Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
3.cilt
2. “Onlara dünya hayatının neye benzediğini söyle! Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir suya benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri gelişip birbirine karışır ve sonunda rüzgarların savurup uçurduğu kuru bir çöp kırıntısı haline döner. Allah, her şeyi meydana getirmeye gücü yetendir. Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ebedî kalacak iyi işler
Fatiha suresinin son bölümünde hidayet üzere kalabilmek için sözlü duanın yanı sıra fiilî dua manasına gelen iki unsura da dikkat çekilmiştir. Bunlar, Allah yolunda sebat eden salih kimselerle birlikte olup Allah Teâlâ'dan uzak olanlardan da kaçınmaktır. Zira insan sosyal bir varlık olmakla ya çevresinin etkisinde kalır veya onları kendi etkisi altına alır. Hz. Peygamber'in (s.a.v) Allah Teâlâ tarafından her türlü günah ve çirkinlikten hatta günah duygusundan masum kılındığı halde bu konuda gösterdiği titizliğin üzerinde çokca düşünülmelidir. Ümmetine örnek olsun diye Hz. Peygamber'in (s.a.v) ortaya koyduğu şu davranış çarpıcı bir örnektir. Efendimiz (s.a.v) Hicr denilen yerden geçerken ashabına "Zalimlerin yurdundan geçerken onların başına gelenler sizin de başınıza gelmesin diye ağlayarak geçin" dedi ve bineği üstünde ridasını ters çevirip hızlıca oradan geçti. (Buhari, Enbiya, 19) Ayrıca iman ehli olsa da gaflet üzere olan kişinin çevresinde olumsuz etkiye sebep olduğuna dair şu örnek de çok kıymetlidir. Hz. Peygamber (s.a.v) sabah namazında Rûm suresini okumuş ancak bazı ayetlerin sırasını karıştırmıştı. Namazın akabinde insanlara dönerek şöyle bir uyarıda bulunmuştu: "Bazılarına ne oluyor ki abdestlerine dikkat etmeyip arkamızda yer alarak bizim de karıştırmamıza sebep oluyorlar." (Mirkâtü'lMefatih, 1/353) Bu örnekler, içinde bulunduğu ortamın insanın mana âlemi üzerindeki etkisinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.
Sayfa 37 - Eyyüp Genç - Tefsir HalkasıKitabı okudu
Reklam
Niçin erdemi bırakıp kötünün peşinden gidiyorlar? İyi olanları tanımadıkları için mi? Böyleyse cehaletin yarattığı körlükten daha aciz bir şey olabilir mi? Yoksa peşinden gittikleri şeyleri bilmediklerinden şehvet onları doğruca yan yollara mı saptırıyor? Böyleyse, kendilerine hakim olamadıklarından başarısız oluyorlar ve kötülükle dövüşemiyorlar.
..iman ehli olsa da gaflet üzere olan kişinin çevresinde olumsuz etkiye sebep olduğuna dair şu örnek de çok kıymetlidir. Hz. Peygamber (s.a.v) sabah namazında Rûm suresini okumuş ancak bazı ayetlerin sırasını karıştırmıştı. Namazın akabinde insanlara dönerek şöyle bir uyarıda bulunmuştu: "Bazılarına ne oluyor ki abdestlerine dikkat etmeyip arkamızda yer alarak bizim de karıştırmamıza sebep oluyorlar." (Mirkātü'l- Mefatih, 1/353) Bu örnekler, içinde bulunduğu ortamın insanın mana âlemi üzerindeki etkisinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.
Ebû Hüreyre'den [radıyallahu anh] rivayet edildiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Oruç, (günahlara ve cehenneme karşı) bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu gün kötü söz söylemesin ve kimseye karşı cahilce davranmasın. Şayet biri kendisine çatar veya söverse, iki defa, 'Ben oruçluyum' desin.” Ben derim ki: Bazılarına göre, oruçlu (ben oruçluyum) sözünü dili ile söyler ve bunu çirkin söz söyleyen adama duyurur. Umulur ki adam da kötü davranışından döner. Bazılarına göre ise, oruçlu bu sözü kalbi ile söyler, böylece çekişmeden sakınmış olur ve orucunu kötü şeylerden muhafaza etmiş olur. Fakat birinci görüş daha kuvvetlidir. Doğrusunu ALLAH bilir.
Şimdi Sahura Kadar Sokrates İle Tartışmak Vardı..
