Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sultanahmet camii ibadete açılması,
Sultanahmet camii İstanbul'da, Osmanlı devrinde yapılan altı minareli tek camiidir. 1609 yılında Camii temeline ilk kazmayı Sultan Ahmed Han veya hocası Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri nin vurduğu kaydedilir. Camii 09 Haziran 1617'de merasimle ibadete açıldı.
Sayfa 372
Sultan Birinci Ahmed Han'ın Osmanlı tahtına cülûsü:
Sultan Birinci Ahmed Han'ın hayatında 14 rakamı çok sık görülür. Osmanlı'nın 14. Padişahı olup, 14 yaşında tahta cülus etmiş ve 14 sene saltanattan sonra 14'ün iki katı olan 28 yaşında vefat etmiştir. Halkına karşı hata işlememek için ve Cenâb-ı Hakk'ın rızasını talep etmek için şu münacatta bulunmuştur. **İlahî her nefes ilhâmın üzre olsun a'mâlim Rızân üzre geçe da'im cihan içre meh ü sâlim .......**
Sayfa 333
Reklam
Osmanlı'nın yönetim şekli
Gülhane Hatt-ı Hümayunundan [1839] önce Osmanlı Devleti, Osman ve Orhan Gazi zamanından beri beyliklerden farklı bir yönetimle idare ediliyordu. Bu idare gayet sağlam ve usta bir idareydi. Allah Teala bu yönetim sayesinde Osmanlı Devletine Ortadoğu ve İslâm dünyasını yönetme imkânı vermişti. Ayrıca Osmanlılar hilafeti de bünyelerine almışlardı.
Valide Sultanlar saltanatı
1. Ahmed in culüsunda haremde büyük bir değişiklik oldu. 3.murad in baş hasekisi venedikli safiye sultan 3. Mehmed in culüsunda valide sultan mevkine geldi. Devlet işleriyle yakından ilgilenen bu valide sultan 28 yıl üstün bir siyasi rol sahibi oldu 1. Ahmed in culüsundan bir süre sonra adet üzere safiye, cariyeler ve zenci hadım ağalariyla birlikte bayezid deki eski saray a nakledildi darussade ağası azledildi kethudasi idam olundu (1604). Topkapi da yeni sultanla beraber haremde yeni bir dönem başladı
Sayfa 273Kitabı okudu
Kâbe'nin son tamiratı ise Osmanlılara nasip olmuştur. 1610 yılında yağan şiddetli bir yağmur sonrası başlayan selde Kâbe'nin 3 duvarı birden yıkılmıştır. Osmanlı tahtında bulunan Sultan I. Ahmed, Kâbe'yi yaptırmak için girişimde bulunur ama 28 yaşında aniden vefat edince bu hayırlı vazife, I. Ahmed'in küçük oğlu IV. Murad'a kalır. IV. Murad'ın emriyle 1629 yılında Kâbe yeniden inşa edilmeye başlanır. Ebu Kubeys Tepesi'ni sağ tarafınıza alarak, Kâbeye yüzünüzü döndüğünüzde solunuzda kalan yamalı tepe, bu inşaatta kullanılan taşların kesildiği tepedir. Kâbe'nin tamiri yapılırken bu tepeden alınacak taşlar için âlimlerden fetva alınmıştır. İnşaat sırasında 600 hafız Kâbe'nin etrafına hâlelenmiş ve geceli gündüzlü devamlı Kur'ân-ı Kerim okuyarak Kâbe'nin inşaatına farklı bir anlam katmışlardır.
Bitlis'de Yıkılan Camiler: Meydan Camii: Yakılmış. Kızıl Mescid Camii: Yıkılmış. Hatuniye Camii: Ahır haline getirilmiş. Hoca Bey Camii: Yakılmış. Mermud Camii: Yıkılmış. Şeyh Hasan Camii: Yakılmış. Sultan Arab Camii: Yıkılmış.
Sayfa 79 - Azerbaycan Kültür Derneği YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Külâhın sat yine lâkin yokuncul olma na-merde Cihanda kelle sağ olsun külah eksik değil merde Sultan 3.Ahmed Han
Yavuz Sultan (1.) Selim
Celalzade'nin Selimname'de yazdığına göre Şahkulu olayı sırasında bunalan 2. Bayezid'in vezirlerine '' benim padişahlık etmeğe mecalim kalmadı saltanatı oğlum Ahmed'e verdim padişahınız odur" diyerek kararını açıklamasının ardından, Selim Rumeli'den topladığı orduyla harekete geçti. 3 Ağustos 1511 de Uğraş köyü(Çorlu) savaşında babasının kuvvetlerine yenilerek Kırım'a döndü. Ancak İstanbul'daki yeniçerilerin mutlak desteğini sağladığı için, bu başarısızlığına karşın taht şansını yitirmedi. Yeniçeriler odalarda toplanıp Ahmed'i padişah yapmanın "ulu günah" olduğuna karar verdiler. Şehzade Ahmed yanlısı paşaların konaklarına saldırdılar. Ahmed'e lalası Yularkasdı Sinan Paşa ile haber gönderip "Bu ocak erenler ocağıdır" dediler. Üsküdar'a kadar gelen Şehzade Ahmed, Anadolu ya dönmek zorunda kaldı.
