Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Son
Bu acı ölüm değildi, sersemlemiş bilincinde bocalayarak dolaşan düşünceydi.Ölüm acı vermezdi. Hayattı, hayatın sancısıydı bu feci, bu insanı boğan his. Hayatın Martin’e vurduğu son darbeydi.Direngen elleri ve inatçı ayakları savrulmaya, kasılmaya, çırpınmaya başladı. Martin ise hem bu uzuvlarıyla hem de onların savrulup çırpınmalarını sağlayan yaşama arzusuyla dalgasını geçiyordu. Çok derinlere inmişti. Kollarıyla bacakları artık onu yukarı çıkaramazdı.
"Şimdiye kadar," dedi, "gecemiz son derece başarılı oldu. Başımıza, korktuğum gibi bir şey gelmedi ve kaç kutunun eksik olduğunu belirledik. Hepsinden çok şuna seviniyorum, ilk -belki de en zor ve en tehlikeli- adımımız Bayan Mina'yı işe karıştırmadan ya da onun uykudaki ya da uyanıkkenki düşüncelerini, bir daha asla unutamayabileceği sesler, kokular ve dehşetlerle rahatsız etmedik. Bir ders daha aldık, eğer a particulari tartışmak doğru olursa: Konť'un emri altındaki hayvanlar onun tinsel güçlerine sahip görünmüyor, bakın, o sıçanları çağrısı üzerine geldi, tıpkı senin gidişin üzerine ya da şatonun tepesinden, o zavallı annenin ağlamasına çağırdığı kurtlar gibi geldiler, ama dostum Arthur'un küçük köpeklerinden köşe bucak kaçtılar. Önümüzde başka konular, başka korkular var; ve o canavar bu gece gücünü hayvan dünyası üzerinde tek ya da son kez kullanmadı. Demek başka yere gitti. Güzel! Bize, insan ruhları üzerine oynadığımız bu satranç oyununda, bir şekilde 'şah' deme fırsatını verdi. Artık eve gidelim. Şafak yaklaştı, ilk gecemizin işlerinden tatmin olmamamız için bir sebep yok. Önümüzde tehlikelerle dolu geceler ve günler olabilir, ama devam etmeli, hiçbir tehlikeden kaçmamalıyız." Geri döndüğümüzde ev, uzak koğuşlardan birinden gelen çığlıklar ve Renfield'ın odasından gelen inlemeler dışında sessizdi. Zavallı adam kuşkusuz, delilerin yaptığı gibi, gereksiz acı düşünceleriyle kendine işkence yapıyor.
Sayfa 287 - Jonathan Harker'ın Günlüğü, 1 Ekim, sabah 5Kitabı okuyor
Reklam
Nazlı hanımefendi Rıza Tevfikin eşidir
Her sevgiden ruhun bi-behre kaldı, Hayalimde yalnız bu çehre kaldı. Vefakâr eşimin sevgili yadı, Tükenen ömrümü oyalıyordu. Sızlayan ruhumun acı feryadı, Son nefeste beni hırpalıyordu. Yalnız bu sevgide ben ısrar ettim: Evinde kimsesiz kalan kadını, Şefkatle andım ve tekrar ettim, Dilimden düşmeyen ‘Nazlı’ adını..
Dibe vurmak, son derece acı verici olsa da, aynı zamanda tohum ekmenin zeminidir.
Delilik insanı yaşatır derler.En azından akıl acı çekmez.Uyur ölü gibi yaşar.
O (düşman) topluluğu takip etmekle gevşeklik göstermeyin, eğer siz acı çekiyorsanız onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah'tan onların Ümit edemeyeceği şeyler umuyorsunuz. Allahu Teala sizin amellerinizi ve niyetlerinizi ziyade birici Emir ve yasaklarında son derece hikmet sahibidir. Nisa suresi 104
Reklam
Lanet olası hayat! En acı ve kırıcı olan şey, bu hayatın acılara karşılık olarak mükâfatla sona ermemesi. Operadaki gibi zaferle değil, ölümle son bulacak olması.
