Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Balfour, Mısırlıların ya da "uğraştığımız diğer ırklar"ın, sömürge işgalinin kendilerine dokunan hayrını takdir ettiklerini, hatta anladıklarını gösterir hiçbir kanıt getirmez. Kaldı ki, Mısırlının kendi adına konuşmasına izin vermek aklından geçmez Balfour'un; çünkü, muhtemelen, sesini yükseltecek her Mısırlı, yabancı egemenliğinin yarattığı "sorunnları görmezden gelen iyi yerliden çok "sorun yaratmaya çalışan bir kışkırtıcı" olacaktır.
...hangi sömürge sömürenin, hangi köle sahibinin yanlışlarını tüm çıplaklığıyla dünyaya duyurabilmiş ki!
Sayfa 51 - Alfa KitapKitabı okudu
Reklam
Bildiğiniz gibi Türkiye, yarı sömürge ve yarı feodal bir ülkedir.
Haçlı-Avrupa sömürge projesinin başlangıcından bu yana siyasi sahnenin ön saflarında yer alan liderler, geçtiğimiz son yüzyıl içerisinde (1917-2017) siyasi ve askerî eylemlere öncelik vermişlerdir. Ancak toprağın özgürleştirilmesinin temel ve en önemli adımı olarak akılların özgürleştirilmesi ile bilimsel hazırlık meselesini sürekli göz ardı etmişlerdir. Hâlbuki çocuklarının ve gençlerinin zihinleri sömürgeci bir güç tarafın dan işgale uğramışken o ümmetin topraklarını özgürlüğe kavuşturması mümkün değildir.
Bunalım
19 yüzyıl ile 20 yüzyılda Şarkçıların sayısında ciddi bir artış oldu; Çünkü, bu arada, imgesel ve gerçek coğrafyanın erimi küçülmüş; Şark-Avrupa ilişkisi, piyasa, kaynak, sömürge arayışındaki önlenemez Avrupa yayılmacılığı tarafından belirlenmiş; Şarkiyatçılık bir araştırma söyleminden emperyal bir kuruma dönüşmekte kendi başkalaşımını tamamlamıştı.
Sayfa 109Kitabı okudu
Antik Roma ve modern sömürge sistemlerinin aksine İslamiyet köleleri belirli bir hukuki konuma yerleştirir ve köle sahibine haklar verdiği gibi yasaklar da koyar. Köle sahibi kölesine insanca davranmalıdır ve bu görevi yerine getiremezse bir kadı onu kölesini satmaya hatta azat etmeye zorlayabilir.
Sayfa 100
Reklam
Gubbe
Rönesans, temelinde iki eksiği taşıyordu. Bunlardan birincisi, her yeni oluşta bulunması gereken yeterli orijinal özün bulanmayışıydı. Yani yeni bir insan oluşmasındaki buyük yenilik sukuneti veya tazeliği Rönesans akmında bulunmuyordu. İkincisi, Rönesans'ın İslam'ı gereği gibi değerlendirmeyişiydi. İslam'a olan ilgisinin zayifligi, Rönesans akımının metafizik temelini zayıf bıraktığı gibi insana ve dünyaya sağlıklı bir bakıştan da onu mahrum etti. Bu ilahi ve insani öz yoksunluğunu insanlık bugüne kadar hissetmemişti. Çünkü: Avrupa uygarlık olarak ancak Avrupa sınırları içinde kalıyordu. Dışarı taşamıyordu. Dışarı taşışı sadece istila için oluyordu. Asya ve Afrika, Avrupa'yi bir uygarlik olarak değil, bir düşman, hatta kimi zaman tabii bir afet gibi idrak ediyordu. Fakat yirminci yüzyilda iki cihan savaşi Batıyı içten içe sarsınca, Bati'nın boyunduruğuna girmiş Asya ve Afrika ülkeleri ilk defa nefes alma imkanına kavuştular. İlk defa yeniden kendilerini bulma, kendilerine dönme ihtiyacını hissettiler. Bunun için de kendilerini ezen gücün ne olduğunu araştırma zorunluluğu karşısında kaldılar. Bir yandan bu ülkeler Batı'yı bir uygarlik olarak kabul etme eğilimini gösterirken, Batı da kendi içinde düştüğü onmaz çatışmalar yüzünden bugüne kadar sömürge olarak ezdiği ülkelere muhtaç duruma düşmüş olmanın azabıyla kıvranmakta.
Sayfa 18
Üniversitelerimizde Türkçe yerine İngilizce eğitim yapılması tam bir rezalettir bence . Yabancı diller elbette ki öğretilmelidir ; hem de çocuk küçükken ilk okulda başlayarak lise öğrenimi süresince devamlı öğretilmelidir . Şimdi birçok üniversitede yapıldığı gibi , bütün derslerin İngilizce verilmesinin , bunun " Globalleşme " denilen yutturmacanın doğal bir sonucu sayılmasının , sömürge olduğumuzu resmen kabul etmekten başka bir anlamı olamaz . Avrupa ülkeleri de globalleşiyor sözde . Gelgelelim , Fransa'da, Almanya'da İtalya'da , İspanya'da İngilizce eğitim yapan tek bir üniversite yok.