SOKRATES - Anlaştığımız noktaları dikkate alarak şimdi bana şunu söyle: Kenti bizi serbest bırakmaya ikna etmeden buradan ayrılırsak bazılarına, özellikle de hiç kötülük etmememiz gereken bazılarına kötülük etmiş olur muyuz, olmaz mıyız? KRİTON - Sorunu anlamadığım için yanıt veremeyeceğim Sokrates.
Reklam
kafamda bir sözlüğüm var sanırım. bu kelimenin anlamı şu, diğerinin anlamı bu diye sınıflandırdığım... o sözlük sanki tozlu raflar arasında bekliyordu, çıkarıp tozlarını dağıttım. ellerimi kirletti umursamadım. sayfaları teker teker çevirdim, yeniden okudum. bazı kelimelere yazdığım tanımlara güldüm, bazılarına acıyla baktım. bu sefer siyah değil,
Suphanallah!
Kardeşine hoşlanmadığı ulaştığında onun kötü göreceği, üzüleceği ve acı çekeceği her kelimeyi düşün ve grybet olarak addet. Falan kişi korkaktır, dedin. iște bu gıybettir, Falan çok uyuyan biridir, dedin. Bu gıybettir. Falan çok yiyen birisidir, dedin. Bu gıybettir. Falan çok kaba biridir, dedin. Bu gıybettir. Falan çocukların terbiye edememiş, dedin. Bu gıybettir. Falan eșini terbiye edememiş dedin. Bu gıybettir. Sana küçümseme üslubu ile: Falanı blrak be kardeşim! Onun hakkında konuşmak istemiyorum, derse bu gıybettir. Çünkü bu üslup küçümseme üslubudur. Hatta baza alimler garip bir şey zikretmişlerdir. Derler ki: Bazı insanlar gıybeti dua yolu ile yapabilirler. Falanın durumu nasıl? Diye sorduğunda, sana: Falan mı? Allah'tan selamet ve afyeti istiyoruz, derse baz alimler bunun gıybet olduğunu söylerler. Peki, neden? Derler ki: Çünkü insanlar bu sözden bu adam üzerinde soru işareti olduğunu anlarlar. Hatta bazılarına dersin ki: Falanın durumu nasıl? Sana şöyle söyler: Vallahi kardeşim bırak onun gıybetini yapmayalım șimdi. Alimler derler ki, Bu da gıybettir. Biz falanın gıybetini yapmak istemiyoruz demek de gıybettir. Veya Allah'tan selamet istiyoruz da böyledir. Bir şahıs kendisine sorulduğunda, Allah'tan selamet ve afiyet istiyoruz, derse derler ki: Bu gıybettir.
Bazılarına göre insan,muhitin ve terbiyenin basit bir ürününden ibaret,el değmemiş bir balmumu.Toplum keyfine göre şekillendirir bu balmumunu,hayra da hizmet ettirir şerre de;köle de yapar,aside.Marx,aşağı yukarı bir asır sonra şöyle diyecektir:“İnsan,tek tek ferdlerde tecelli eden soyut bir varlık değildir,sosyal münasebetlerin bütünüdür.”
Sayfa 16
Rasulullah(sav) sahabesinden bazılarına şöyle buyurmuş: "Kendisinde ikamet edeceğin kadar Dünya ve kendisinde baki kalacağın kadar Ahiret için çalış; kendisine olan ihtiyacın kadar Allah'a ibadet et; Cehennem ateşine dayanabileceğin kadar günah işle."
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kime hak lan bu dert dediğiniz şey? Niye sormuyor kimse birbirine derdini?
Hayatta hepimizin üzerini iyice örttüğü dertleri, hataları var. Aman kimse bilmesin, aman o üzülmesin. Aman şöyle, aman böyle. Ne çok düşünüyoruz her şeyi. Oysa bizi birbirimize bağlayan, sarmalayan da yine bu içimizde sakladığımız dertlerimiz değil midir? Aman kim ne der, aman sakın söyleme. Hangimiz hatasız, dertsiz? Romandaki karakterlerin
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20234,061 okunma
Bazılarına göre Tanrı'nın esas evi,insanların vicdanı ve onun sesiydi.Bu sese kulak verenler, eninde sonunda Mevla'sını bulurdu.Bulamayanlar ise belasını!
İsteklerini yaptırmaya gücü yetmeyen ya uzlaşır ya ayaklanır-başkaldırır ya da boyun eğer. Uzlaşmak, kendi isteklerinin bazılarına ulaşmak için bazı isteklerinden vazgeçmektir. Uzlaşma, iki tarafta aynı düşünceye sahipse gerçekleşir. Başkaldırmak ise var olan gücünü, uzlaşmak istemeyen veyahut isteklerini kabul etmeyen güce karşı zarar verici
636 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.