Genzimizi zehir gibi yakan ve ciğerlerimize dolan acı dumanın kesif yoğunluğu içinde neye uğradığımızı şaşırmıştık.
"Hayatlarımızda, genellikle de orta yaşlarda,ister acı verici olsun,ister olmasın,karar vermemiz gereken bir an gelir ve bu karar,gelecekteki hayatımızın muhtemelen en önemli psişik kararıdır.Kadınlar bu noktaya çoğu zaman otuzlarının sonunda ya da kırklarının başında ulaşırlar.Kulaklarına kadar her şeyle dolu oldukları bir noktadırlar ve artık "bıkmış"lardır, "son damla bardağı taşırmıştır"tır ve "bitip tükenmiş"lerdir..."
Bence en güzel söz son sözüydü. Hatta son sözün son cümlesi "Galiba yapmam gerekeni bulmuştum en sonunda. Sen dinlenedur Melek Tavus dedim, belki sen de, Tevrat'ın tanrısı gibi evreni yaratırken altı gün çok yoruldun; birinci gün ışığı, karanlığı, geceyi gündüzü yarattın, ikinci gün gök kubbeyi, daha sonra karayı, denizi otları bitkileri, tohumları, meyveleri yarattın, dördüncü gün sıra güneşe Ay'a ve yıldızlara geldi, beşinci gün yeryüzünü her türkü canlıyla doldurdun, dünyaya egemen olması için kendi suretinde insanı yarattın, onları erkek ve dişi kıldın, sonra yarattıklarına baktın ve her şeyin çok iyi olduğunu gördün. Altıncı gün gök ve yer bütün ögeleriyle tamamlanmıştı. Yedinci güne gelindiğinde yapmakta olduğun işi bitirdin ve o gün dinlenmeye çekildin; belki de yedinci gün hala sürüyor çünkü masumların, acı çekenlerin çığlıkları ulaşmıyor sana ve artık her şey güzel değil. "
Reklam
Delilik insanı yaşatır derler:En azından akıl acı çekmez, uyur ölü gibi yaşar.
Bugünün insanı gerçekten de bu dünyanın dar yüzeyinde baş döndürücü yığınlarla acı çeken kişidir, özgürlüğe şimdilik bekleyebilecek bir lüks diye bakan, ateşten ve besinden yoksun kişidir; bu kişi için henüz biraz daha acı çekmekten başka bir şey söz konusu değildir, tıpkı özgürlük ve son tanıkları için biraz daha silinmekten başka bir şey söz konusu olamayacağı gibi.
Sayfa 23 - CAN Yayınları
Kendine gel! Tövbe etmekle neyi hedefliyorsun? İstiğfarla nelerle karşılaşacağını biliyor musun? İşte bunu düşünmek kemikleri bile güçsüz kılar. Aileden, çocuklardan ve akrabalardan göç edince neye kavuşacaksın? Dünyada elde ettiğin şeyleri bir düşün! Dünyada kavuşmak istediğin şeyler seni oyaladı. Son olarak yudumladığın lezzet acı ve gamdır. Ya sen sevdiklerinden ayrılacaksın ya da onlar senden ayrılacaklar.
Sayfa 121Kitabı okudu
Evet, nasıl ki o koca vatan parça parça dağıldıysa, fikirlerim, ideallerim, bütün hayatım gözlerimin önünde eriyor. Yok, endişelenme, henüz bedenim yerli yerinde, ne var ki ruhum epeydir can çekişiyor. O kadar acı verici ki, bazen neden uzatıyorsun bu işkenceyi diyorum. Bazen kendi elimle son vermek istiyorum bu hazin maceraya. Sonra vazgeçiyorum. Ölümden korktuğumdan değil, yaşamayı sevdiğimden de değil, sadece o tuhaf merak duygusu yüzünden. Ama belki de bütün bunlara gerek kalmayacak, ülkenin yeni sahipleri son verecekler yorgun bedenimde hâla çarpmayı sürdüren bu inatçı kalbin çırpınışlarına.
Sayfa 16
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.