Sayfa 252 - YkyKitabı okudu
“Cava'dan Fas'a kadar ülkelerine hükmeden ve kaynaklarını denetim altında tutan Avrupalı güçlerin hegemonyasına boyun eğmeden nasıl Avrupalılaşabilirlerdi? Bağımsızlık savaşlarını İngilizlere, Fransızlara ya da Hollandalılara karşı vermişler ve ne zaman ülkeleri ekonomilerinin kilit sektörlerini denetim altına almaya kalksa, karşılarında Batılı petrol şirketlerini -ya da Mısır'da görüldüğü üzere, Süveyş Kanalı'ndaki Fransız-İngiliz Şirketi'ni- bulmuşlardı. Avrupa kıtasının doğusunda, hızlandırılmış sanayileşmeyi öven, "halkların dostluğu" sloganını haykıran ve sömürge güçlerine karşı sıkı bir direniş sergileyen güçlü bir blokun ortaya çıkışı, birçoklarına bu ikilemin çözümü olarak gözüktü.”
Sömürge insanı, az gelişmiş insan, bugün sözcüğün gezegen çapındaki anlamıyla siyasi hayvandır.
Reklam
İmparatorlukların sanatı sömürge ve milliyet işlemektir. Osmanlı İmparatorluğu, Trakya 'dan Erzurum 'a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi.
II. Meşrutiyet sonrasında...
O devre kadar yabancı sömürge ajanlarının tekerleğine çoktan oturmuş bulunan ''Türk olmayan'' unsurlar, etnik ayrılık fikirlerini o yabancı devletlerin garantisi altında çoktan işlemiş teşkilatlandırmış yabancı silahlarla Osmanlı'dan devlet koparma işini rayına koymuş ve birbirleriyle Türk'e karşı ittifak etmiş bulunuyorlardı.
O derme çatma laboratuvar, üzerine bir alay çanak, huni, imbik , süzgeç ve elek eklenmiş ilkel bir su borusundan, ince uzun boyunlu bir cam surahiden, simyacı taşının bir kopyasından ve çingenelerin çağdaş tanımlamalara uyarak yaptıkları üç kollu bir Yahudi Meryem imbiginin modelinden oluşuyordu. Melquiades , bunların yani sıra yedi gezegeni simgeleyen yedi maden parçası, altını iki katına çıkarmaya yarayan Musa ve Zosimo formüllerini ve simyacı taşını yapmanın yollarını gösterecek Büyük Öğreti'nin işlemlerini anlatan bir dizi not ve resim bıraktı .Altını iki katına çıkaracak formüllerin kolaylığına aklı yatan Jose Arcadio Buendia, sömürge altınlarını çıkarsın da , cıvayı bölüp çoğaltır gibi altınları da cogaltabilsin diye, Ursula'nin peşini haftalarca bırakmadı. Ursula , her zaman olduğu gibi, kocasının inadı karşısında pes etti. Jose Arcadio Buendia, üç sömürge altınını bir tavaya koydu, bakır talaşı, sarı zırnık, kükürt ve kurşunla karıştırdıktan sonra bunları bir tencere dolusu hintyagina atıp altından çok, bildiğimiz ağdaya benzer koyu ve yapışkan bir macun haline gelinceye kadar kaynattı. Ursula'nin o değerli baba mirası, tehlikeli ve umarsız damıtma işlemleriyle yedi gezegeni simgeleyen madenlerle eritilip simya civasi ve Kıbrıs goztasiyla karıştırıldıktan sonra turp yağı yokluğunda domuz yağıyla pisirilince, tencerenin dibine yapışmış koca bir parça yanmış domuz yagı kaldı geriye .
Kemalistlerin İngilizler ile mücadeleleri, aslında, Kürdistan'da daha fazla pay kapma mücadelesidir. Emperyalist ve sömürgeci bir mücadeledir.
Sayfa 22 - Alan Yayıncılık
192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
II. Dünya Savaşı üzerine okumalar yaparken ön plana çıkan birçok biyografi var. Tabii ki akla ilk gelen isimler Hitler, Roosvelt, Churcill, De Gaulle ve Stalin oluyor. Fakat Benito Mussolini de en az onlar kadar önem arz eden bir karakter. İtalya'nın savaştaki ağırlığını ve rolünü düşünecek olursak biraz geri planda kaldığını söyleyebiliriz.
Mussolini (Benito, Mussolini 1883-1945) İle Röportaj
Mussolini (Benito, Mussolini 1883-1945) İle RöportajEmil Ludwig · Dorlion Yayınları · 20222 okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.