Sayfa 130Kitabı okudu
Köpek bile yal yediği kaba pislemez. Gelin görün ki Abdülhamid Han dedemin muhatab olduğu insanlara bakın. "Bir cuma günü Hamidiye Camii'nde namazı kıldıktan sonra kapıda bekleyen arabama doğru yürürken ayaklarıma doğru bir köpek musallat oldu. Belli ki kendisini sevdirmek istiyordu, başını okşadım geçtim. Ertesi hafta cuma günü o köpek yine oradaydı. Yine başını okşadım. Sonraki hafta yine oradaydı ve bu sefer ısrarla peşimden gelmeye çalışıyordu. Hatta arabanın içine atlamak için hamle bile yaptı. Görevliler her yanı yara bere olan bu köpeği kovalamak isteyince duruma müdahale ettim. 'Bırakınız binsin' dedim. Onu arabanın içine aldım. Saraya götürdüm. Önce güzelce yıkattım ve karnını doyurdum. Sonra yaralarını tedavi ettirdim. Baktım çok iyi bir mahlûk, ismini chérie koydum. Siz Fransızca bilirsiniz, 'canım' demek bu. Çoklarının elinden tuttum. Birçok âdeme vesile oldum. Elimden geldiğince gençlerin önünü açtım. Avrupa'ya tahsile gidiyorum deyip oradan devletin altını kazan adamlara bile, kendi kesemden harçlık gönderdim. Bir umut, düzelirler diye. Ama maalesef, birçoğunda, köpeğimdeki sadakati görmedim! Ben, eski Sultan Abdülhamid Han, bu saraya ilk geldiğimde bile hakaretlerle karşılandım. Yanıma korkudan kimse uğramazdı. İlk günlerimde yatak odamın yanına bir banyo yapılmasını istedim. Kimse oralı bile olmadı! Enver Bey oğlumun babası Ahmed Paşa yardımcı olmasa banyo bile yapamayacaktık. Sandallara atlayan İstanbul ahalisi saraya yanaşıp bana sesleniyor diye bazı odalara çıkmam bile yasaklandı."
Bir tesbit de 19. asrın en büyük tarihçisi ve hukukçusu olan Cevdet Paşa'dan gelmiş. Cevdet Paşa "Avni Paşa, Sadrazam Şirvânîzâde Rüşdü Paşa’yı Tâif'te zehirletti. Sadrazam Müşir Esad Paşa'yı da onun zehirlettiği pek çok söylendi. Sultan Abdülaziz'i de zehirletmek istedi ancak muvaffak olamadı. Tarsus müftüsü Ahmed Hilmi Efendi'yi de zehirli şerbetle -Sultan Abdülaziz hakkındaki tasavvurunu valide sultana söylememesi için- öldürdüğü bilinmektedir.”
Reklam
Hiçbir dışkı değişmedi
Yine Osmanlı tarihinden örnek vermek gerekirse, Sultan Ahmed'in veziri Nasuhi Paşa ki, padişahın 3 yaşındaki kızı ile nikahlanmıştı, dış görünüşü itibariyle gösterişli, efendi ve fakat iç yüzü itibariyle son derece ahlaksız bir insandı; hayatta değer verdiği tek şey para ve iktidar idi; yaptığı servetin haddi hesabı yoktu; insan varlığına karşı en ufak bir sevgi ve saygısı yoktu. Ama halk yığınları ona tapardı.
Bugüne kadar adını saklayan en eski Türk ulusu Kırgızlardır. Çinliler, Kırgızları türlü adlarla anarlardı. «Kien‐kuen» (Kien‐kun ) . Kie‐khu (Ki‐ko = Khit‐kut) , Hia‐kia‐sze ( Hakas = Kie‐kia‐sze ) , daha sonra Moğollar çağında da Ki‐li‐ki‐sze derlerdi. Yunancada da Menandre Protector'da Kherkhis adım buluyoruz. Bu söz en eski Çin
Bize üç yol görünüyor
Üç şey görünüyor. Biri, Mısır'a Çerkez'e kul olmak. Biri, Kızılbaş olup dinden uzak ve atılmış olmak. Diğeri de yalın ayak bir fakir veya dilenci olmak. Eğer bu mektuplar doğru ise devlet bizim... Degilse Çerkeze kulluktan, Kızılbaşa uymaktan veya dilenci olup zelil gezmekten ise kendi kardeşim ( Yavuz Sultan Selim) elinde şehit olup dünyada çektiğim utançtan, özellikle bilgisizlik nedeniyle bu kadar fitne ve bozgunculuklara sebep olduğum için günahlardan kurtulmak daha iyi gelir. Hem böylece ahiret vebalinden bir parça kurtularak, Hakk rahmetine layık olmam umulur" Şehzade Ahmed
Sayfa 141
127 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.