Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün bu memlekette kibar yer yok, sevgilim, düşmanla­ra ırzlarını satanlar var. Biz de onların içine girecek değiliz. Sen olup bitenleri bilmiyorsun. Beni dinle ruhum, palavranın hiçbir çeşidinden hazzetmediğimi bilirsin! Sözlerimi sakın yanlış anla­ma! Bir vatan kaybetmek üzereyiz. Bu felakette öncelikle bizim gibi yaşayanların büyük suçluluğu var. Biz, bu toprakların ni­ metlerinden bol bol yararlanmışız! Sonra, bizi bolluk, zenginlik, sefihlik içinde yaşatanlara, bu uğurda asırlardır perişanlık çe­ kenlere karşı hiçbir zaman vazifemizi yapmamışız. Bir vatan kaybediyoruz, karıcığım, bunun anlamını kavrayamadığına emi­nim. lnşallah, kavramana da meydan kalmaz. Ben Hindistan'ı, Siyam'ı, Mısır'ı, yani sömürgeleri hep dolaştım. Oralarda, yabancı üniformasiyle dolu, salonları, sarayları gördüm. lngiltere'de tanıdığımız subaylardan hiçbirisi, sömürgelerinde gördüklerime benzemiyordu. Londra'da insan olan bir binbaşı, Hindistan'da hayvan haline gelmişti. Bugün, lstanbul'da, seni bunlardan biri­siyle konuşurken görmeye bile katlanamam. Biz burada kalaca­ ğız, karıcığım, bu kırmızı yün kazağınızla siz burada oturacaksı­ nız. Sonuna kadar boğuşulacak. .. Zafer kazanılacak. .. Kılığımızı, kıyafetimizi o zaman düşünürüz.
"Artık hayatı bırakmak, ölüme sığınmak gerekiyor. Bunun ne­ denlerini, şimdi, şu satırları yazarken tamamiyle açıklıyabilecek durumda değilim. Kafama üşüşen karanlık düşünceler arasında bunaldım. Kurtuluşu ölümde arayacağın. Aşk. .. Ölüm ... Ve mil­ liyetime dokunan yaralar... Bu akıl almaz yenilgi... Bir subay ar­ kadaşla aramızda geçen dünkü konuşma, daha başka nedenler, aylardır olgunlaşan bu ölüm kararım, apansız kolaylaştırdı. Bakı­ nız 'kolaylaştırdı' diyorum. Çünkü bu benim için yeni bir fi kir değildi. Zavallı Türkler düşman çizmelerinin altına düştükten sonra yaşamak bana önce zor gelmeğe başlamıştı. Sonra imkan­ sızlaştı. Arkadaşım, savaşta gösterdiğimiz atılganlığın, ölümü hi­ çe saymamızın aptallık olduğunu delilleriyle saydı döktü. Hiçbir yararlı ödev yapmadan ölüme teslim olduğum için sizden utanı­ yorum. Yaşamayı göze alan silah arkadaşlarımın benden daha güçlü olmalarını Tanndan dilerim. Ben daha fazla dayanamadım. Allah size de büyük işler görmeyi nasip etsin! Ruhum Türklerin mutluluğuna elbette katılacaktır. Fakat bunu bekleyip gözümle görmeye gücüm yetmedi. Çok acı çekiyorum. Bu ölüm kararma adım adım nasıl sürüklendiğimi ilişik defterde okuyacaksınız. Karmakarışık, kırık dökük yazdım. Siz anlarsınız. Beni bağışlayın aziz komutanım, elveda! Bahtsız yaveriniz Üstteğmen: M. Ali."
Reklam
Yüreğim Milletimin halinden kanlıdır. Böyle ce bir milletin, İslâm Milletinin düştüğü acı bölünme, cehalet, maddî ve mânevî batış hali beni tarif- siz sıkıntılara düşürür. Ama yine Allah'ın rahmeti gelir, beni ye'se düşmekten kurtarır.
