Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Daha tecrübe edeceğiniz çok duygu var; ruhunuz uykuda; onu uyandıracak sarsıntı henüz gelmemiş. Siz bütün bir varoluşun sizin gençliğinizin geçtiği sakinlikte geçip gideceğini sanıyorsunuz. Gözleriniz kapalı ve kulaklarınız tıkalı yüzerken ırmağın yatağından fazla uzakta olmayan bir yerde, sulardan yükselen kayaları da görmüyorsunuz, onun dibinde kaynayan dalgaları da. Ama size söyleyeyim bir gün, kanalın içinde kayalık bir geçide gireceksiniz, burada hayat ırmağınızın bütün suları gürültü ve kargaşa içinde köpüren bir girdap olacak ve siz, ya sivri kayalıklara toslayıp atomlarınıza kadar parçalanacaksınız ya da yüksek bir dalga sizi daha sakin bir akıntının içine taşıyacak; şimdi bana olduğu gibi."
Benim hayatım sizinkinden farklı. Ben yavaş ölüyorum. Çok yavaş bir ölüm, siz onu hayat sanıyorsunuz.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Samed:
"Ben yavaş ölüyorum. Çok yavaş bir ölüm, siz onu hayat sanıyorsunuz."
Sayfa 113 - Doğan KitapKitabı okudu
"Niye böyle sıkıntı çekiyorlar ki? Sırf eğlence olsun diye birini alıp onu gerçekçi bir şekilde resmetmek de nesi? Üstelik hayat filan da yok, onu kavramak, içinde hissetmek yok. Avrupada hümanite denilen şey yok. Sırf kibir. Hırsızları, düşmüş kadınları sokakta yakalayıp hapse tıkar gibi resmediyorlar. Hikayelerinde görünmeyen gözyaşları da
Sayfa 38
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
_Eyy dünya denen çamurun üstünde yaşayan böcekler. Şehvetten kudurmuş besili rahiplerin, cübbeli ırz düşmanı namussuzların sizi nasıl kullandıklarını, masallarla nasıl uyutup mallarınızı yediklerini görün. _Ah! Sevgilim. Erdemli kadınlardan nefret ederim ben. Cici bir kız yalnızca skişmekle ilgilenmelidir. Küçük sürtük nasıl da boşalıyor! Anüsü
Reklam
Benim hayatım sizden farklı. Ben yavaş ölüyorum. Çok yavaş bir ölüm, siz onu hayat sanıyorsunuz.
"Toplumsal bir zorunluluk" demişti. Kendisini hemen ele veren bilgiçliğiyle, "İçine kapanık midyeler gibi, bir kaya parçasına sımsıkı yapışmışsınız. Siz derken, sizler demek istiyorum, sakın alınmayın; hatta biz demek istiyorum. Hayat acı ya da tatlı, doğal güzelliklerle doludur. Bunlara toplumsal güzellikleri de ekleyebilirsiniz. Güzellik derken valslerin çalındığı bir balo salonu düşünmüyorum. Bir insanı tanımak, geçici bir süre için de olsa onu sevmek, sevilmek, hatta ihanete bile uğramak... Bir çocuğun elinden tutmak, yaşlı bir kadın yolda karşıdan karşıya geçerken ona yardım etmek... Gecenin geç bir saatinde sokağa fırlayıp dondurmaya da köfte yemek... Yağmurda ıslanmak, kar altında yürümek... İnsan bunları tatmak için yaşar. Hep bu tat alma anını bekler. Ama hiç bir zaman gerçekleştiremez. Gerçekleştirme olasılığı zaman geçtikçe daha da azalır. Sonra can sıkıntısı denilen baş belasından kurtulmak için her careye başvurduğu kısır dönem gelir çatar. Pek uzun süren, belki de taa ölünceye dek süren o kısır dönem... Politik bir bağlantısı olmayan herkes yalnızdır; güvensiz ve sanki işsiz güçsüz gibidir. Eğlenceyi seviyorsunuz değil mi? Eğlenirken toplumdaki, daha doğrusu evrendeki gerçek yerinizi bilememekten doğan beceriksizliğinizi, şaşkınlığınızı giderdiğinizi sanıyorsunuz da ondan."
Oblomov
Düşünmek için, kalpsiz mi olmak gerekir sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen insana el uzatın, mahvolan bir insanla alay etmeyin, onun haline ağlayın. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın. 2 İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat. 3 Yalnız kendimden söz edişim bencilliğimden değil, sadece şundan: Ben uçurumun dibine yuvarlandığım zaman siz bir melek gibi yukarılarda kalacaksınız ve belki bana bir göz atmaya bile lüzum görmeyeceksiniz.
