahpelik yapma denmez’)
Sağlığında dedemle çok sohbet ederdik. Son derece beyefendi bir insandı. Ölünceye dek ağzından tek kötü kelime duyan olmamıştı. Öyle ki; fırına ekmek almaya giderken bile tıraş olup kravatını takar, titizliği ile anneanneme adeta fenalıklar getirirdi. Dün onunla rüyamda konuştum!.. Önce biraz Atatürk’ten söz ettik..O’nu İzmir’e geldiğinde bir
yılbaşı
Mutlaka okuyun ❗okutun❗dostlar 👇🏻👇🏻👇🏻👇🏻👇🏻👇🏻👇🏻 Merhume Ayşe GÖNEN Hanımefendi’nin yazdığı aşağıdaki hikâye ÇINAR dergisinde 1998 yılında yayınlanmıştır. Yılbaşını en güzel anlatan ve mutlaka okunması gereken bir hikâye olduğunu düşünüyorum. Not: Bu hikâye yaşanmış gerçek bir hayat hikâyesidir. YILBAŞI ÇAVUŞU Çocukluğumun geçtiği küçük
Reklam
Yarım kalan hiç bir yolculuk yok bu yaşamda Bir birine karıştırılan hiçbir boyut yok 15 yaş nedir ki yılların sözde çizilen anlamında Ya bir duygu selidir aralıksız ya da Bir inanç fırtınasıdır yüreğin Dirence açılan gençlik boylarında Bir devrin sembolü diyorlar şimdi adına Toprağa ölüm düştükten sonra hiroşima'da Tüm bitkilerden önce
Eski silah arkadaşlarım da, bir akşam beni meyhanede yıllar sonra karşılarında görünce, önce sevinir gibi oldular. Masada biraz daha toparlanıp bana bir bir yer açtılar. Sonra hemen alıştılar varlığıma: Sanki terhis olmuşum da albayım, askere ilk gittiğim gün, filan meyhanede iki yıl sonra buluşalım diye verdiğim bir sözü tutuyorum. İşte o
Padişah Ve Câriyenin Aşkları
Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir. Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına sahipti. Padişah bir gün, hususi adamları ile av için hayvana binmiş giderken, ana yol üzerinde bir cariye gördü.. o cariyenin kölesi oldu. Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi ve o
YIL BAŞI ÇAVUŞU ( LÜTFEN SONUNA KADAR OKUYUN ) MUAZZAM BİR HİKAYE....
Çocukluğumun geçtiği küçük ilçemizde genel olarak mutlu bir yaşantımız vardı. Öyle ya; ülkemiz bir cihan savaşı geçirmişti, savaşta başarılı olmuş, düşmanları yurdumuzdan dışarı atmış, bağımsızlığımızı korumuştuk. Cihan Savaşından çıkalı hemen hemen 10-15 yıl geçmişti. Savaş bizleri yoksul ama gururlu bırakmıştı. Belki inanılmaz ama babası veya
Reklam
Eski silah arkadaşlarım da, bir akşam beni meyhanede yıllar sonra karşılarında görünce, önce sevinir gibi oldular. Masada biraz daha toparlanıp bana bir bir yer açtılar. Sonra hemen alıştılar varlığıma: Sanki terhis olmuşum da albayım, askere ilk gittiğim gün, filan meyhanede iki yıl sonra buluşalım diye verdiğim bir sözü tutuyorum. İşte o
Türkiye deyince, yüreklerini çıkarıp vermek isterler...
Kirov'un heykeli, Bakü'yü, yüksek bir tepeden, çok mağrur bir yüzle süzüyor veya gözetliyor gibiydi. Kaidesiyle birlikte 8- 10 metreye uzanan bir boyu vardı. Sırf konuşmuş olmak için sordum: -Kimindi bu heykel Murtaza kardeş? -Kirov'un! -Kirov Rus değil miydi? -Beli Rus'du. -Peki, ama bir Rus'un heykeli Baku'de ne
Muhasebe servisine geldiği zaman ağa, saat dokuz buçuğu gösteriyordu. Onun muhasebe servisine girişi her zamanki gibi merasimle başlarını kocaman kocaman defterlere indirmiş çalışan memurlar ayağa kalkmışlardı. Okumuş insanları huzuruna alıp, onlarla alay etmeğe, maaş verdiği memurlardan mutlak bir saygı görmeğe bayılırdı. İlle doktor,
40 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.