Sayfa 17 - 16. BaskıKitabı okudu
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde uzun süre İçişleri Bakanlığı yapan isimlerden biri olan Diyarbakırlı Abdülkadir Aksu ile Urfalı İbrahim Halil Çelikin dostluğu, Risale ce maatinin iyi bir mensubu olarak bilinen babası Muzaffer Aksudan dolayı oldukça eskidir. Aksu'nun Gaziantep valiliği (1984-1987) döneminde bu dostluk pekişir. Mü- tedeyyin bir yapıya sahip olan Aksu ile Çelik, zaman zaman farklı partilerde siyaset yapsalar da her zaman bu dostluk çerçevesi içinde kaldılar. Dönemin başbakanı Turgut Özal'ın 1989 yılında Urfa'da yapacağı konuşma öncesi, Urfalıların, takdimci Erkan Zenger'in anons ettiği tüm bölge milletvekillerini yuhalaması üzerine, Başbakan bunun sebebini sorar. Milletvekilleri, belediye başkanı İbrahim Halil Çelik'i sebep olarak gösterip "Burada Çelik'i kollayanlar var" diyerek İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'yu işaret ederler. Aksu, Urfa milletvekillerine şunu söyler: "İktidar partisinin siz, şu kadar sayıdaki milletvekiline rağmen Çelik'e güç yet- tiremiyorsanız elini öpmeniz lazım!" Darbe sonrası, yeni Anayasa referandumu için Urfa'ya giden Kenan Evren, yaptığı konuşma esnasında başörtüsünün aleyhinde de sözler sarf edince Urfalılar meydanı terk eder. O sırada Halk Eğitimi Başkanı olan Çelik'in adının, olayın müsebbipleri arasında geçtiğini unutmayan Evren, yıllar sonra Çelik gözaltına alınınca İçişleri Bakanı Aksu'yu çağırır ve "Nereden çıktı bu Çelik? Neden açığa almıyorsun?" diye sorar. Aksu "Çelik zaten gözetim altında. Mahkemeye çıkacak. Mahkeme kararına beklemek lazım" der.
Sayfa 107Kitabı okudu
Dokunuş
Çünkü siz tek birinin sıcaklığının peşindeyseniz, ko­ ca dünya sarıp sarmalasa ne fa yda! Üşümekten kurtulamazsı­ nız. Psikoloji ve matematik bilimleri birbirine hiç benzemiyor. Kalple ilgili çıkarma işlemlerinde gidip komşudan bir onluk alamazsınız. Onun yerine tutar kendinizi sıfıra tamamlarsınız. Ben deöyle yaptım. Beni istemeyenleri ben hiç istemedim. Baş­ kaları kalbimi kıracağına, bizzat kendim parçalayıp, artık doğru vakti göstermeyen bir saat gibi cebimde taşımayı seçtim. Sevmenin ve dokunmanın ancak acı vereceğine inandım belki de. Böylece bir kirpinin hüzünlü merhametiyle kapandım içime. Zamanla iyice palazlanacak suçluluk da ağırlığını hissettirme­ ye aşağı yukarı aynı zamanlarda başladı galiba. Benim kendime karşı duyduğum suçluluk, benim başkalarına karşı duyduğum suçluluk, benim durup dinlenmeksizin, mütemadiyen duydu­ ğum suçluluk. .. Ve ruh yaşım, kemik yaşımın önüne geçti böyle­ ce. Büyümeden yaşlanmak diye bir şey var. Bazen sadece eksik kalmış bir dokunuşa bakar.
ENERJİ VE ŞİFA Neden Hastalık? Berrak Renk, D51902, St. Louis, MO. Soru: Hastalık denen şeyin neyle ilgili olduğunu bilmek istiyo­ rum. Hastalık hangi rolü oynar, neye hizmet eder? Grup: Farklı formları içinde hastalık daima bir amaca hizmet eder. Siz fiziksel bir bedenle başa çıkmaya çalışan ruhsal var­ lıklar olarak burada bulunuyorsunuz.
