Tek tanrılı dinlerin ortak özellikleri ve bu dinlerin ülke ve coğrafyalara göre şekillenişini, bu şekillenme sürecinde eril söylemleri, erkek egemen yarı manevi-maddi söylemin oluşturulması, kadının ikinci sınıf insan statüsünde işlenmesi ve insan olgusu dışında yeniden üretilmesi sürecini incelikli olarak ele alan muazzam bir kitap.
Karşılaştırma yapılarak ele alınan yaklaşımlar ile çok daha geniş bir bakış açısı kazandırıyor.
Kadının ikincilliğinin doğal kabul edilerek bunu ''kadını kontrol etmek'' olarak erkeğin temel vazifesi haline getiren tek tanrılı dinlerin aslında kendi çevresine karşı ahlak ve namus kavramını önemseyen erkeğin bu çevre dışına çıktığı andan itibaren her şeyi kendine hak görmesi gibi bir ''ahlaksızlığı'' doğurduğunu işler en basit örnekle.
Kitap yahudiliğin, ''beni kadın yaratmayan tanrıya şükürler olsun'' duasından, hristiyanlığın, ruh-madde ikiliği üzerinden yarattığı rahibe algısına, islamiyetin, kadını recmine kadar süregelen kadını ikinci sınıf insan statüsünde değerlendirme pratiğine karşı oldukça isabetli argümanlar sunuyor.
Değerli yazarımız Amerika'da köktendinciliğin liberalizme karşı bir meydan okuma olarak ifşa ederken İran'da aynı köktendinciliğin moderniteye karşı bir meydan okuma olarak ortaya çıkması arasındaki sosyo-ekonomik ilişkiyi ele alıyor. ve tabi bu çarpıklık içerisinde insan olduğunu unutan canlının kendi türünden bir cinsi aşağı görmesindeki faşizan tutumu yerle bir ediyor.
Çok değerli bir kitap. Bu vesileyle Fatmagül Berktay'ın diğer kitaplarına da göz atacağım.