Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Sen gözlerimi kamaştıran tüm ışığın kaynağısın Mila. Gündüz güneş, gece aysın. Bir yer aydınlıksa seni arıyorum, karanlıksa orada olmadığını biliyorum. Odaların kapısını her açtığında ışığı yakıyorsun ama ben her zaman, o odanın sen girdiğinde aydınlandığını biliyorum. Sen benim ışığımsın, aydınlığımdın, gece yarısı güneşimsin. Ve kendinden sonra ki en parlak şeye, seninle sahibim. Bu yüzden seninle hikâyemiz bir gece yarısı güneşinden kış güneşine uzanacak kadar sonsuz.” SON
Nora kendini düşündüğünde -ki son zamanlarda gitgide daha çok düşünmeye başlamıştı- ancak olmadığı şeyler aracılığıyla düşünebiliyordu. Olmayı beceremediği şeyler aracılığıyla. Olmayı beceremediği çok fazla şey vardı. Zihninde sürekli tekrarlanan pişmanlıklar. Yüzücü olup olimpiyatlara katılamadım. Buzul bilimci olamadım. Dan'in karısı olamadım. Anne olamadım. Labirentler'in vokalisti olamadım. Cidden iyi ve cidden mutlu biri olamadım.
Sayfa 30
Reklam
Maksatları kanaatimizce, bir yandan 80 yıldır sinsi bir şekilde tahrip etmeye çalıştıkları toplumun dinî hayatının geldiği noktayı test etmek, diğer yandan da henüz saflarına alamadıkları Müslümanların kafalarını bulandırmak. Son dönemde çıkartılan gündem maddelerine bakın, "Akşamdan şarap içen bir kimse sabaha oruç tutabilir mi?", "Oruçlu bir insan cinsel ilişki ile orucunu açabilir mi?", "Tavuktan kurban olabilir mi?", "Başı açık kadın namaz kılabilir mi?", "Başı açık kadın ve erkek karışık bir şekilde omuz omuza namaz kıla- bilir mi?", "Kur'ân'da başörtü var mı?" daha örnekleri çoğaltabiliriz. Bir örnek de Hürriyet Gazetesi vasıtası ile gündeme taşınmıştı.
Enes

Enes

@enesbir
·
28 Nisan 12:29
Yine Domuz Derisi Ve Domuz Kılı
Gün geçmiyor ki ülkemizde malum çevrelerce Müslümanları meşgul etmek, kafalarını bulandırmak için yeni bir gündem maddesi ortaya atılmasın...
Korkmaktan bıktık, üzgün olmaktan bıktık, bastırıldığımız hissinden bıktık, bıkmaktan bıktık. Eski günleri geri istiyoruz ama onları hatırlamıyoruz bile ve onları geleceğe bırakmak istiyoruz, birbirine zıt bir biçimde, son süratle. Sabır ve hoşgörü, gelişimin ilk kazazedeleri olur. Bu bilinmeyen bir şey değil. Kesinlikle değil. Bu hep böyleydi.
Son dönemin çocukları neden merhametsiz yetişiyor
Modem kapitalist narsist dünya, insanın ilişki ihtiyacını insan nesne ilişkisi üzerinden karşılamakta. Gençler beş duyuyu kullanmadan, ilişkiler geliştirmekte, kullan at ilişkisini gerçekleştirmekte. Canlı canlı ilişkisi, canlı cansız nesne ilişkisine döndü. Cansız nesne olunca duygusuzluk , sevgisizlik,hırs ve arzu hakim oldu. Ebebevynler çocuklarla ilgilerini onlara verdikleri nesneler aracılığıyla yürütür oldu. Oynamayan oyunlar verilmeyen sevgiler.... Ebebevynler de yalnizliklarini, ilişki ihtiyaçlarını nesneyle kurdukları ilişkiden alırken, çocuklar bunları örnek alıyor. Kapitalist Narsist modern dünya inanç ve kültürü yok edip hazla doldurdu. Mustafa Ulusoy'un Yakınlık kitabından derleme
Reklam
192 syf.
10/10 puan verdi
Yaşlı Ormanın Gizemi, ilk satırlarından itibaren sizi sarıp sarmalayan sıcacık bir öykü. Her yaştan okuyucuya hitap eden basit anlatım tarzıyla son derece akıcı ve kolayca okunan bir eser. Hikaye, Albay Sebastian Procolo’ya, içinde ormanların da bulunduğu geniş arazilerin, amcasından miras kalmasıyla başlıyor. Mirasın daha büyük bölümü ise Procolo’nun öksüz ve yetim kalan yeğeni Benveneturo’ya düşüyor. Albay’a kalan topraklar arasında, ister insan ister hayvan kılığına giren, asırlık ağaçları korumakla görevli cinlerin yaşadığı, esrarengiz ve gizemli yaşlı orman da yer alıyor. Yörede yıllardır var olan huzurlu ortam, kibirli ve sevgisiz albayın yaşlı ormandaki ağaçları kesmeye kalkışmasıyla; aynı zamanda açgözlülüğe ve hırsına yenik düşerek yeğeninin topraklarına da sahip olmak istemesiyle bozuluyor. Saflık, doğallık, çocukluk, masumiyet, adalet ve vicdanı simgeleyen Yaşlı Orman’ın, insani zaaflarına yenik düşen albay ile olan mücadelesinde ise birçok saklı mesaj var. Gerçek ve fantastik ögelerin bir arada harmanlandığı, okurken kendinizi o büyülü ormanda hissedeceğiniz kitabı çok sevdim. Özellikle olayların gidişatı ve her şeyin yerli yerine oturduğu vurucu finali ile… Herkese tavsiye ederim.