Reklam
ATLANTİS VE LEMURYA
Tektonik Tabakalar, Atlantis, Zümrüt Kent Kim Olduğunuzu Biliyor musunuz ? D020903, Atlanta, GA. Soru: Bize, Atlantis Kıtası'ndan söz eder misiniz? Grup: Binlerce yıl boyunca, gezegeninizin tektonik tabakaları hareket ederken, bazı yerlerde kırılmalar ve yeniden birleşme­ ler meydana gelmişti. Yaşadığınız bölge tektonik bir tabaka­ nın
AGLAR & YERÇEKİMİ
Yerçekimi Amor - Zümrüt Kent, D041402, Bemidji, MN. Soru: Yerçekimini neden yarattığımızı açıklayabilir misiniz? Grup: Yerçekimi sizin için garip bir şeydir, çünkü o normalde mevcut değildir. Yerçekimi, Oyununuzu gezegenin yüzeyinde oynamanızı sağlamış olan bir şeydir. Başlangıçta, siz eterik formdayken, yerçekimine ihtiyaç
Köylülerin Örgütlenmesi
Arkadaşlar! Bilirsiniz ki şimdiye kadar, birçok yerler elimizden gitti. Tuna Vilayeti, Bosna ne oldu? Oradaki ahalinin canlarını kurtarmak için mallarını bırakarak kaçtıklarını bilirsiniz. Bunlar ne oldu? Geldiler, bu yerlere sığındılar. Fakat, ekserisi aç çıplak. İşte şimdi bizim de başımıza bu belalar gelecek gibi görünüyor. Hükümetin
Ardavirafname
l] Bir kez daha Çînvâd köprüsüne geldim. [2] Orada kötülerin ruhlarını gördüm. Ölümlerinden sonraki ilk üç gecede48 onların ruhlarına öylesine talihsizlikler, acı olaylar ve kötü şeyler gösteril­ mişti ki, dünyada asla o kadar kötülük görmemiş ve o derece sıkın­ tı çekmemişlerdi. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e sordum: “Bu ruh hangi insanın
Reklam
Yüce Allâh; Adem Aleyhisselâmın bedenini Cennet'te yaratarak onu, dilediği kadar, kendi halinde bıraktığı sırada, Iblis, onun çevresinde dolaşmağa başlayıp içinin boş ve kendisine malik olamayacak bir biçimde yaratılmış olduğunu gördü ve anladı da "Ben, bunu kolayca yenebilir, ona, üstün gelebilirim!" dedi. Melekler, Ådem Aleyhisselâmın, Cennette yerde duran ruhsuz cesedini gördükleri zaman korktular. Onların arasında en çok korkan da, İblis (Şeytan) idi. İblis, cesedin yanından geçtikçe "Sen, muhakkak, büyük bir iş için yaratılmış sındır!" derdi. Ayağıyla, ona vurur ve vurdukca da, cesed, testi gibi ses çıkarırdı. "Her halde, sen, böyle testi gibi seslenmek için değilsin! Muhakkak yaratıldığın şey içinsin! Eğer ben senin üzerine musallat kılınacak, sataştırılacak olursam, muhakkak seni, helåk edeceğim! Eğer, sen, benim üzerime musallat kılınacak olursan, sana isyan edeceğim!" derdi İblis, Meleklere de; "Bu, size üstün tutulacak olursa, siz ne yaparsınız?" diye sordu. Melekler "Biz, Rabb'ımıza itaat ederiz!" dediler. Iblis ise, içinden "Vallåhi, bu, bana üstün tutulacak olursa, ona, isyan edeceğim!" dedi. Yüce Allah, Adem Aleyhisselâma, Ruh üfürdüğü zaman, Ruh, Onun cesedi- nin baş tarafından girdi ve cesedin her yerinde eseri ve kan, meydana geldi. Ådem Aleyhisselâm, aksırınca, Melekler, Ådem Aleyhisselâma: "Elhamdü lil- lah (Hamd olsun Allah'a!) de" dediler. Adem Aleyhisselâm da "Elhamdü lillah!" dedi. Başka rivayete göre: Ådem Aleyhisselâm, aksırınca, hamd etmesini, Ona, Yü- ce Allah ilham etti.
