Tercihlerimiz ya da bu tercihlere yönelik olan tutkumuz ve merakımız bizi çoğu zaman yanıltabilir. Ama yine de her şeye rağmen onca ihtimale karşı merakımız ve tutkularımız bizi içine hapseder, bir annenin evladına karşı olan özlemini ve sevgisini aşkına tercih etmesi, bu tercihin sonunda kaybettiklerine ya da hiç bir zaman kazandığını düşündüğü şeylerin var olmadığını anladığı an yaşadığı derin boşluklar...
Anna son derece çekici ve güzel bir kadındı, çoğu kadının ona hayranlıkla baktığı erkeklerin baştan çıktığı kadın, belki de her şey güzel ve hür olmakta değildi. Önemli olan o güzelliğin ve özgürlüğün içinde mutlu olabilmekteydi ama Anna bunlara sahip olsa bile mutluluğa sahip olamadı. Kuşkuları, özlemleri, istekleri ve acıları ona deli gibi acı çektirdi. Aşk güzel şeydi mutluluk vermeliydi ya da biz öyle olduğuna inanmak istedik, ihanetin olduğu yerde aşk temiz kalabilir miydi, yoksa kirlenmiş paslanmış ucuz bir duyguya mı dönüşürdü? Daha bir çok soru ve kayboluş ile birlikte doğru olduğunu düşündüğü şekilde sonsuza denk kayboldu. Peki ya tercihleri farklı yönde olsaydı ne olabilirdi? çözüm sonsuzluğa gitmekte miydi?
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201938,3bin okunma
"Bu romanı büyük bestekârımız Eyyubi Bekir Ağa'nın ruhuna ithaf ediyorum" AHT
Mahur Türk müziği makamlarının en önemlilerinden biri, Tanpınar'ın romanlarında Ebubekir Ağa'nın, Dede Efendi'nin ve Neşati'nin mahur besteleri geçiyor.
“Gittin amma ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı
Spoiler!
Bu kitap sen sevdiğim kitaplardan biri olan Acı Çikolata'nın devam niteliğinde. Hikayelerin devamı olmasa da Acı Çikolata önceden okunursa daha iyi anlaşılır. Onun dışında çok bağlantısı olduğu söylenemez. Çünkü bu kitapta Tita'nın dönemi değil, günümüz anlatılıyor ve artık Tita'nın büyük büyük teyze olduğunu torununun
Belki, belki bu mektubu aldığında beni çağıracaksın ve ilk defa sana sadık olmayacağım, çünkü ölüm uykusunda seni duymayacağım. Sana ne bir resim, ne de bir obje bırakacağım, tıpkı senin bana hiçbir şey bırakmadığın gibi, çünkü beni asla tanımayacaksın. Yaşarken kaderim böyleydi, ölürken de böyle olacak. Son saatlerimde seni çağırmayacağım; adımı ve neye benzediğimi bilmeden göçüp gideceğim bu dünyadan. İçim rahat ölüyorum çünkü senin için ölüm hâlâ çok uzak. Ölümüm sana acı verecek olsaydı o zaman ölmezdim.
#okudumbitti
10/10
Sayfa sayısı:285
Kang Yi-eul Gizli Bahçe
Dünyaca ünlü Kore dramasi olan secret garden'la geldim.Okumasi oldukça keyifliydi bu tarz romantik komedi sevenlere tavsiye ederim.Dizisini sevdiyseniz bu kitabınida çok seveceksiniz.
"Tanrı kesinlikle kadın olmalı.Bu yüzden beni yarattı."
"Parasız tipsiz bir erkeği afftetsem bile yumruğu yavaş bir erkek affetmem."
🪻Anlamsız güneşli bir gün,kalbime doğru yol alan birisi var.Bir şansım olsun istiyorum ,hayatıma anlam katan güzel bir kadın,sen buralara yanlışlıkla gelmiş olmalısın...
🪻Alice Harikalar Diyarında sendromu .Bu bir akıl hastalığı .Bir dürbünün yanlış tarafından bakıyormuşum gibi, bir peri masalında yasiyormus gibi ...İlginç ve acı veren bir sendrom.Bu sendroma yakalandığıma eminim .Yoksa neden , bu sıradan kızla yaşadığım her an masal gibi geliyor?
.
.
.
Düşünseniz ya ruhlariniz yer değiştiriyor ne yapardınız? Önceden fark edemedikleri ancak ruhları yer değiştirdikten sonra farkettikleri durum.Bir sabah uyaniyorlar kendi vücutları kendilerinin değil.Macera asıl burada başlıyor.Vucutlarini geri almak için girdikleri şekiller aşk kokan bir hikaye sizi bekliyor .