İKİ PRENSES Shawakis kentinde bir prens yaşıyordu; erkek, kadın, çocuk, herkes tarafından sevilmişti. Kırlardaki hayvanlar bile onu selamlamaya geliyordu. Ancak, karısı olan presesin onu sevmediği, hatta ondan nefret ettiği herkesin dilindeydi. Bir gün, komşu bir kentin prensesi Shawakis prensesini ziyarete geldi. Birlikte oturup konuştular; sohbet sırasında kocalarından konu açıldı. Shawakis prensesi tutkuyla söylendi; "Evliliğinizden bu yana yıllar geçmesine rağmen, eşiniz prensle birlikte mutlu olduğunuz için size imreniyorum. Bana gelince nefret ediyorum kocamdan. Bir tek bana ait değil, bundan dolayı da çok mutsuzum." Konuk prenses ona bakıp dedi ki: "Dostum, sizin kocanızı sevdiğiniz bir hakikat. Evet, ona doymak bilmeyen bir tutkuyla bağlısınız ve tabiri caizse, bir kadın için hayat, bir bahçe için bahar neyse odur. Ama siz bana ve kocama acıyın, çünkü bizim sessiz bir sabırla birbirimize katlanmaktan başka bir şey yaptığımız yok. Ancak, siz ve ötekiler, bunun mutluluk olduğunu sanıyorsunuz."
Reklam
Şaka ediyorum elbette baylar; şakalarımın oldukça tatsız kaçtığının da farkındayım, fakat söylediklerimin hepsini şaka diye alamazsınız. Belki dişlerimi gıcırdata gıcırdata latife ediyorum. Baylar, bazı sorular içimi kemirip duruyor; ne olur bana bunların çözümünü verin. Mesela siz insanı eski alışkanlıklarından vazgeçirmek, iradesini bilimle,
Kendinize gelin artık
“Bakışlarında akıl almaz bir ifade, belki de tüm diğer insanlardaki o çaresizlik gizliydi. Insanlar nasıl bu kadar cansız varlıklar olabiliyorlardı, nasıl bu kadar hayattan ve yaşamaktan uzak durabiliyorlardı? Kendinize gelin artık! İzlenecek onlarca film var, en güzel kitapları henüz okumadık çünkü henüz yazılmadı bile. O şar kıyı birileri senin
“İçine kapanık midyeler gibi, bir kaya parçasına sımsıkı yapışmışsınız. Siz derken, sizler demek istiyorum, sakın alınmayın; hatta biz demek istiyorum. Hayat acı ya da tatlı, doğal güzelliklerle doludur. Bunlara toplumsal güzellikleri de ekleyebilirsiniz. Güzellik derken valslerin çalındığı bir balo salonu düşünmüyorum. Bir insanı tanımak, geçici bir süre için de olsa onu sevmek, sevilmek, hatta ihanete bile uğramak…Bir çocuğun elinden tutmak, yaşlı bir kadın yolda karşıdan karşıya geçerken ona yardım etmek…Gecenin geç bir saatinde sokağa fırlayıp dondurma ya da köfte yemek…Yağmur da ıslanmak, kar altında yürümek… İnsan bunları tatmak için yaşar. Hep bu tat alma anını bekler ama hiçbir zaman gerçekleştiremez. Gerçekleştirme olasılığı zaman geçtikçe daha da azalır sonra can sıkıntısından baş belasından kurtulmak için her çareye başvurduğu kısır dönem gelir çatar. Pek uzun süren belki de ta ölünceye dek süren o kısır dönem… Politik bir bağlantısı olmayan herkes yalnızdır; güvensiz ve sanki işsiz güçsüz gibidir. Eğlenceyi seviyorsunuz değil mi? Eğlenirken toplumdaki, daha doğrusu evrendeki gerçek yerinizi bilememekten doğan beceriksizliğinizi, şaşkınlığınızı giderdiğinizi sanıyorsunuz da ondan.”
Sayfa 1 - Yapı Kredi Yayınları
"Benim hayatım sizinkinden farklı. Ben yavaş ölüyorum. Çok yavaş bir ölüm, siz onu hayat sanıyorsunuz."
Sayfa 113 - Doğan KitapKitabı okudu
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.