Hakk'ın Müdâfaası
...: Bir lise talebesi Malatya'da Ahmet Emin'i vuruyor. Birkaç damla kan akıyor. (Üstad böyle bir hâdiseye karşıdır. Onun silahı kalemidir, kelâmıdır. Burası herkese malum. Onların iki damla kanı, dünyaya bedeldir. Âlem-i İslâm'ın oluk oluk kanı akar dünyanın sesi çıkmaz, lakin onlardan iki damla kan, dünyayı ayağa kaldırmaya kafidir.) Ahmet Emin Yalman'dan iki damla kan akınca Üstad'ı tevkif ederler, " azmettirici sensin l, sen bu lisliyi tahrik ettin, o da gitti vurdu." derler. Üstad mahkemedeki o meşhur savunmasını yapar ve der ki; "Sokaktasınız, yürüyorsunuz, bir adam... Yanında da hanımı var... Karşıdan gelen bir delikanlı hanımına baktı. O da kıskançlıktan dolayı çekti silahını ve adamı vurdu. Bu katilin cebinde de Shakespeare'in Othello'sunu görseniz -ki kıskanmanın şaheseridir, kıskançlığı ve kıskançlığın neticesindeki intikamı onun gibi anlatan başka bir yapıt da yoktur- katilin ce jnde bu var diye, siz ey savcılar heyeti! Şimdi Londra savcılığına yazı yazacak, 'Shakespeare'i mezardan kaldırın buraya gönderin, bu katinin azmettiricisi odur.' mu diyeceksiniz?!." Yani biri kibrit üretiyor, sonra da diyor ki bunu insanların maslahatı için kullanın. Eğer birisi insanların maslahatına değil de, düşmanının evini yakmak için kullansa, siz yakanı mı yoksa kibrit fabrikasını mı cezlandıracaksınız? Adaletiniz varsa elbette yakanı... "Sonra her orkestrada bir tane şef olur. Peki benim davam neden 4 savcının nezaretinde görülür?"
Sayfa 171 - Hüküm KitapKitabı okudu
Mukayeseli Din isimli küçiük bir derginin editörlüğünü ya-pan bir dostum vardi. Bir gün komgusu bahçe duvarından sesle.nerek “Dini konularla ilgilendiğinizi duydum" demis ve serbestdüşünenlere has bir böbürlenmeyle eklemis: “Bu durumda sizeateist olduğumu söylemek isterim.” Bunun üzerine dostum, adamcağiza nezaketen Plato veyaPlotinus'u okuyup okumadığını sormuş. Okumadığını öğrenin-ce, sormaya devam etmis: “Belki de Aziz Augustine'i ve Aquinas'ıokudunuz.”“Hayır!” “O hâlde sizin tercihiniz Pascal olmalı, de-ğil mi?”“O zaman siz biraz daha ileri gidip Upanişadlar'ı okumuşolmalısınız.” Adam, “Hiçbirini duymadım” diye cevap vermiş.“Peki ya Kur'ân?” demiş dostum. “O da ne?” diye sormuş kom-şusu. Konuşma bir müddet bu şekilde devam ettikten sonra, dos-tum nihayet derin bir iç çekip “Siz ateist değil, cahilsiniz” demiş.
Sayfa 176Kitabı okudu
Başımıza Thomas Midgley'nin sardığı öteki belaya gelince ... Kloroflüorokar­ bonlar 1974'te Amerika Birleşik Devletleri'nde yasaklandı, ama onlar son dere­ ce dirençli, küçük şeytanlar olduklarından, bu tarihten önce ( deodorantlarınızla ve saç spreylerinizle mesela) atmosf e re salıverdiğiniz her bir CFC tanesinin siz ölüp gittikten sonra bile hala ortalıkta dolanacağına ve ozonu kemiriyor olacağı­ na kesin gözüyle bakabilirsiniz. Daha kötüsü, atmosfere her sene muazzam mik­ tarlarda CFC katmaya halen devam ediyoruz.
Dördüncü tur Bir sonraki (dördüncü) turda eterik bedenli Barhishad atalar, insanın ilk harika örneklerini A gezegenine getirirler. Yedi ırkın hepsini indirirler. Parlak ışımaları ve güzellikle riyle dikkatleri çeken Altıncı ve Yedinci ırka bakarak, gelece ğin gelişmiş ırkları ve turları hakkında bir fikre varabiliriz. 156 Annie Besant Bunu
151 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.