“İçine kapanık midyeler gibi, bir kaya parçasına sımsıkı yapışmışsınız. Siz derken, sizler demek istiyorum, sakın alınmayın; hatta biz demek istiyorum. Hayat acı ya da tatlı, doğal güzelliklerle doludur. Bunlara toplumsal güzellikleri de ekleyebilirsiniz. Güzellik derken valslerin çalındığı bir balo salonu düşünmüyorum. Bir insanı tanımak, geçici bir süre için de olsa onu sevmek, sevilmek, hatta ihanete bile uğramak…Bir çocuğun elinden tutmak, yaşlı bir kadın yolda karşıdan karşıya geçerken ona yardım etmek…Gecenin geç bir saatinde sokağa fırlayıp dondurma ya da köfte yemek…Yağmur da ıslanmak, kar altında yürümek… İnsan bunları tatmak için yaşar. Hep bu tat alma anını bekler ama hiçbir zaman gerçekleştiremez. Gerçekleştirme olasılığı zaman geçtikçe daha da azalır sonra can sıkıntısından baş belasından kurtulmak için her çareye başvurduğu kısır dönem gelir çatar. Pek uzun süren belki de ta ölünceye dek süren o kısır dönem… Politik bir bağlantısı olmayan herkes yalnızdır; güvensiz ve sanki işsiz güçsüz gibidir. Eğlenceyi seviyorsunuz değil mi? Eğlenirken toplumdaki, daha doğrusu evrendeki gerçek yerinizi bilememekten doğan beceriksizliğinizi, şaşkınlığınızı giderdiğinizi sanıyorsunuz da ondan.”
Sayfa 1 - Yapı Kredi Yayınları