Gizli BahçeKang Yi-eul · Olimpos Yayınları · 2016606 okunma
King'in en sevdiğim romanı. Ölüm ve sonrası teması hem gerilim dolu hem de bi o kadar duygu yüklü işlenmiş. Ölümün ne kadar acı verici bir son olursa olsun insanın karşısında boyun eğmesi gerektiğine dair çok güzel aforizmalara sahip bir kitap. Sevdiğin bir insanı kaybetmenin acısının ölüme bile meydan okuyacak kadar şiddetli olması ve bu yolda atılmaması gereken adımlar atmanın nelere yol açabileceğini işleyen karamsar bir King efsanesi. Ayrıca kitapta Kızılderili efsaneleri ile ilgili anlatılanlar kitaba mistik bir hava katarak okuma zevkini artıyor. Karanlık bir hikayeyi böylesi mükemmel bir kurguyla ancak Stephen King gibi usta bir yazar anlatabilirdi.
Kitap korku/gerilim kategorisinde yer almasına rağmen bende en çok hissettirdiği duygu ise hüzün oldu..
Hayvan MezarlığıStephen King · Altın Kitaplar · 201911,6bin okunma
Korku, acı ya da heyecan gibi duyguların tetiklediği bazı durumlar vardır. Zaman durur, etraftaki her şey, hatta dünya durur. Tüm bu durgunluğun içinde belki de çok kısa süre sonra varlığı sonlanacağı için dehşete düşen zihin ise olağanüstü bir hızda çalışmaya başlar...
.
.
Ödenebilecek bedel zaten ödendi. Sanılmasın ki artık alevden korkar
Zamanında bir şair “yorgunum bir gülü devşirmekten görseniz artık yüzüm bozulan bir çiçektir” diyordu devşirmekten kastının toplamak olduğunu ama toplamaktan kastının bir çiceği değil bir ruhu toparlamak olduğunu ve o ruhun da kendi ruhu olduğunu düşünüyorum kendini toplamaya yorgun olmak bu kadar güzel anlatılır,güçlü olmak zorunda mıyız yada hep mutlu olmak zorunda mıyız bazen güçlü durmaya da yorulamaz mıyız? Acıysa acı onu da dibine kadar yaşamamalı mı? En dibi görmeden nasıl geçer bu yorgunluk, susturup durduğumuz o bitmişlik hissi son evresine ulaşmalı ve o göz yaşları gün yüzüne çıkarmalı yani sona gelmeli ki o küllerden yeniden var olmalı…
Nisan 1951 tarihinde intihar ederek yaşamına son veren Sadık Hidayet'in ölümünü, 25 yıllık arkadaşı şu şekilde anlatmıştır:
"Paris'te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar
İnsanlar hayatlarındaki görme ve duymalarıyla sınırlı oluşlarına rağmen, yürek ancak çarptığı kadar ses verebilmesine rağmen, buna göre uyum denilen şey insanlara kader tarafından biçim niteliğiyle ve yalnızca biçim olarak, son bir saygınlık ve geçerlilik diye verilmiş olmasına rağmen, evet, bütün bunlara rağmen, yalnızca güzellik uğruna yapılan her şey bomboş bir hiçlikte ve bütünüyle lanetlenmiş kalmaya yargılıdır çünkü böylesi, uyumun serinkanlı atmosferinde bile bir esrikliğin tutsağıdır, yolun tersine dönüşüdür, yalnızca tasarımdır ve tanrıların tek mekânı olan bilgiyi hedeflemez. Ah, ne acı!
( Saraybosna,1946) Belgrad'daki gibi burada da,sokaklarda saçları kısmen ağarmış ya da bembeyaz olmuş çok sayıda kadın görüyorum. Vücutları gençliklerine daha bariz biçimde ihanet ederken, hala genç olan yüzlerinde acı dolu bir ifade var. Son savaşın bu narin yaratıkların başlarının üzerinden nasıl geçtiğini görür gibi oluyorum.
Gelecekte bu görüntü de kalmayabilir,bu başlar kısa süre sonra daha da beyazlaşacak. Ne yazık. Hiçbir şey yaşadığımız zamanı,kaygısız gençliğin çalındığı bu beyazlanmış genç başlardan daha iyi anlatamaz.
Onları hiç olmazsa bu küçük notla analım.
Eric Hobsbawm
Her sayfasında gerilimi dorukta tutan, sıcağı sıcağına heyecanı yüksek dozda olan, nefesleri tutup yürekleri ağza getiren son sayfaya kadar gizemliğini koruyarak kazanın kim olacağını gölgede tutan muhteşem bir polisiye gerilim kitabıdır.
Usta bir satranç oyuncusu ve muhteşem bir zekaya sahip olan Aziz Aslan, başarılarıyla tüm ülkede tanınan bir