Yaşlı Ormanın Gizemi
Yaşlı Ormanın GizemiDino Buzzati · Timaş Yayınları · 2019304 okunma
III
Ey dinle, hayatın son sözü şudur ki sana Her mecnun yine de bir çöl bulur kendine
Bu sözde rahipler, bu sözde din adamları kadar az dindar insan olmadığı gibi, bu sözde keşişlere yani münzevilere her yerde rastgelinmektedir. Eğer bu kimselerin kendi gözlerinden bin türlü yolla durumlarının aşağılığını ve rezaletini saklamasaydım, dünya yüzünde onlardan daha sefil bir insan türü olur muydu? Her yerde korkunç hayvanlar gibi nefret edilen bu adamlara sırf rastgelmek fenaya yorulur; buna rağmen bunlar, olağanüstü kimselermiş gibi kendilerine hayrandırlar. En yüksek dindarlığın, en kaba cahillikten ibaret olduğuna inanan bu adamlar, okuma bile bilmemekle övünürler. Kiliselerinde ahmak bir tavırla anlattıkları mezmurları anırdıkları zaman, Allah'ın, meleklerin ve cennetteki bütün azizlerin onları dinlemekle büyük haz durduklarından pek emindirler. Aralarında bazıları vardır ki bunlar pislikleri ve sefaletleriyle gururlanarak, son derece büyük bir küstahlık ve yüzsüzlükle kapı kapı gezip sadaka dilenirler.
Kabalcı Yayınevi
"Şartlar ne olursa olsun, gülümseyeceksiniz! Gülümsemeye şartlandıracaksınız kendinizi..."
Reklam
Neyi birazcık ciddiye almaya kalksam ya bir gülme geldi hep ya da ağlama. Her iki durumda da son derece komik göründüğüm için de ciddiyet ve analiz gerektiren durumlarda hep başarısız oldum. Öyle öyle devirdim Dante'nin altını özenle çizdiği yaşı. Ne mutlu eveleyip gevelemeden konuşamayanlara!
Sayfa 17
Sona geldiğimi hissediyorum. Son. Sadece üç harf ama yüz binlerce kelimeden daha çok şey ifade ediyor değil mi?
Sayfa 182 - Epsilon YayıneviKitabı okuyor
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar
son;
- Uçurtmayı senin için yakalamamı ister misin? (Başını evet anlamında salladığını gördüm) - "Senin için bin tane olsa yakalarım,” dediğimi duydum.
80 syf.
8/10 puan verdi
Deli Bal
Deli Bal, Pelin Buzluk ile tanışma kitabımdı. Kitabın adından ötürü delice öyküler okumayı bekliyordum. Bu delice öyküleri biraz daha Mine Söğüt tarzı hayal etmiştim, delice bir tarz deyince nedense daha çok Mine Söğüt, Gamze Arslan havası arar oluyorum fakat Pelin Buzluk da kendince, daha farklı bir delilik formu yakalamış öykülerinde. Mine Söğüt bence en büyük deliliğini dilinden geçiriyor okuyucuya, Gamze Arslan' sa tuhaf kurgularıyla. Pelin Buzluk öyküleri ise dili oldukça sade, kurgularıysa Arslan misali çetrefilli olmaktan ziyade atmosferi alışılmadık, kendine has olduğu için okuyucuya o deliliğini akıtabiliyor. Kitap on tane öyküden oluşuyor. Bilim kurgu esintisi olan öyküleri de mevcut. Dediğim gibi öykülerin atmosferi oldukça farklı. Üç öykü dışında kalan öyküleri fazlaca beğenmiş olsam da Alâmetler Kitabı'ndaki gibi kurgularda bir havada kalmışlık vardı yine. Bu da okuyucunun öyküleri tam tekmil beğenmesini gölgeliyor bana göre. Özellikle "2.9 Saniye", "Kafes", "Aynanın Sonu" ve "Gecenin Elyazısı" en sevdiğim; "Refüj" ve "Sürek" öyküleriyse hoşlanmadıklarımdan oldu. Son olarak eklemek istediğim şey de Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri kazanan şimdiye dek okuduğum üç yazarın da (Sema Kaygusuz, Pelin Buzluk ve Gamze Arslan) kâh farklı kurgular kâh tuhaf atmosferler ile jüri karşısına çıkarak ödüle sahip olduklarını görmemdi. Böylelikle edebiyata özgün kalemler kazandırıyor olması yarışmanın, gözümdeki değerini arttırdı.
Deli Bal
Deli BalPelin Buzluk · Can Yayınları · 2014313 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.