" Bizler hiç kimseyi sevmeyiz aslında. Bizim sevdiğimiz şey, karşımızdaki kişi hakkındaki fikirlerimizdir. Kendi düşüncelerimizi, kendi benliğimizi severiz biz. "
" Sokakta yürüyen insanlardan çok daha gerçek metaforlar vardır. Birçok kadından ve adamdan daha canlı yaşayan, kitapların içine sıkışmış imgeler vardır. "
"Kadınlar öyle mahluklardır ki, yüzlerinde değişen anlamları sözle anlatmaya çalışsan, hiçbir şey söyleyemezsin. Yalnız gözleri bile öylesine uçsuz bucaksız bir ülkedir ki, oraya giren adını bile unutur! Artık onu oradan hiç kimse geri getiremez."
Bu acı ölüm değildi, sersemlemiş bilincinde bocalayarak dolaşan düşünceydi. Ölüm acı vermezdi. Hayattı, hayatın sancısıydı bu feci, bu insanı yasa boğan his.
Kadın sevebileceği zaman sevmiyor, ancak tatmin edilmeyen arzulara üzülüyor, kırılan benliğini tamir etmek istiyor, kaybedilen fırsatlara yanıyor ve bunlar ona aşk çehresi altında görünüyordu.